Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başrolünde İsmail Hacıoğlu’nun oynadığı ‘Çakal’, arka sokaklardaki sayısız amaçsız, umutsuz, geleceksiz gençten birinin hikayesini anlatıyor
Daha sinemadan çıkar çıkmaz hakkında hüküm verebileceğiniz bir film değildi ‘Çakal’. En azından benim için öyle değildi. “Sevdim” diyecek halim yoktu, ‘sevilecek’ bir film değil. “Nasıl buldun?” sorularına “Bilmiyorum” diye cevap verdim bir süre. Bilemedim.
Sonra baktım, Akın denen karakter bırakmıyor peşimi. Birkaç gün yerli yersiz hatırlattı kendini. Kah sessiz öfkesiyle, kah sürekli dayak yemiş - bu yüzden çakala dönüşmesine ramak kalmış - yavru köpek bakışlarıyla... Sonunda kabul ettim: “Çakal, etkileyici bir film.”
Üstelik de bir ‘ilk film’. Yönetmeni, daha önce birkaç televizyon dizisinin reji ve sanat ekibinde yer almış Erhan Kozan. Senaryosu, yine 2-3 dizide imzası bulunan Sertan Telli’ye ait.
Çok şart olmadıkça, hatta bazen şart olduğunda bile konuşmayan Akın, kendi kafa sesinden öğrendiğimiz gibi, ‘çocukluğundan beri hep iyi biri olmak istemiş, ama olamamış. Belki de iyi ne demek onu bile bilmeyen’ bir genç adam. Arka sokaklardaki sayısız amaçsız, umutsuz, geleceksiz gençten biri. Filmin tek gerçek iyi adamı marangoz Nurhan Usta’nın yanında çalışıyor ve onu iyilikle kötülük arasındaki sınırda tutan tek kişi çilekeş annesi de ölünce bir karar aşamasına geliyor: Bu hayat değişmek zorunda. Ama öyle, ama böyle.
Önce ‘öyle’sini deniyor, ustasından bir miktar para aşırıp kız arkadaşına “Gel gidelim Güneylere” önerisinde bulunuyor; “Yeni bir hayat kurmaya...” Ama kız Akın gibi değil, onun ‘ait’ olduğu ve geçiminden sorumlu olduğu bir ailesi var.

Haberin Devamı

“Hayat bu oğlum, acımasız”
O ana kadar hâlâ kendince ‘iyi’ kalmaya çalışan, çaldığı parayı bile “Ben hırsız değilim, sadece hakkım olanı habersiz aldım” diye açıklayan Akın’a hızla ‘karanlık tarafa’ geçmekten başka çare kalmıyor böylece. Güç kazanacak, para kazanacak, en önemlisi de ‘adam yerine’ konacak orada. Bir arkadaşının, “Hayat bu oğlum, acımasız. Sen de acımasız olacaksın. Yoksa hayatta kalamazsın” öğüdüne uyup türlü karanlık işlerin döndüğü bilardo salonuna atıyor kapağı...
‘Çakal’, baştan aşağı bir erkek filmi. Tek kadın oyuncusu, sadece bir sahnede görülen, ama yine de akılda kalan Damla Sönmez. Bunun dışında, sağlam bir oyuncu kadrosu var. Başta, ‘Çakal’ Akın olarak artık kariyerinde ‘döktürme’ aşamasına gelmiş İsmail Hacıoğlu, üstüne Uğur Polat, Erkan Can, Cüneyt Türel, Turgay Tanülkü, Naci Taşdöğen...
Tekrar filmden ilk çıktığım andaki kararsızlığıma dönersem, küçücük bir hikayeden çıkıp koca bir dünyayı çok çıplak ve sahici bir şekilde anlatıyor ‘Çakal’ ve tabii ki o dünyayı ‘sevmek’ mümkün değil. Ama o dünya sizinle beraber geliyor ve kafanızı kurcalamaya, huzurunuzu kaçırmaya devam ediyor. “Küfür gibi bir film yapmak istedik” diyor İsmail Hacıoğlu: “Akın her şeye küfrediyor, film de öyle.” Üzerine ne denir ki? Bir küfür de siz sallıyorsunuz çaresiz...

“Küfür gibi bir film”