Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

‘Gökyüzü gibi şu çocukluk. Hiçbir yere gitmiyor’. Edip Cansever’in bu dizelerini, Murathan Mungan’dan duyduk. Galiba hayatının en duygulu konuşmasını yaparken. Ara ara sesi titrer, gözleri dolarken. 23 Nisan’da şiir okuma yarışmasına hazırlanan küçük Murathan kadar heyecanlıyken

Mardin’deydi çünkü, çocukluğuyla karşı karşıya. Çocukluğunun gökyüzü başının üzerinde. Bu yıl yedincisi düzenlenen Sinemardin Uluslararası Film Festivali, Murathan Mungan’a hem onur ödülünü, hem de onursal başkan sıfatını sundu. Ve biz o gün, yıllar önce Ses mecmuasında resmini görüp tanıdığı Halit Refiğ’in peşine takılıp Mardin sokaklarında dolaşan kısa pantolonlu çocukla tanıştık. “Çok yer gezdim ama her gittiğim yere çocukluğumun gökyüzünü götürdüm” dedi Mungan, “Mardin kadar yıldızlara yakın bir yerde yıldızlarla bakışarak uyuyorsanız artık rüyalarınız eskisi gibi olmaz. Hayallere karışırsınız, kainatla başka bir yerden konuşmayı öğrenirsiniz.”

Hayattaki asıl zenginlik
Benim için Mardin ve çevresini ilk kez görmek, artık bu dili az da olsa sökmek demekti. Uzaktan bakıldığında akla yoksulluğu getiren coğrafyanın nasıl bir zenginlik içerdiğine kendi gözlerimle tanık olmak demekti.

Haberin Devamı

Büyük kentlerdeki yaşıtları değil yaşadıkları yerin tarihini, kültürünü bilmek, evlerinin yolunu tarif edemezken, Hz. İsa’dan başlayıp efsanelerle, hikayelerle, masallarla bize bölgeyi gezdiren çocuklar, ışıl ışıl gençler tanıdık. 11 yaşındaki Yılmaz doktor olmak istiyordu, 19’undaki Selo hukuk okumak... Nasıl bilgili olduklarını, o bilgiyi nasıl güzel paylaştıklarını anlatamam. “Nereden öğrendin sen bunları?” diye sorduk Dara’yı gezdiren küçük rehber Yılmaz’a, “Büyüklerimizden, okuduklarımızdan...” dedi. Murathan Mungan’ın sözleri geldi aklıma yine... Yıldızlarla bakışarak uyurken kainatla başka bir yerden konuşmayı öğrenmiş çocuklardı bunlar. Ve hayattaki asıl zenginlik buydu...

YILDIZLARA YAKIN UYUYAN ÇOCUKLAR


Mardin’e sinema yakışır

Mardin sinemaya, sinema Mardin’e yakışıyor kuşkusuz. ‘Mardin Münih Hattı’ndan ‘Deli Yürek’e sayısız filme, ‘Küçük Ağa’dan ‘Sıla’ya birçok diziye plato olmuş dünden bugüne. Nasıl insan Venedik’e ilk adım attığında kendisini sinema setinde zannediyorsa, Mardin’in de böyle bir etkisi var. Bir de Sinemardin döneminde gelmişseniz, her köşeden bir yönetmen, bir oyuncu çıkabilir.

Haberin Devamı

Bu sene İranlı yönetmen Mecit Mecidi’den Zeki Demirkubuz’a, Yüksel Aksu’dan Meltem Cumbul’a pek çok sinemacıyı ağırladı kent. Ve yurdun dört bir yanından sinema tutkunlarını, gönüllü gençleri. Ankaralı sinema grubu Sinetopya’yla tanıştık örneğin. Ankara’da sinema üretimini artırmak gibi bir amaçla kurulan gruptan Fatin Kanat, Erdem İliç ve Deniz Tansel İliç, DSLR fotoğraf makinesiyle kısa film atölyesi yaptılar Mardin’de. Beş günlük atölyenin sonunda gruplara ayrılarak kendi kısa filmlerini çekti katılımcılar. Murathan Mungan’ın atölyesinden senaryolar çıktı, Sinetopya’nınkinden filmler. Bana göre Sinemardin’in en önemli yanı bu. Sadece film ‘tüketilen’ değil, üretilen de bir festival olması, sinema tutkunu gençlere bir yol açması... Mardin’in bir çekim mekanı olarak tanıtılmasını ve kentte sürdürülebilir bir sinema kültürünün oluşmasını amaçlayan Mardin Film Ofisi’ni kutluyorum. Keşke her kentimizde birer tane olsa onlardan.