Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Biz kadınlar her şeyi isteriz...” Bu cümleyle başlayan bir reklam var. Devamı “Üstelik aynı anda isteriz.”
Bu müthiş iddia yanılmıyorsam ‘her şeyi’ aynı anda içinde barındıran bir bisküviye bağlanıyor sonunda.
Bu asırlardır kadınlara uygun görülen “İsterler isterler, adamın iliğini kemiğini kuruturlar, gene de yetinmezler” hurafesi karşısında ağlasam mı gülsem mi bilemiyorum. Nerededir bu her şeyi isteyen kadınlar? Başka bir gezegende mi yaşıyorlar?

Talepler minimuma

Benim çevrem her gün daha daha daha azla yetinen kadınlarla dolu. Talepler minimuma inmiş vaziyette. Her işlerini kendileri hallediyorlar. Aynı anda çalışıyor, hayata yetişiyor, evi çekip çeviriyor, varsa ilişkilerinin sorumluluğunu da sırtlayıp götürüyorlar.
Birlikte oldukları kişiyi - eğer bir ilişki yaşamanın cümlesinden bile korkmayan bir adam bulmuşlarsa tabii - ‘boğmamak’, ‘ürkütmemek’, ‘kaçırmamak’ adına ondan hiç ama hiçbir şey istemiyorlar.

Adı olmalı mı?

Tektaştan filan söz etmediğim anlaşılmıştır değil mi? En basit taleplerini; aranıp sorulma isteklerini, sevildiğini duyma ihtiyaçlarını, birlikte bir gelecek - öyle çok uzun boylu değil canım, yakın bir gelecek - hayallerini, beraber değil tatile; sinemaya, yemeğe gitme planlarını bile dile getirmekten kaçınan bir kadın kuşağı doğdu.
“Yaşıyoruz işte, illâ adını koymak şart mı?”yı duya duya birlikte olduğu adamın ‘sevgilisi’ olmayı bile kendine lüks gören bir kuşak.
Bir şey istemek şöyle dursun, her şeyi üstleniyor kadınlar artık. Hem de aynı anda!

Haberin Devamı

“Sarmaş dolaş kollarımda...”
Balet Plak’tan beni çok mutlu eden bir paket geldi. Gündoğarken’in artık piyasada bulunmayan, zaten hiç CD formatında basılmamış ilk iki albümünü bir ambalaj içinde sunmuşlar piyasaya.
Bir anda geçmişe gidiverdim. Yıl 1986 idi, kuzenimle iki yeniyetme olarak radyoda duymuştuk “Sarmaş Dolaş” şarkısını. Yerimizde zıplayarak dinlediğimizi, kim bunlar diye peşlerine düştüğümüzü hatırlıyorum. Beyoğlu’nun o zamanki tek ‘müzik marketi‘ olan Kara Kedi’de bulmuştuk izlerini. “İlhan - Gökhan - Burhan” diyorlardı kendilerine. Sonrasında yer yerinden oynamış, haftalarca liste başı kalmıştı “Bir Yaz Daha Bitiyor” adlı albüm, biz de üç Şeşen’i tanımıştık.

Mest of...

O albümü “Yaz Bulutları” izledi, iki albüm sonra da grup dağılıverdi. 1998’de ismini dahiyane bir şekilde “Mest Of Gündoğarken” koydukları bir albümle döndüler. Ama pek çok kişi bunu ilk albümleri sandı. “Bu ‘best of’un bir de öncesi olsa gerek”ti ama neredeydi?
İşte bu albüm o ‘kayıp geçmiş’in gün yüzüne çıkması için bir ilk adım. Lakin incecik bir zarf içine iki CD’nin sokuşturulup alelacele ortaya atılıverilmesinden daha fazlasını hak ediyor bu grup. Bir tarihçenin, şarkı sözlerinin bulunduğu bir kartoneti örneğin. Balet Plak’a hatırlatmak isterim... Belki telafi edecek yeni bir baskı hazırlamak isterler.

Haberin Devamı

Bu ağaçları çok arayacağız
Elime her gelen koskocaman zarfta, dosyada, pakette neredeyse gözlerim doluyor.
Halkla ilişkiler şirketleri falanca otelin yeni açılan spa merkezini, filanca gece kulübünün şaşaalı yılbaşı balosunu duyurmak için en az etkinliğin kendisi kadar ‘görkemli’ basın bültenleri hazırlama yarışındalar adeta.
Mail atıyorlar, yetmiyor ‘Bir mail attıydık aldınız mı?’ diye arıyorlar, o da yetmiyor bir de posta yoluyla gönderiyorlar aynı haberi.
Gerçekten içim sızlıyor. Ve itiraf ediyorum, içinden ne çıkacağını daha evvel gönderilen mailden de bildiğim için açmadan çöpe attığım oluyor o zarfları. Bir başka deyişle yaka yaka kökünü kurutamadığımız, kese kese tüketemediğimiz ağaçları...

Ne gerek var?

Yazıktır, günahtır. Bu devirde, elimizde internet diye bir araç varken, iletişim bu derece hızlı ve kolayken bu kağıt israfına anlam vermek mümkün değil.
İnanınız, üç ayrı yoldan gönderilince daha etkili olmuyor o haber. Sadece sorumsuzca hareket etmiş, bir ağaca daha kıymış oluyorsunuz. Geleceğimizi de değil artık, bugünümüzü yok etmiş oluyorsunuz.
Nasıl anlatmalı bilemiyorum, bu ağaçları çok arayacağız. Torunlarımızın torunları filan değil, bizzat biz arayacağız.
En lüks spa merkezi bile kurtaramayacak bizi o zaman, emin olun...