Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Uzun süredir tamamından bu kadar heyecanlandığım bir albüm dinlememiştim. “Aşkın Halleri”ni çıkartamıyorum CD çalarımdan.
Zuhal Olcay’ın yeni bir albüm yaptığını, bu kez cover’lar değil sıfır kilometre şarkılar söyleyeceğini biliyordum epeydir. Müzik direktörünün Bülent Ortaçgil olduğunu, düzenlemeleri Gürol Ağırbaş’ın yaptığını da...
Ama mesela müzisyenliğine diyecek söz olmayan Gürol Ağırbaş’ın müthiş bir söz yazarı olduğunu bilmiyordum. Müziği Baki Duyarlar’a ait “Gitme Vakti” diye bir şarkı var albümde, Ağırbaş’ın müthiş sözleriyle...

Gitme vakti şimdi...
“Evvel zaman içinde / Seni bir şey sandım / Yüzüme bir dokun dedim / Okşa saçımı / Sevme vakti şimdi” diye başlayıp, “...Gitme vakti şimdi” diye bitiyor. Ve “Bir şey sanarak” başladığımız sevme vakitleri, gitme vaktine dönüşüveriyor...

Beyinle yürek kadar
Her şarkıda ayrı bir hikaye, ayrı bir ruh hali... “Yine Aşk Var”a bir takıldım mesela, söz Hüsnü Arkan, müzik Deniz Bayrak. Ezginin Günlüğü’nün solisti ve basçısı yani. Ve “Bir boy eksik, bir beden küçük / Ben sana göre değilim / Benim aklım kıt anlayamam” diyor Arkan, pes diyorum ben.
Sonra gene bir şey daha öğreniyoruz bu albümden, Ortaçgil ailesinde müziğin ırsi olduğunu, Boğaziçi Üniversitesi’nin efsane matematik profesörü Ercüment Ortaçgil’in şahane besteleri olduğunu.
Üç parçasına ağabeyi Bülent Ortaçgil söz yazmış, üzerine söz söylemeyi haddim kabul etmeyerek sadece “Siyahla beyaz gibi / Toprakla gökyüzü / Beyinle yürek kadar uzak / Kadınla erkeğin arası” dizelerine şapka çıkarıp geçiyorum. Siz keşfedin gerisini. “Aşkın En Mavi Zamanı”nı da...

Güç birliği
Gerçek bir güç birliği var albümde, Ezginin Günlüğü’nün beyin takımından Nadir Göktürk “Halka Açık” diye bir şarkı yazmış, nasıl muzip, ama aynı zamanda hüzünlü, acayip bir şey. Sonra Gökhan Şeşen’in nefis bir bestesi var, üzerine Zuhal Olcay söz yazmış, olmuş size “Düş - müş”. Genç kuşağın yetenekli gitaristlerinden Cem Tuncer’in bestesi Jehan Barbur’un sözleriyle birleşince de hayata geç kalmış bir kadın; “Şermin” çıkmış ortaya.
Albümün müzikal yetkinliği bir başka yazı konusu. Beni en çok müziğe aşk üzerine “Küçük Bir Öykü” anlatarak başlayan bir kadından, Zuhal Olcay’dan aşkın tüm hallerini dinlemek ilgilendirdi. Hem de bunca erkeğin desteğiyle...
Bakınız halden hale nasıl geçiyor aşk...




Serhan Şeşen konusunda
Sağlık Bakanlığı’nın görevlendirdiği beş kişilik bilirkişi heyeti “Serhan Şeşen’in ölümünde Sema Hastanesi’nin ihmali yoktur” dediğinden beri mail kutum kitlenmiş durumda.
Anladığım kadarıyla arşivci yönü kuvvetli bir grup okurum bugünler için adresimi saklamış, hakaretlerle dolu metinlerini de hazırlamış beklemekteymiş. Pek hızlı harekete geçtiler zira.
Meslek onur ve haysiyetinden girip yalancılıktan iftiracılıktan çıkıyorlar. “Allahın verdiği hastalığı hekim vermiş gibi göstermişim”, ama “Allahın izniyle gerçekler ortaya çıkmış...” İşte “araştırmadan, soruşturmadan” haber yapan medyamızın sonu bu imiş...

Kulaktan dolma değil
Nedir kabahatim? 26 yaşında şahane bir oğul kaybetmiş bir babaya, Burhan Şeşen’e teybi uzatıp duygularını ifade etmesini sağlamak, ayrıca ilk günden itibaren hastane sürecini takip etmiş, konuyu uzmanlarla görüşmüş bir gazeteci olarak yaşadıklarımı aktarmış olmak. Araştırmadan, soruşturmadan değil, konu hakkında fazlasıyla bilgilenerek...
Söz konusu hastanenin başhekimi “Bu olay bu kadar önemli miymiş yahu?” diye sorduğunda ben bizzat karşısında durmaktaydım, hastalığın seyrini, beyin cerrahlarıyla, uzmanlarla kendim konuştum, kulaktan dolma bilgiler değil bunlar.

Yargı süreci başlamadı
Ve Burhan Şeşen’in de söylediği gibi Sağlık Bakanlığı’nın raporu ne şaşırtıcı, ne de olaya nokta koyma niteliği taşıyor. Henüz adli tıp raporu çıkmış değil, aile davayı açmak için onu bekliyor. Yargı süreci yeni başlıyor yani.
Son olarak, okur mektuplarına cevap vermeye çalışırım normalde ama hakaret edenlere değil tabii. Çoğu metin “Hastanemiz aklandı işte” diye bittiği için organize bir hareketle karşı karşıya olduğum da aşikardı.
O zaman ben de topluca cevap vereyim: Hayır, rapordan sonra yüzüm kızarmadı, yazdıklarımdan hiç utanmadım, her satırımın arkasındayım. Aynaya rahatça bakıyor, gece başımı yastığa huzurla koyuyorum. Dilerim herkes böyledir...