Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yediğimi içtiğimi kendime saklayıp, gördüklerimi yazmaktan yanayım ama geçen hafta yaşadığım deneyimi de paylaşmak istiyorum çünkü sahiden çok faydasını gördüm.
Detoks, ne zamandır denemek istediğim bir şeydi ama hakkında türlü türlü şey okuyordum; illa ki yapmamızı önerenler, aman uzak durmamızı, yarardan çok zarar görebileceğimizi söyleyenler... Ayrıca tabii nasıl bir program yapılmalı...
Neyse, sonunda diyetisyen arkadaşımdan eve detoks sıvıları getiren bir firma olduğunu duydum, internet araştırmasıyla kendilerini buldum...
Daha birkaç ay önce Sedef Dördüncü ve Deniz Derman adlı iki genç ve belli ki öngörü sahibi bir kadın tarafından kurulmuş. Adı Juico. Yaptıkları şu: Sizin için taze sebze ve meyve suyu karışımları hazırlayıp şişelerle evinize getirmek.
Dört farklı detoks programları var, birini seçip maille ya da telefonla sipariş ediyorsunuz. Ben ‘Urban’ adlı paketi tercih ettim, birinci günün sabahında 500 ml'lik altı şişem kapımdaydı.
Ben ise endişeliydim. İçinde kara lahana, marul, salatalık, yeşil elma filan olan bir içecek neye benziyor olabilirdi? Ve bu sıvılarla insanın günü geçirmesi mümkün müydü?
Birinci sorunun cevabı hemen geldi: İçeceklerin tadı son derece yerinde. Her birinin içinde farklı sebze ve meyveler var. Birinde ananas, bir diğerinde pancar, havuç, nane, limon... En son akşam için hazırlananda kaju fıstığı ve hurma suyu...
İkinci sorunun cevabını ise ikinci gün aldım. Çünkü internet sitesinde de yazıldığı gibi ilk gün biraz halsiz oluyorsunuz. Mümkünse dinlenmenizi öneriyorlar. Ben sokağa çıktım, dünyayla aramda tül perde var gibiydi. Fakat ikinci gün aynen yazıldığı gibi daha enerjik ve neşeli başlıyorsunuz güne. Meğer enerjimizin önemli bir bölümünü sindirime harcarmışız, onu dinlendirince başka yere kanalize olabiliyorsunuz.
Ve yine vaat edildiği gibi hafif hissediyorsunuz, yüzünüze nur iniyor, herkes "Sana ne oldu?" diyor, bebekler gibi uyuyorsunuz ve kim bilir dışarıdan fark etmediğiniz ne kadar iyi başka şeyler oluyor içeride... Ayrıca hiç açlık hissetmediğinizi de söyleyebilirim. Bu arada kahve, çay ve sigara da yok tabii... Gerçek bir temizlik...
Her ne kadar bir şey yeme alışkanlığı öyle kolay vazgeçilebilir bir şey değilse de; üç günün sonunda kendimi o kadar iyi hissediyordum ki, bunu birkaç ayda bir tekrarlamaya karar verdim.
Tabii buna vakti olanlar için istediği sebze ve meyveleri evde sıkıp içmek de uyun bir seçenek.
6-7-8 Haziran'da Santralistanbul'da MindBody Festival var.
Özetle mutlu ve sağlıklı yaşam konusunda dünyaca ünlü uzmanları bir araya getirecek bir festival. Juico da orada olacakmış, tabii bir dolu seminer, atölye, konser, performans, ekolojik ürün satın alma imkanı, yoga, pilates, gi guong, tai chi ve daha pek çok konuda bilgi edinme fırsatı ile birlikte...
Sağlıklı yaşam diye deliren biri olmadım hiçbir zaman. Sağlıksız pek çok şeyin aynı zamanda şahane ve vazgeçilmez olduğu kanaatindeyim. Ama dış dünyanın taarruzu bitmiyor.
Bari içeriden kendimizi iyileştirecek bir şeyler yapalım...

Haberin Devamı

O GECE 'MEKAN'DA NELER OLDU?

Haberin Devamı

Dün bizim gazeteyi elime aldım ve şaşkınlık içinde kaldım. Müdavimi olduğumuz 'Mekan'ın dünya tatlısı sahibesi Mari Esgici muhabirlerin üzerine yürümüş, onlara tehditler savurmuştu... Şener Şen'i çekmelerini engellemek için... Ve işin ilginci, olay gecesi ben de o masadaydım.

TATLI SERTTİR
Önce şunu söyleyeyim; Şener Şen 'genç bir kadınla' başbaşa yemek yemiyordu, giderken de tek başına çıktı, kimseyle değil. O gece kalabalık bir masaydık.
Mekan öyle bir yerdir, masalar büyür bazen, gelen katılır, şarkılar türküler söylenir, herkes evinde gibi davranır. Mari de altın gibi bir kalbi ve tanımayanın yadırgayabileceği tatlı-sert bir üslubu olan bir ev sahibesidir.
Konuklarını iyi ağırlamak, onların isteklerini karşılamak ve 'Mekan'ına geleni koruyup kollamak gibi bir derdi vardır. O gece yaptığı gibi...

YANLIŞ ANLAŞILDI
Haberi okuyunca kendisiyle de konuştum, çok üzgündü... Eşiyle dostuyla yemek yerken fotoğraflanmak istemeyen Şener Şen'in ve o neşeli masanın keyfinin kaçmasını engellemek istemiş, kendini bunun için ortaya atmış ve belli ki birtakım yanlış anlaşmalar sonucu ortaya son derece tatsız bir durum çıkmıştı.
Ben burada ettiği cümleleri tek tek savunacak değilim, tek emin olduğum Mari Esgici'nin kimseyi mafyayla tehdit edecek bir kadın olmadığı, orada yıllardır arkasında abiler filan olmadan işini gücünü yapmaya çalıştığı, bazı diyalogların istenmeden, karşılıklı gelişebileceğidir...
Hani bir de buradan bakalım, onu taşlamadan önce...