Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Destar Tiyatro’nun yeni oyunu ‘Antigone2012’, yakın tarihin başka bir yüzüyle karşı karşıya getiriyor izleyiciyi. Görülmeye, düşünmeye değer

İstiklal Caddesi’nin arka sokaklarından birinde faaliyetlerini sürdüren Destar Tiyatro, kapısından her girişimde içimi sevinçle dolduruyor. Pek öyle gülünüp eğlenilecek oyunlar yaptıkları söylenemez, çok güzel bir dünyada yaşadığımızı da düşündürtmüyorlar... Ama “İyi ki varlar” dedirtiyorlar, “İyi ki birileri bu oyunları yapıyor.”
‘Disko 5 No’lu’yu artık duymayan kalmamıştır, geçen yıl neredeyse bütün ‘en iyiler’ listesinde yer almıştı. Diyarbakır Cezaevi üzerine bir oyundu ve özellikle yazan ve oynayan Mirza Metin’in aynı bedende örümcek, sinek, fare, köpek, gardiyan ve mahkum oluşunu hayranlıkla izlemiştik.
Şimdi Destar Tiyatro, o oyunu sahneye koyan Berfin Zenderlioğlu’nun yazdığı ‘Anigone2012’ ile yakın tarihin bir başka yüzüyle karşı karşıya getiriyor seyirciyi. Sofokles’in ünlü tragedyası ‘Antigone’den esinlenen bir oyun bu. Sofokles’in Antigone’si, abisini gömmek için krala baş kaldıran bir karakterdir. Çünkü birbirinin canını alan iki kardeşten Eteokles ‘yurdunu savunurken’ ölmüştür, şaşaalı bir törenle gömülecektir, Poyneikes ise ‘vatan haini’dir, gömülmeyecek, kurda kuşa yem edilecektir. Bir ölünün gömülmemesi toplumun örf ve adetlerine aykırı da olsa kimse kralın buyruğuna karşı çıkmayı göze alamaz. İki ölünün kız kardeşleri Antigone dışında...

Çıkış noktası doğru
Destar’ın Kürt Antigone’siyse abisinin kemiklerinin peşinde. O 14 yaşındayken iki abisi, iki öz kardeş, biri asker, biri ‘terörist’, birbirini öldürmüşler. Biri şehit olduğu için devlet töreniyle gömülürken, diğerinin hangi çukurun dibinde yattığını kimse bilmemiş. Ama 14 yaşındaki kız çocuğu o günün tanığı olan askeri unutmamış ve büyüyünce adamın peşine düşmüş. Bütün derdi adamı konuşturup abisinin kemiklerinin yerini bulmak. Ömür boyu oğullarına dua etmek için bir mezar taşından yoksun kalan anne babasına verdiği sözü, onlar öldükten sonra bile olsa yerine getirmek...
Gerçekten doğru bir çıkış noktası var oyunun. Çok daha gerilimli olabilir, merak unsurunu ilerleyen dakikalara kadar ayakta tutabilirdi. Çünkü bir çiftin gerdek gecesinde geçen 50 dakikalık oyunda düğümler çabuk çözülüyor, hesaplaşma erken başlıyor. Ama ülkenin gerçeklerini sahneye taşımakta kararlı, bakış açılarında duyarlı ve kısıtlı olanaklarla estetik bir iş ortaya çıkarmaktan da geri kalmayan böyle bir topluluğu kutlamak gelir elden ancak. Didaktik olmadan politik olabiliyorlar. ‘Antigone2012’, ekibin diğer oyunları gibi Kürtçe olarak, Türkçe üst yazıyla oynanıyor. Karı kocayı Mirza Metin’le, aynı zamanda oyunun yönetmeni olan Berfin Zenderlioğlu oynuyor. Görülmeye, düşünmeye değer...

Haberin Devamı

Uyandıran ninniler

Haberin Devamı

Onu ilk kez sahnede görmüştüm, dostu Giora Feidman’ın İstanbul’daki konserinde... Yanılmıyorsam ‘Şeyh Bedrettin Destanı’ndan bir bölüm söylemişti, “Ne acayip ses” diye kalakalmıştık... Sonra neler dinledik ondan yıllar yılı... Bertolt Brecht’ler, Nâzım Hikmet’ler, ilahiler, nefesler, ağıtlar, türküler, Noel şarkıları... Coğrafyalar arası dolaştı, kültürler arası dolaştı, dinler, diller birbirine karıştı onun sesinde. Tuhaftır, hepsini de aynı inançla, aynı tutkuyla söyledi. Hani şarkı söylemek için doğmuş insanlar vardır, onlardan...
Şimdi, din-dil-coğrafya-kültür ayırt etmeyen yeni bir proje hazırlamış: ‘Anneler Ninniler’. Yani anneli büyüme şansına sahip herkesin kulağındaki ilk ezgilerden söyleyecek... De, tabii Sema’nın niyeti, dinleyenleri uyutmak değil. Tam tersi, başka şeyler söylemek, uyuyanı, susanı uyandırmak gibi bir derdi var. Bugün saat 20.00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda. Bir arp (Aslıhan Güngör), bir perküsyon (Mehmet Akatay), bir piyano (Evrim Demirel), bir de Sema’nın güldür güldür sesi... Uyuyabilene aşk olsun...