Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

‘Disko 5 No’lu’ oyunu nihayet seyrettim. Bu oyuna girenle çıkan aynı kişi olmuyor. O 60 dakikanın insanı zorlayan ve dönüştüren bir etkisi var. Ve üzgünüm ama insanlığından utandıran

YÜZLEŞMEK iÇiN

Galiba bu sözcüğün de içini başarıyla boşaltmayı becerdik. ‘Yüzleşmek’ de çok söyleyip hiç yapmadıklarımız arasındaki yerini aldı. Çünkü evet, onurlu ve ‘asil’ bir şeydir ama o oranda da zor ve sevimsizdir yüzleşmek. Kendini karşındakinin yerine koymayı, anlamayı getirir. Bir kere gerçekten ‘yüzleştiğinden’ artık kaçamazsın. Bir kere bilmişsindir, inkar edemezsin. DestAR tiyatro topluluğunun ‘Disko 5 No’lu’ oyununu uzun zamandır merak ediyordum. Muhtelif ‘yılın oyunları’ seçkilerinde ilk beşe giren, aslında hayata hiç de aynı noktadan bakmayan farklı insanlar tarafından önerilen bir oyundu. 12 Eylül’de ‘işkenceleriyle ünlü’ Diyarbakır
5 No’lu askeri cezaevinde yaşananları anlatıyordu. Kürtçe oynanıyordu, Türkçe üst yazı kullanılıyordu. Ve İstiklal Caddesi’ndeki Şermola Performans Merkezi’ndeki oyuna birkaç hafta önceden bilet alınmadan yer bulunamıyordu.
Nihayet Mirza Metin’in yazdığı ve oynadığı, Berfin Zenderlioğlu’nun sahnelediği oyunu görmeyi başardım. Önce şunu söyleyeyim: Bu oyuna girenle çıkan aynı kişi olmuyor. O 60 dakikanın insanı zorlayan ve dönüştüren bir etkisi var. Ve üzgünüm ama insanlığından utandıran.

Haberin Devamı

Maalesef gerçek
Aziz Nesin’in Diyarbakır Cezaevi’nde olanları bizzat yaşayanlardan dinledikten sonra duyduklarına inanmadığı, “Ben de kendi hayal dünyamı geniş bilirdim, Kürtlerinki daha genişmiş” dediği söylenir. Muhtemelen olan bitenden habersiz bir seyirci de ‘Disko
5 No’lu’yu aynı duyguyla izleyecektir, “Yazarın amma geniş hayal gücü var” diyerek. Ama maalesef oyunun metni Diyarbakır Cezaevi’yle ilgili anılar, belgeseller, tanıklıklar kaynak alınarak yazılmış. Anlatılanların hepsi gerçek.
Ama ‘Disko 5 No’lu’, meramını anlatırken sanatın dilini göz ardı eden bir oyun değil. Didaktik hiç değil.

Beden dili etkiliyor
Bu rezilliği ‘sanata’ dönüştürmeyi başaran gençlerin hayal gücü işte burada devreye giriyor. Sahne ve ışık tasarımı çok başarılı. Mirza Metin, keşfetmekten mutlu olacağınız, çok etkileyici bir oyuncu. Arkasında bir örümcek ağı, yerleri su içinde bir hücrede bir örümcek, bir sinek, bir fare, bir köpek, bir gardiyan ve bir mahkum oluyor. Bir biri, bir öteki... Nasıl bir beden dili olduğunu, nasıl sahiden dev bir örümcek gibi göründüğünü ve yine de örümceğin gardiyan kadar irkiltici-ürkütücü olamadığını görmeniz lazım. Yeryüzündeki en vahşi yaratık insan, kuşku yok buna.
“Biz siyaset değil sanat üretiyoruz” diyor Mirza Metin, Milliyet Sanat’ın bu ayki sayısında Özlem Özdemir’e verdiği röportajda: “Kürtçe bir etkinlik insanların kafasında doğrudan politik fotoğraflar uyandırıyor. ‘Disko 5 No’lu’ 1980 sonrası Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nde yaşanan vahşeti konu alan bir oyun. Benim bir yaram ve bir yaralı olarak ben tarafım. İstedim ki, herkes bu vahşetten haberdar olsun ve yüzleşsin. Ama bu yüzleşmeyi sanatın estetiği yaratsın. Sanat kendi mecrasında siyasetten daha sert olabiliyor. Oyun seyircide bir çekiç etkisi yarattı.”
Evet, hepsi söylenmiş oluyor böylece. Oyun gerçekten seyircide bir çekiç etkisi yaratıyor ve içi boş bir sözcük olarak değil bütün anlamı, ağırlığıyla ‘yüzleşmek’ ne demek görüyorsunuz.