Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kapalı alanlarda sigara yasağını sonuna kadar destekleyenlerden biriyim. Hatta şu an bakıyorum, nasıl oluyormuş da o herkesin baca gibi tüttüğü mekanlarda eğlenebiliyormuşuz, aklım almıyor.
Eve döndüğümüzde üstümüzün başımızın nasıl koktuğunu, bazı yerlerden gözümden yaşlar geldiği için çıkmak zorunda kaldığımı hatırladıkça “Ne kadar doğru kararmış” diyorum. İnsanların temiz hava soluma özgürlüğüne nasıl kastediyormuşuz...

“CIS” MI DİYELİM?
Nitekim bu yeni düzenlemeye de çabuk alıştı insanlar. Restoranların, barların kapı önleri sigara içenler için yeni bir sosyalleşme alanı oldu. Ve evet, ikide bir kalkıp kapı önüne çıkma zorunluluğu sigara tüketimini azalttı. Yetmez mi?
İlla “Cıs” deyip insanların eline mi vurmak lazım? Siz devlet olarak insanların temiz hava alma özgürlüğünü sağlasanız, gerisini artık onlar hür iradeleriyle kendileri belirleseler olmuyor mu?
Anlaşılan olmuyor ki, ekim ayı itibariyle açık alanlara da ciddi bir sınırlama geliyor. Nereleri etkiliyor yasak? Hastane-okul bahçelerini, park, restoran, kafe açık alanlarını...
Okul bahçesini anladık diyelim, insanların zaten dertli olup iki satır efkar dağıtmak için bir sigara tellendirdiği hastane bahçelerine ne oluyor?
Orada durup hastaların yüzüne üflemiyorlar herhalde dumanlarını...
Kafe ve restoranlara, hatta nargile kafelere gelince, orada da masaların dörtte biri sigara içenlere ayrılacakmış.
Bari tecrit edin bitsin, böyle şey mi olur?
Bir kere çocuklar bir tehlikeden böyle korunmaz ki... ‘Sigara diye bir şey yoktur’a mı inandırmak istiyoruz onları bu devirde? Her yerde görecekler, isterseniz kara pakete koyun, isterseniz bütün TV dizilerinde buzlayın, o çocuk orada ağzından buzlu cam çıkan bir adam olduğunu düşünmeyecek. Onun sigara dumanı olduğunu bilecek kadar akıllı olacak çok şükür.
Ya da o siyah paketin içindekinin ne olduğunu
tabii ki bilecek ve belki
bütün yasaklar gibi cazip de bulacak...

Haberin Devamı

bilinçli nesiller...
Yapılması gereken iyiyle kötüyü ayırt edebilen, kendisi için neyin sağlıklı, neyin zararlı olduğunu bilecek nesiller yetiştirmek değil mi? Yaşadığımız çağda bunun yasaklarla sağlanması mümkün mü?
Eğitim diye bir şey bunun için var, “Evladım bak bu sigara, içene şöyle şöyle zararlar verir”i küçük yaştan itibaren belletmek daha anlamlı... Bütün diğer iyiler ve kötüler gibi.
Ayrıca toplum sağlığının gözetilmesi elbette gerekli, önlemler son derece elzem ama aynı hassasiyeti HES’ler için, nükleer santraller için, kirletilen hava ve sular için, imara açılıp yeşile hasret bırakılan adalar için de bekliyoruz.
Genç nesillerin sağlıklı nefes alma, temiz su içme ihtiyacını sadece sigaraları kara paketlere sokmakla karşılayamayız ki...

Haberin Devamı

BU AŞK ÜÇGENİNE DİKKAT
‘Bana Artık Hicran De’, yeni sezonun en hoş sürprizlerinden biri... Senaryosu ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin yazarı Coşkun Irmak ile Gülizar Irmak tarafından yazılıyor ve ilk bölümden, hatta fragmanından beri merakla izlettiriyor kendini.
Vitrayı babasından öğrenen yetenekli bir kız, ‘Hicran’. Baba kız birlikte camilerde, kiliselerde vitray yapıyorlar.
Annesi bir an önce yuvadan uçsun, evde kalmasın istiyor ama ‘Hicran’ için renklerin dünyası bir özgürlük alanı. Zengin bir iş adamının kızına nişan hediyesi olan yalıda vitray işi almalarıyla hayatı değişiyor. Hem damat adayı ‘Murat’ın, hem de yakın arkadaşı sosyetik playboy ‘Sinan’ın aklı karışıyor bu başta oğlan sandıkları kızın renkli dünyasıyla tanışınca...
Aslı Enver ne kadar güzel ve doğal bir oyuncu... Aşk üçgeninin diğer iki ayağı olan Alican Yücesoy ve Buğra Gülsoy da gayet başarılı...
Damadın tahammül edilmez nişanlısı ‘Lale’; Şebnem Hassanisough da öyle... Tamer Levent, Nur Sürer, Serhat Süha Özcan gibi sürprizleri de var dizinin.
İyi yazılmış ve iyi oynanan bir iş farkını gösteriyor, neticede... Bu aşk üçgeni daha çok izlenir, demek isterim...
Reyting sistemine akıl sır erdirebilsem...