İnsan bazı şeylerin önemini başına gelmeden bilemiyor. Birkaç yıl öncesine kadar fizyoterapi benim için spor yaparken bir yerini inciten tanıdıklarımın muhatap olduğu bir daldı. Ne kadar hayati olabileceğini tahmin etmezdim...
Maalesef yaşadığımız talihsizlik, ailemdeki çok ciddi bir sağlık sorunu, işini iyi yapan bir fizyoterapistin birçok fonksiyonunu kaybeden bir insanı yeniden yürüyen, elini kolunu kullanabilen biri haline getirebileceğini öğretti. Aynı şekilde işinde ehil olmayan birinin de hastaya kalıcı zararlar verebileceğini... Nörolojik hastalar, engelliler, yoğun bakım hastaları var ellerinde. Hafife alınacak bir şey değil.
Hal böyle olunca, bir haftadır Twitter’da kopan fırtınaya da duyarsız kalamadım... Türkiye Fizyoterapistler Derneği’ nin (TFD) bir derdi var. YÖK’ün ilan ettiği lisans tamamlama programının Fizyoterapi ve Rehabilitasyon bölümünü de kapsaması.
Bu ne demek? İki yıllık sağlık ön lisans bölümlerinden mezun olan öğrencilerin ‘uzaktan eğitim’ metoduyla lisans tamamlayıp dört yıl bu dalda okumuş, uygulamalı dersler almış, pratik yapmış Fizyoterapi ve Rehabilitasyon mezunlarıyla aynı konuma gelmesi demek.
TFD, eylem hazırlığında
Bu şekilde sağlık personelinin eğitim seviyesinin ve özlük haklarının yükseltilmesinin amaçlandığı söyleniyor ki buna kimin itirazı olabilir? İyi ama hastanın özlük hakları ne olacak?
Ben, bizzat yaşadım ve gördüm ki fizyoterapi, insanla birebir temas gerektiren bir dal. Ve TFD’nin açıklamasında belirtildiği gibi uzaktan eğitimle değil, okuyarak da değil, basbayağı pratikle öğrenilebilecek meslek. Uzaktan eğitimle birçok şey olabilirsiniz; işletmeci, iktisatçı, ne bileyim, şimdi kimseyi de ayaklandırmak istemiyorum ama okuyarak, izleyerek öğrenilebilecek bir sürü meslek var.
Ama insan sağlığını bu derece yakından ilgilendiren ve elle yapılan bir iş, bunlardan biri değil.
TFD, eylem hazırlığında. Fizyoterapistler imza kampanyaları başlatmışlar, seslerini duyurabilmek için. Sağlık ise hepimizin ortak meselesi. Duyarsız kalmayalım...
Şirin kızın zaferi