Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

KANATLAR BAŞTAN KIRIK


Gecenin Kanatları filminin başrollerinde Erkan Petekkaya, Beren Saat ve Murat Ünalmış var.


Gecenin Kanatları'nı görmeden önce afişine bu kadar dikkatli bakmamışım. Üç çatık kaşlı, karanlık yüz. 'Ciddi' değil, basbayağı 'karanlık' ifadeler. 'Devrimcilik' böyle bir şey çünkü. Başrol oyuncularından Murat Ünalmış Günaydın'daki röportajında pek güzel anlatmış: "Bu film bir aşk hikayesi ama bilindik bir aşk değil. Devrimcilik adına kendini öldürebilen insanları düşünün. Birilerinin dünyalarına girip onların hayatlarını etkiliyorlar. Girdikleri hayatları berbat ediyorlar. Bu filmde de devrimcilik var."
Evet, böyle bir şey. 'Girdikleri hayatları mahveden insanlara devrimci deniyor' sahiden filmde de. Ve içlerinden bir tanesi bir gün bir sporcuya, sağlıklı, apolitik, örnek bir Türk gencine aşık oluyor. İşte sana mahvedilecek bir 'hayat'.
'Gecenin Kanatları', 12 Eylül döneminde bir evde başlıyor. 5-6 yaşlarında bir kız çocuğu, etrafında da dünyanın en didaktik konuşmalarını yapan 4-5 yetişkin. Zira devrimci dediğin bir de tuhaf vurgularla konuşan, en sıradan cümleyi bile ders verir gibi tonlayan bir kişi. Neyse, neticede o eve bir baskın oluyor ve küçük kızın gözü önünde anne babası dahil herkes taranıyor.
Ve bugüne geliyoruz. Küçük kız büyümüş, adı Gece (Beren Saat). Sene hesabına vurursak 35 yaşlarında olsa gerek, oysa ne hikaye, ne de Beren Saat buna müsait değil. Buna takılmamaya çalışarak devam edelim: Gece’nin mensubu olduğu sol örgüt bir eylem planlıyor, kendisi de 'canlı bomba'. Elinde bir adet Che biyografisiyle gözlemcisiyle (Erkan Petekkaya) tanışmaya geliyor. Sonrası, eyleme kadar olan 3-5 günde yerleştirildiği apartmanın kapıcısının oğluna (Murat Ünalmış) aşık olması, ölüme bu kadar yaklaşmışken hayata tutunması ve seçim yapma noktasına gelmesi.

Haberin Devamı

Diyaloglar yapay
Gerçekten enteresan bir konu. Senaryosunda Mahsun Kırmızıgül’ün imzası var. Hatta projeyi bir safhaya kadar geliştirip yönetmen Serdar Akar’a teslim eden o. Belli ki muhtelif sosyal ‘yaralara’ parmak basmaya devam etmekte kararlı Kırmızıgül. Gelgelelim kişiler bu kadar şablon, diyaloglar yapay, öykü de havada kalınca ortaya sadece 'politikaya filan bulaşma, bir şeyi değiştirmeye çalışma, hayatını yaşa' diyen bir film çıkıyor. Zaten plazmalı, şömineli evlerden millet için ölüm fetvaları veren bir güruhla aklı olanın işi olmaz.
Bunu bari daha yetkin bir sinema diliyle anlatsaydı, o da yok.
Velhasıl 'Gece’nin Kanatları' daha baştan kırık maalesef. 'Gemide' ile başlayan bir sinema serüveninin geldiği nokta ise üzücü.


Gündoğarken ufukta

KANATLAR BAŞTAN KIRIK

'Yaşama saygı'... Herkesin kendince içini dolduracağı bir kavram. Benim için bir süredir faaliyetlerine büyük bir duygu yoğunluğuyla katıldığım derneğin adı: Serhan Şeşen Müzik, Felsefe ve Yaşama Saygı Derneği. Kuruluş sebebini ne yazık ki saygısız ellerde yitip gitmiş bir yaşamdan alıyor ama etkinlikleri hep umuda dönük.
Geçtiğimiz hafta Serhan’ın yokluğunun birinci yıldönümüydü, onu ağlamaklı konuşmalarla değil, Galatasaray Üniversitesi’nde yapılan bir müzik ve felsefe semineriyle andık örneğin.
Aslında sözü bu akşamki bir konsere getirmek maksadım. Serhan’ın babası ve amcasının; Burhan ve Gökhan Şeşen’in, yani Gündoğarken’in bir dinletisi olacak saat 20.30’da Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde. 'Yaşama Saygı' konseri. Bilen bilir, grubun canlı performansları albümlerinden de iyidir. Hele de NHKM’ninki gibi küçük ve samimi bir salonda Gündoğarken’i izlemek yıllar önce yaptıkları 'Oda Sıcaklığında Aşk' albümü gibi sahici ve sıcak bir paylaşımdır, hararetle önerilir.