Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çocukken misketleri erkeklere, bebekleri kızlara vererek başladığımız cinsiyet ayrımcılığının bütün hayata yayıldığını söylemek, hiç yeni bir şey olmayacak kuşkusuz. Toplumsal hayatta, iş dünyasında kadınların sürekli yardımcı rollere mahkum edildiği de şok edici bir açıklama olmaz. Ama ilk bakışta bir miktar şaşırtıcı olan, bu ayrımın tüm keskinliğiyle yaratıcı bir alan olan sanatta da devam etmesi. Hem de belki daha da baskın şekilde. Tiyatro hayatın bu derece aynası olmak zorunda mıydı?

“Dot’u kıymetli yapan, kadınların hakimiyeti” gibi ‘kıymetli’ bir itirafta bulunan Murat Daltaban ile Özlem Daltaban, güçlerini oyun yazarı Ebru Nihan Celkan ile birleştirerek, yeni bir panel dizisine başladılar. ‘Kadınlarla Yeni Bir Dünya Yazmak’, başlığı. İlki bu cumartesi Dot’un Kanyon’daki tamamen dolu salonunda gerçekleşti. Ne güzel, epeyce insan varmış yeni bir dünyanın yazılması gerektiğine inanan ve hafta sonunu buna ayıran...

Haberin Devamı

Bu ayın konusu, Tiyatroya Kadın Kahramanlar Yazmak’dı. Konuşmacılar, Dot’un son üç sezon oyunlarında; en son ‘Şafakta Buluş Benimle’de imzası olan İskoç yazar Zinnie Harris ve toplu oyunlarından oluşan dördüncü kitabı Mitos Boyut’tan çıkan Ebru Nihan Celkan.

Ayşe Gül Altınay’ın moderatörlüğü, Erdem Avşar’ın çevirmenliğinde iki saate yakın konunun yanında, yöresinde dolaştık. Ama belli ki, kadın kahraman yazmaya başlamadan önce tiyatronun, kahraman kadınlara ihtiyacı vardı halihazırda. Hâlâ erkeklere ardına kadar açık kapılar kadınlara ancak aralıktı.
Ebru Nihan Celkan, konuşmasına Devlet Tiyatrosu’nun ekim ayı programından verilerle başladı. Sezon başında açıklanan programa göre, ilk 15 günde 29 oyun sahneleniyordu, bunlardan üç tanesi kadın yazarlara, 26 tanesi ise erkek yazarlara aitti. Yine sadece üçünün yönetmeni kadındı, bunlardan ikisi de çocuk oyunuydu.

İşler acısı bir durum

Özetle, Devlet Tiyatrosu’nun bütün bölgelerindeki yetişkin oyunlarında tek bir kadın yönetmenin rejisine rastlayabiliyorduk. Sonra başka veriler koydu önümüze ödenekli tiyatrolardan. Durum içler acısıydı tabii de mesela enteresan bir detay: Kostüm tasarımcılarının neredeyse tamamı kadın, ışık tasarımcıları erkekti. Sahne amirleri erkek, suflörler kadındı.Neyse ki, kendi halimize ağlarken, tiyatronun başkenti Britanya’dan da bir kadın yazar, hayatının gül bahçesi olmadığını itiraf ederek içimize su serpti. “Bir kadının toplum içinde ses yükseltmesi, şirretlik olarak algılanıyor” diyordu Zinnie Harris, “Hele hele oyun yazmak, çok önemli bir sözüm var, bunu size üstelik paranızı alarak söyleyeceğim, demek”. Bu ne cüret tabii, evde bebeklerinle oynasana! Ve erkek yazarlara gösterilen hoşgörüden ne kadar yoksun olduklarını anlattı kadın yazarlar olarak.

Haberin Devamı

Neyse, iyi bir haber, bağımsız tiyatrolarda eşitlik rüzgarları esmekteydi. Celkan saydı tek tek, çoğu bir kadın-bir erkek tarafından kurulmuştu. Kadın yazarlar, kadın yönetmenler cirit atıyordu sahnelerde. Muhtaç olduğumuz ‘kahraman kadınlar’ oralarda bol miktarda mevcuttu yani. Belki ödenekli tiyatrolar da o irili ufaklı sahnelerdeki hareketliliği görüp çağa ayak uydurmaya niyetlenir. Bir umut..