Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

WTA final maçını 13 bin 676 kişi seyretti. Bu kadar çok seyircisi varsa tenisin, o kucağında, hatta karnında bebeğiyle koşup maç izlemeye gelen annelerden bir kısmı muhakkak çocuklarını bu spora yöneltecek

TÜRKiYE’DE TENiS BÖYLE BÖYLE GELiŞECEK

Kvitova, Azarenka’yla oynadığı çekişmeli karşılaşmayı galip bitirip şampiyon oldu.

Futboldan sonra voleybola da, baskete de ilginin memleket çapında hızla arttığının farkındaydım da, tenisin bu derece çok meraklısının olduğunu bilmiyordum. Sinan Erdem Spor Salonu’nun WTA Şampiyonası’nın final günündeki hali görülmeye değerdi. Ve ben o günü görmek için epey çapa harcamıştım. Eylül başında, “Nasıl olsa daha çok vakit var” diye rehavet içinde Biletix’i açıp yarı finale de finale de hiç yer kalmadığını öğrenmiş ve en sonunda internetten - böyle söyleyince daha kibar görünüyor ama aslında basbayağı karaborsadan - yaklaşık sekiz katını ödeyerek biletlere ulaşmıştım.

Haberin Devamı

Her şey tıkır tıkır
O gün orada 13 bin 676 biletli izleyici olduğu söyleniyor. Böylesi bir kalabalığın birbirini ezmeden kapalı bir mekana girip çıkabilmesi bile başlı başına bir başarı. Üstelik turnuva başladığından beri WTA Şampiyonası’nı Katar’dan kapan Türkiye Tenis Federasyonu’nun bu işin altından nasıl alnının akıyla kalktığını duyuyorum. Her şeyin tıkır tıkır işlediğini, herkesin hayatından çok memnun olduğunu... Dünyanın ‘ilk 8’ kadın tenisçisi İstanbul’da, bütün gözler onların, dolayısıyla şehrin üzerindeyken bundan daha âlâ bir tanıtım olabilir mi? Bir de üzgünüm ayrımcılık yapacağım için ama, bir kadın olarak, bu derece ‘kadın’ odaklı bir spor aktivitesi görmekten de ayrıca mutlu oldum. Federasyon başkanımız bir kadın, Ayda Uluç. Tribünlerde bir kadın ve çocuk ağırlığı mevcut. Eee sahaya bakıyoruz, maçın hakimi, Uluslararası Tenis Federasyonu’nun Altın Sertifika verdiği üç kadın sandalye hakeminden biri olan Yunan Eva Asderaki (Onu Grand Slam’de çıkardığı sesle rakibinin dikkatini dağıttığına karar vererek Serena Williams’ın puanını iptal eden hakem olarak da hatırlıyoruz). Finalistlerimiz, lacivert ve fuşya renklerden oluşan kıyafetleri, bir örnek saç örgüleri ve alın bantlarıyla ikizden farksız Victoria Azarenka ile Petra Kvitova. 22 yaşındaki Çek tenisçi Kvitova’nın galibiyetiyle sonuçlanan maçın detayları zaten bolca yazıldı çizildi. Ben tribünlerde neler olduğunu anlatabilirim...
Bir kere sağımda solumda oturan gençlerin konuşmalarından, hayli donanımlı bir tenis izleyicisinin yetişmekte olduğunu gördüm. Maç biter bitmez ellerindeki topları imzalatmak için kendilerini aşağıya fırlatan bir minik tenisçi kuşağının büyüdüğünü sonra. Buraya hemen bir parantez açarsak, anladığım kadarıyla VIP tribünlerinde oturanların rahat etmesi için kimi kritik geçiş noktalarına barikatlar konmuş, kimi kapı girişleri de gene tahminime göre ‘VIP Lounge’ların oluşturulması için toptan kapatılmıştı. Bunun sonucu da, tek girişe gereğinden fazla insan yığılması, her oyun arasında o insanların akın akın yerlerini bulmaya çalışırken birbirini ezmesi ve epeyce de oyun kaçırması şeklinde tezahür etti. ‘Çok önemli insan’ların rahat etmesine itirazım yok da, bilet alıp dünyanın yolunu teperek oraya gelen ‘sade seyirci’ye de eziyet etmesek daha iyi olmaz mı?

Haberin Devamı

Alaturka WC mi kaldı?
Salona dair bir diğer şikayetimi daha burada dile getirip yine güzelliklere döneceğim. Son derece modern bir bina inşa etmişsin, Avrupa’nın üçüncü büyük kapalı spor salonu olarak hizmete sokmuşsun, tuvaletleri yarı yarıya alaturka yapmışsın. Bu çağda alaturka tuvalet mi kaldı, hele böyle bir komplekste? Ben bu şahane fikrin sahiplerine ‘içeriden’ bir haber vereyim: O alaturka tuvaletler boş kalıyor, insanlar öbürlerinin kapısında uzun kuyruklar oluşturuyorlar.
Mutlu haberlere dönersek: O gün karar verdim ki, “Neden ülkemizde pek çok dalda parlak sporcular yetişiyor da, teniste hiçbir varlık gösteremiyoruz?” sorusu bence pek yakında tedavülden kalkacak. Bu kadar çok seyircisi varsa tenisin, o kucağında, hatta karnında bebeğiyle koşup maç izlemeye gelen annelerden bir kısmı muhakkak çocuklarını bu spora yöneltecek. Ayda Uluç’un birkaç ay önce Miraç Zeynep Özkartal’a verdiği röportajda söylediği gibi, “Böyle böyle gelişecek tenis Türkiye’de, iyi tenisçileri izleyerek...”