Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Toplumun kabul ettiği ‘normal’ bir hayatın, bir bankada iyi bir pozisyonun, herkesçe onaylanan bir ilişkin ve eğlenceli bir arkadaş grubun var. Zaten yaşadığın küçük kentin en nüfuzlu ailelerinden birinin oğlusun. Babanın karşısında durabilen yok, sana da onun ‘veliahtı’ olarak saygıda kusur etmiyorlar. Görünüşe göre her şey yolunda yani. Varlıklı, mutlu, tatmin edici bir hayat. Hepsinin bir gecede elinden kayıp gidebileceğini asla tahmin edemezsin.

Aslı Özge’nin bugün gösterime giren üçüncü filmi ‘Ansızın’ın ‘kahraman’ı Karsten de etmiyor hiç. Ama kız arkadaşı şehir dışındayken evlerinde verdiği partide herkes gittikten sonra kalan Anna adlı genç kadın ansızın ölüverince, hayatı alt üst oluyor. Karsten paniğe kapılıyor, ambulans çağıracağı yerde kendini sokağa atıp yakındaki kliniğin kapılarını yumrukluyor, bu sırada
bir sürü vakit kaybediyor ve belki de kadını
kurtarma şansı varken ölümüne
seyirci kalmış oluyor.

Haberin Devamı

Haberden esinlenilmiş bir senaryo

Okuduğu bir gazete haberinden esinlenmiş Aslı Özge senaryoyu yazarken. Tahmin etmek güç değil, Defne Joy Foster’ın ölümünden ve arkasından söylenenlerden. Anna da Defne gibi evli ve bir çocuğu var. Onun da tek başına yabancı bir adamın evinde ne aradığı ahlaki bir sorgulamaya neden oluyor. “Su testisi su yolunda kırılır” cümlesi bile telaffuz ediliyor.

Bir fark var ama, bizdeki hikayede ambulans çağırmayan erkek pamuklara sarılıp korunurken, Karsten çevresinden darbe
üzerine darbe yiyor.

Bir hata yapmaya görsün, içinde güvende hissettiği dost meclisinin de, her zor anında yanında olacağını sandığı sevgilisinin de, önünün açık olduğuna inandığı işyerindeki müdürünün de kendisini anında ortada bırakabileceğini görüyor.

Sürükleyici bir gerilim

Böylece sürükleyici bir polisiye gerilim gibi başlayan ‘Ansızın’, giderek güvendiği dağlara kar yağan karakterin kendisini ve çevresini sorguladığı bir toplumsal ahlak
eleştirisine dönüyor. Bakıyor ki hatasını kabul edip iyi olmaya çalıştıkça insanlar onu yalnız bırakıyor, o da çareyi kötü, saldırgan, düşmanca davranmakta buluyor. Kötülük her zaman geçer akçe.

Haberin Devamı

Görüntü yönetmenliğini Aslı Özge’nin diğer filmlerindeki gibi Emre Erkmen üstlenmiş ve görselliği filmin en kuvvetli yanlarından biri. Dağların arasına sıkışan Altena şehri de insanın yalnızlığını olanca ihtişamıyla yansıtıyor. Karsten’de Tarantino’nun ‘Soysuzlar Çetesi’ ve Haneke’nin ‘Beyaz Bant’ filmlerinde de oynayan Sebastian
Hülk var. O başı önde, kusurlu, ezik halden gücünü acımasızlığından alan, eş, dost, ahbap tanımadan ezip geçen zorbaya geçişi son derece başarılı.

Tek sorun, zaten başından itibaren iyi bir adam olup olmadığına pek karar veremediğimiz Karsten’in kötü tarafa geçmesi de bizi çok şaşırtmıyor. Ama gene de sarsıcı bir intikam öyküsü izliyoruz, o kesin. Ve bu sefer kötülük kazanıyor. Hayatta olduğu
gibi filmde de...