Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ne geliyor aklınıza ‘kapı gibi’ denince? Sağlam bir şey değil mi? ‘Kapı gibi’ adam bir yandan yapılı, bir yandan da güvenilir biridir yani. Sırtınızı yaslayabilirsiniz rahatça. Taşır, yıkılmaz, eğilip bükülmez...
Bir gence 17 yaşındayken evinizi açmışsanız, beraber yiyip içmişseniz, aynı sahneyi paylaşmışsanız 40 yıl sonra çıkıp o günleri diline dolaması, özel hayatınızı ifşa etmesi ne derece ‘sağlam’ bir tavırdır peki? ‘Kapı gibi’ adam işi midir bu?

Bir anlatsam...

Daha fazla reyting yolunda sınır tanımayan şovmenimiz Mehmet Ali Erbil gene gereksiz açıklamalarıyla renklendirdi ya gündemimizi, oradan geldi bu sorular aklıma.
Yıllardır çevirdiği Çarkıfelek’te bu kez ok Ali Poyrazoğlu’nu gösterdi, Erbil’e de gün doğdu... Önce gelsin övgüler: “Çok değerli bir tiyatro sanatçımızdır, bir mihenk taşıdır, vs”...
Arkadan müstehzi imalar: “Ali ile Korhan (Abay) o zamanlar iyi arkadaştılar. Ben anlamıyordum o zamanlar çok küçük olduğum için, o işleri.” Bu nasıl bir üsluptur? ‘O işler’?
Ve o bizde pek sık sığınılan ucuz aba altı sopası: “Daha bende ne hikâyeler var. Bir anlatsam yer yerinden oynar.” Böyle deyince anlatmamış oluyorsun. Çok ‘delikanlı’ bir tavır gerçekten.
Babası Sadettin Erbil çok ürkermiş onun o evde kalmasından. “Ay çocuğuma bir şey olacak” diye. Ama endişeye mahal yok, çok şükür bir şeycikler olmamış. “Kapı gibi çıktım” diyor, “Gördüğünüz gibi kapı gibi çıktım. Girdiğim gibi çıktım.”

Bu bina çöker

Bir mahalle kahvesinde fısıltıyla söylendiğini duysan fena halde ayıplayacağın bu korkunç monolog canlı yayında geçiyor, şaşırmıyoruz bile. Bu ülkenin, asırlardır bu ekranlara demir atmış bir ‘sanatçısı’ çıkıp milletin, üstelik dost olduğu, evinde yatıp kalktığı birilerinin özel hayatını sevimsiz imalarla dedikodu malzemesi yapıyor, seyirciyle karşılıklı ‘Anladınız siz onu’ diye kıkırdıyorlar, feleğin çarkı dönüyor. Mehmet Ali Erbil ‘kapı gibi’ duruyor.
Bir zamanlar tiyatro oyuncusu olmasını beklediği oğlu TRT’de program yapıyor diye bile üzülen babası bugünleri görse ne derdi, “Çok şükür çocuğuma bir şeycikler olmadı, kapı gibi kapı” diye gururlanır mıydı, bilemem.
Ama şunu biliyorum, kapısı böyle olan binanın çökmesi kaçınılmaz...

Haberin Devamı

Siz uyurken bu gece...
“Siz uyurken bu gece kaç kişi öldü?” Dünyanın bir köşesinde çocuklar ölürken sıcak evlerinde rahat uyuyamayan bir grup insan bir internet sitesi kurmuş. Site bu soruyla açılıyor...
İstiyorlar ki savaşı bir film gibi izlemeyelim, yanı başımızdaki top ve tank seslerini hakikaten işitelim. Günde 1 dakika bile olsa...
İnternet sitesi sahiplerini adresine girip onların veya kendilerinin ekleyeceği kodlarla ekranlarını günde bir dakika karartmaya, diledikleri görsel ve metinlerle savaşı protesto etmeye çağırıyorlar.
Sitesi olmayanları da bir imza vermeye. Çocuklar öldürülmesin, ‘şeker de yiyebilsinler’ diye...

Haberin Devamı

Biz dünyayı çok sevdik
Astor Piazzolla’nın eserlerini yorumlamak üzere kurulmuş bir grup var Türkiye’de, ‘Piazzolla Project’. Önceki gece Babylon’daydılar, çok da hoştular.
Ama beni daha ziyade gecenin ‘sürprizleri’ ilgilendirdi. İkinci yarıda vokallere Oya - Bora, vurmalılara Mısırlı Ahmet geldi, tıklım tıklım dolu Babylon’da yer yerinden oynadı. Meğer millet ne kadar özlemiş Oya - Bora’yı ve belli ki birçoğu da onlar için gelmiş.
Dört şarkı söylediler, “Süper Baba”nın iki kere tekrarlanan şarkısında mikrofonu Derya Köroğlu’na da uzattılar ve geldikleri gibi hızla gidiverdiler.

Albüm geliyor

Bora Ebeoğlu’nu “Issız Adam”da barda şarkı söyleyen adam olarak gördük en son dünya gözüyle. Oya Küçümen de hiç ama hiç değişmemiş. Ne hoş bir ikiliydiler, hâlâ da öyleler.
“Çingeneler Zamanı”nın meşhur şarkısını onların sözleriyle söyleyerekten çıktık Babylon’dan. “Biz dünyayı çok sevdik / Ölüm bizden uzak olsun / Aşık olduk, yüreklendik - Kader bizden yana dursun...”
Ve bir de iyi haber: Yakında bir de değil birkaç albümle çıkagelebilirmiş Oya ile Bora hayatımıza yeniden. Hay hay, buyursunlar gelsinler değil mi?