Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu ülkenin çocukları, ‘Neşeli Günler’le, ‘Bizim Aile’lerle, ‘Sev Kardeşim’lerle, ‘Mavi Boncuk’larla büyüdü. Orada namuslu olanın gücünü haklılığından aldığı, eninde sonunda kazandığı, sevenlerin kavuştuğu, düşmanların barıştığı bir dünya görerek.

Düşman dediğin de en fazla bir şeyleri daha fazla kendine yontan, küçük dalaverelerle yolunu bulmaya çalışan, kızdığımız ama sevdiğimiz bir dayı, turşuyu limonla mı kurmalı, sirkeyle mi tartışmasından seneler boyu küs kaldığımız ama hiç unutmadığımız bir eski eş; en olmadı fabrika yapmak için mahallenin evlerini tek tek satın alıp yıkmaya kalkışan kalantor fabrikatördür ki, onun da ağzının payını Münir Özkul verir zaten. Üstelik Hulusi Kentmen suretindeki biri ne derece kötü adam olabilir?

Haberin Devamı

‘Hababam Sınıf’larında dersi asmayı, okulu kırmayı, tuvalette sigara içmeyi gördü belki ama arkadaşının dinini, mezhebini etnik kökenini sormayı, bundan ötürü onu ayırmayı öğrenmedi. Bir sebepten ters düşebileceklerini ama sonunda sarılıp öpüşüp yola devam edeceklerini, bu hayatın ancak dostlarla yan yana yürürsen güzel olacağını gördü.

Altın kalpli delikanlı

Bunlarla büyüdük biz. Kötülük bilgimiz sınırlı kaldı. Nefreti öğrenemedik. Büyüdük, artık Yeşilçam masalları bizi avutmaz oldu belki ama o fotoğraflar durur hafızamızda bir yerde. Ve o fotoğrafların çoğunda hep sınıfın ve ailenin uzun oğlu vardır. Bütün kızların bayıldığı, erkeklerin gıpta ederek sevdiği, arada haytalık yapsa da altın kalpli bir delikanlı. O filmlerden birini izlediyseniz, mümkün değil gözlerinden çıkan ışığı ve de yüzündeki içten gülüşü unutmanız.

Kahkahası çıngıraklı Adile Teyze gibi, babacan Münir Özkul gibi, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Ayşen Gruda, Şener Şen, Nubar Terziyan ve diğerleri gibi bu memleketin ‘70’lerden sonra doğmuş çocuklarını büyütenlerden biridir Tarık Akan da.

Ece Temelkuran bir fotoğraf koymuş Twitter’a, ‘Bizim Aile’ filminden. Çocukluğumuzun bütün o teyzeleri, amcaları, ablaları, abileri birbirlerine sarılmış, kahkahayla gülüyorlar. “Hep birlikte şu fotoğrafa dönelim istedi, elinden geleni yaptı, bu yüzden yakışıklı yaşadı” yazmış.

Haberin Devamı

Mahallenin yakışıklı abisi

Hepsi bu kadar aslında. O kareyi seçmek de elimizdeydi, nefret dilinin kendisine benzemediğine karar verdiği, herkesi karaladığı bugünkü resmi de. Bunu uygun bulduk kendimize. Diyelim ki, Tarık Akan sonradan ters düştü aklınızdaki ‘ideal’ insana. Siyaseten uymadı kafanıza. Ya da sizin ‘devrimciliğiniz’ onunkini döverdi. Uzlaşamadınız özetle, olabilir.

Ama o mahallemizin cesur, mert, yakışıklı abisidir eninde sonunda.

Nasıl aklınıza gelebildi sevenleri onu uğurlarken arkasından sayıp sövmek? ‘Cenaze namazı kılınsın mı kılınmasın mı?’ gibi bir konuyu bile tartışmaya cüret etmek? Hayır, siz kim oluyorsunuz bir insanın son yolculuğunu bile nefretinizle gölgelemeye kalkışıyorsunuz? Daha fenası bu kadar nefreti, kini, öfkeyi, nerede, nasıl büyüttünüz?