Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

‘Yala Ama Yutma!’yı 2010 şubatında Kumbaracı50’de sahnelemeden bitirilmiş olmasından hatırlarsınız. Müslümanları tahrik edecek nitelikte bulunmuştu. Oysa yurt dışındaki macerası başarıyla devam ediyor

iSTANBULLULAR’IN iZLEYEMEDiĞi OYUN NEW YORK’TA SAHNELENiYOR

‘Yala Ama Yutma!’ New York’ta... Mail kutumda bu haberi görünce bir sevindim önce. Özen Yula’nın yazdığı, Melis Tezkan ve Okan Urun’dan oluşan ‘biriken’in yönettiği bir oyun, ‘Yala ama Yutma!’. Ayça Damgacı, Hakam Ummak, Koray Kadirağa ve Nelson Patino Jr. oynuyor.
Çoğumuz, oyunu 2010 şubatında Kumrabaracı50’de sahnelenmeye başlaması gerekirken bu tür provokasyonları adet haline getirmiş bir gazetenin hedef göstermesi sonucu başlamadan bitirilmiş olmasıyla hatırlıyoruzdur. Çünkü niye? Konusu müslümanları tahrik edebilecek nitelikteymiş. Neymiş o ‘tahrik edici’ konu? Bir melek, sınanmak amacıyla dünyaya gönderilir. Sınavı geçebilmek için
24 saat içinde bir kişiyi iyilik yoluna döndürmesi lazımdır. Sınav alanı, bir porno film setidir.
Türevleri çeşitli kereler yapılmış bir konu, müslümanlıkla ne ilgisi var, belli değil... Bir fantezi işte, ne oluyoruz? Hayır, tahrik olmak için yer arayan bir güruh olarak el birliğiyle, fırsattan istifade mekana yangın merdiveni teftişine gelen Beyoğlu Belediyesi’nin de katkılarıyla oyun günışığına çıkamadan yeraltına gömüldü. Tam da basılmamış kitapların toplatıldığı bir ülkeye yaraşır biçimde.
Ondan sonra çok bekledim. Tiyatro camiasının daha deneyimli, daha güçlü ve sözü geçen isimleri bu gençlere sahip çıkar, sahnelerini açar, cesaret verir ve oyunun oynanmasını sağlar diye. Boş bir beklenti tabii. Oyun epey zaman sonra, sadece iki kere, o da iDANS kapsamında, sessiz sedasız oynandı, hepsi bu. Korktuk, sindik, sustuk.
‘Yala ama Yutma!’nın yurt dışındaki macerası devam ediyor ama. Önce Heidelberg’de oynandı. Şimdi öğreniyorum ki ocakta da Public Theatre’ın düzenlediği çağdaş tiyatro festivali Under The Radar’ın davetiyle New York’a gidiyor. ‘Biriken’ ekibi, 4-15 Ocak tarihleri arasında kentteki ünlü La MaMa sahnesinde dokuz temsille seyirci karşısına çıkacak ve sonrasında da söyleşilere katılacak.
Onlar adına sevinirken bir oyuna sahip çıkamayan İstanbul adına üzülüyorum. Sahiden kanıma dokunuyor bu durum. Üstelik biliyorum ki ne ilk ne de son...

Haberin Devamı

Bir selam sana gönül dağlarından

Haberin Devamı

Böyle projeler zaten baştan heyecanlandırıyor beni. Kendilerine ait bir tarzları olan, hatta kendi şarkılarını yazan müzisyenler, başka birinin şarkılarını söylemek üzere biraraya geldiğinde mutlu oluyorum. Kurtalan Ekspres’in albümü ‘Göğe Selam’ bu anlamda çok güzel bir örnek. Sahiden müziğin çeşitli yaşlardaki ‘baba’ isimlerini toplamış: Bülent Ortaçgil, Fuat Güner, Teoman, Feridun Düzağaç, Hayko Cepkin, Gür Akad, Emre Aydın, Ogün Sanlısoy, Nev... Bir de tek kadın olarak Özlem Tekin. Daha önce Feridun Düzağaç’ın ‘İyilik & Güzellik Spor’ albümü için söylediğimi tekrarlayayım: Niye daha çok kadın şarkıcı katılmıyor bu tür albümlerin içine? Sayısız seçenek varken hem de...
‘Göğe Selam’da ikisi yeni 10 şarkı var. Yani unutulmaz Barış Manço şarkısı... Bülent Ortaçgil’den ‘Unutamadım’ı, Fuat Güner’den ‘Can Bedenden Çıkmayınca’yı dinlemek hakikaten özel deneyimler. Hayko Cepkin’in içine ‘Anlıyorsun Değil mi?’ katılmış ‘Yeni Bir Gün’ü şahane olmuş. Feridun Düzağaç’ın çok iyi bir seçim olan ‘Ne Ola Yar Ola’sı da öyle... Teoman ‘Dönence’yi, Emre Aydın ‘Dağlar Dağlar’ı hakkıyla yorumluyor, ikincisine tek itirazım artık bu şarkıyı söylemeyen kimse kalmadığı için enteresan bir tarafının olmaması. Nev’den ‘Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’, Ogün Sanlısoy’dan ‘Kol Düğmeleri’ var. ‘Gülpembe’ hepsinin olduğu bir koro tarafından söylenmekte.
Albümün iki yeni şarkısı ise Gür Akad’ın Cem Karaca için yazdığı “Cem Ağabey” ve bir Ahmet Güvenç - Mehmet Güven parçası olan enstrümantal “Göğe Selam”. İyi müzisyenlerden, kalıcı bir albüm. Barış Manço, Cem Karaca ve Bahadır Akkuzu’ya saygı ve selamlarla...