“Hani uyuyan dev uyanacaktı? / Günah cehennemde yanacaktı / Siz bana yalan söylediniz / Hani iyiler kazanacaktı?”
Ne tanıdık soru, değil mi? Hayata bu naiflikle hazırlanmış her çocuk hayatının bir yerinde, ama şu, ama bu sebeple bu soruyu soracaktır: “İyi olduk da ne oldu?”
Neyse, maksat buralardan umutsuzluk üretmek değil, sizi yüreğinize iyi gelecek, şefkatli, dert ortağı bir albümle tanıştırmak... Kadim dostumuz Ezginin Günlüğü adı gibi ‘İstanbul Gibi’ adlı albüm yaptı. Çimens Müzik’ten çıktı geçen hafta.
Hüsnü Arkan gruptan ayrıldığında çok üzülmüştüm, şimdi daha çok güzel şarkımız oluyor diye seviniyorum. Bölünerek çoğalmak da mümkün, azalmak yerine. Eylem Atmaca Karaca, Çağrı Çetinsel, Cafer İşleyen, Can Göktürk, Nadir Göktürk, Erkan Gürer ve Cem Gezginti’den oluşuyor grup şimdi.
Albümde 13 yeni Nadir Göktürk şarkısı var. İki Ahmet Erhan, bir Ahmed Arif (Meşhur ‘Diyarbekir’), bir de M. Gündüz Göktürk şiiri dışında sözler de ona ait.
Bakmayın, yazının başındaki sözlere... Herkes işbaşı yaparken ‘düşbaşı’ yapan ‘fakir’ aşıklar, kaldırımlarda kuş gibi koşmak isteyen ‘acemi aşıklar’, her isme akrostiş yazan ‘aşıkçılar’, anlayacağınız aşkın binbir türü var şarkılarda. Karanlık günlerin en maharetli panzehiri, aşk.
Tabii ki her Ezginin Günlüğü albümünde olduğu gibi rakı, balık, peynir, bir de misketler, topaçlar ve ekmeğe salça süren komşu teyzeler...
Kısacası çocukluk gibi, ilk gençlik gibi, cebinizde dertler biriktirmediğiniz uçarı zamanlarınız gibi bir albüm ‘İstanbul Gibi’.