Cadde "Ece’yi bu eve zorla soktum"

"Ece’yi bu eve zorla soktum"

03.06.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Ece’yi bu eve zorla soktum"

Ece’yi bu eve zorla soktum





Adnan Polat, şu aralar İstanbul, Fulya’da inşa ettikleri Polat Tower Residence’ı pazarlıyor. Bu yüzden de Ece Erken’den Kenan Doğulu’ya birçok magazin efradı ve futbol evladı Polat Tower’dan kendilerine stüdyo tipi daire seçiyor. Yani Polat, Avrupalı aristokratlar gibi tam bir ‘sanatçı dostu’, bir çeşit mesen...
Ancak Polat Tower magazin sayfalarına, programlarına yansıyan müşteri profilinin yanı sıra birçok sosyolojik gelişmeye de işaret ediyor...

Moda mı bu içini göstermeyen kulelerde oturmak? Akmerkez Residence, Beşiktaş Plaza, sizin bu Polat Tower.
Ama Akmerkez bizimkine benzemiyor. Orada daireler normal bir Türk ailesi için tasarlanmış. Üç, dört oda filan. Burada ise daireler bir yatak odası, salon, açık mutfak, banyo.

"Türk ailesinin örf ve âdetine"ne uygun mimariden sizi ne uzaklaştırdı?
(Gülüyor). Amerika’da okurken talebelerin kalması için New York’ta bir oda bir salon evler görmüştüm. Türkiye’ye döndüğümde, 15 sene evvel Taksim’de bu tür bir rezidans yapmayı düşündük. Babam "Millet bunu şu anda yanlış anlar" dedi.

Neden babanız bu tür bir binanın yanlış anlaşılacağını düşünüyordu?
Gidiyor adam, bir oda, bir mutfak. "Adam ne için kullanır bu tür bir evi?" diye manalı manalı soracaklardı.

Kırık Kalpler Kulesi!
Şimdi artık sormazlar mı?
Artık Türkiye’de yaşam tarzı değişti. İnsanlar çok daha mekanik. Kimsenin özel hayatına ayıracak zamanı kalmadı. Dolayısıyla biz şöyle bir müşteri profilini hedefledik: Bekâr erkekler, bekâr hanımlar, evlenmiş ayrılmış, bekâr karı kocalar. Sanayinin gelişmesiyle de İzmir, Denizli, Antep gibi yerlerden işadamları geliyor... Haftada üç dört gün buradalar. Evlerine özlemlerini giderecekleri bir yer olsun istedik. Banliyölerde yaşayan ama şehir içinde de evleri olmasını isteyenleri de düşündük.

Bekâr erkekler, kadınlar, ayrılmış çiftler, hasret çeken işadamları. Bir tür "Kırık Kalpler Kulesi" burası, KKK...
Sadece kırık kalpler kulesi değil, yeni tanışmış, hatta bu binada tanışan kalplerin birleşme kulesi de olabilir...

Ama sosyolojik olarak atomize, çözülmüş bir topluma işaret ediyor bu bina. Bir atomizasyon merkezi yani...
Ama kişiler binanın sosyal mekânlarında bir araya gelebilirler. Zaten toplum çok fazla spora döndü. Biz de binanın altında bir spor merkezi kurduk. Sinema salonu da yaptık.

‘Hediye vermedik’
Bu daireleri hep magazin efradı mı alıyor? Dikkat ediyorum, sürekli Ece Erken’in, Beyaz’ın, Kenan Doğulu’nun, birtakım şarkıcı, türkücü, futbolcuların adı geçiyor. Onlar üzerinde özel bir çalışma mı yürütüyorsunuz?
Evet, sanatçı ve sporcu kesiminden de çok fazla daire alan oldu. Ama ben ismini anons edenleri söylüyorum.

Bazı müteahhitler bu kadın ve adamlara sırf reklam olsun diye birtakım sitelerde ev hediye ediyor. Siz bu tür bir uygulama yapıyor musunuz?
Hayır. Biz onlara normal müşteri muamelesi yapıyoruz. Ece kendini çok şey yaptı, çok anons etti buradan daire aldığını. Ben onu biraz zorla soktum bu binaya. "Ben ödeyemem" diyordu. Şimdi de, "Adnan Bey, borcumu ödemek için her ekstrayı kabul ediyorum" diye telefon açıyor. Onu bir de dükkan sahibi yapmak istiyorum ki hayatı garanti olsun. Ama taksitlerini ödeyebilmek için çalışma temposunu aynen devam ettirmek zorunda.

Sanatçıları düşünüyorsunuz. Bir çeşit mesensiniz yani, sanata ve sanatçıya destek veren bir kentsoylu...
1960’lardan beri Türkiye’de ev sahibi yapmadığımız sanatçı ve sporcu çok az. İlk rahmetli Ayhan Işık ve Sadri Alışık ile başladık. Biz sanatçıları hep daire almaya teşvik ettik. Çünkü ben hep sanatçılarda da, sporcularda da şunları gördüm: Çok para kazanıyor ama çok harcıyorlar. Ve önemli kısmı da yaşlılıkta parasız kalıyor. Yüzlerce sanatçı bizden ev aldı bu yüzden.

Şöhretler, toplumun özel hayatları röntgenleyen, müdahaleci denetiminden de kurtulabilirler burada, değil mi?
Tabii, bir yandan çok kontrollü bu bina, diğer yandan da çok daha özgür olma imkanı veriyor. Burada yaşayan birisini ya da onun bir misafirini içeri girerken takip etmek mümkün ama binanın içinde izini süremez kimse... Ve misafir, bulunduğu evde çıkmadan üç dört gün yaşayabilir.

Ama güvenlik ya da resepsiyon görevlilerinin bakışlarından rahatsız olmaz mı misafirperver ve misafir?
Arabalarıyla garajdan girebilirler.

Kameralar? Ya video görüntüleri gazetecilerin eline geçerse?
Ev sahiplerinin arabalarına bir çip koyuyoruz. Kameralar onu izlemiyor.

Ya, o kişi bir misafir bekliyor ve misafiri kimsenin izlememesini istiyorsa?
Misafirini alıp yanında getirecek. Ama ben futbol hayatımda o kadar gizli toplantılardan bilgi sızdığını gördüm ki, gazetecilerden kaçmanın çok zor olduğunu öğrendim. Ama burası normal bir apartmana göre izleme imkânı çok daha zor bir yer.

Ya, siz sosyal demokratsınız. Siyasi görüşünüze uygun güvenli toplu konutlar inşa edemez miydiniz?
Ya, biz toplu konut yapalım dedik, başladık da ama binayı bir bitirdik, baktık yine pırıl pırıl inşaat olmuş. Yani biz toplu konut türünde sosyal bina yapamıyoruz. Biz lüks bina yapmada uzmanlaşmışız. Benim sosyal devlet anlayışım, demokrasi anlayışım illa böyle bir sosyal konut yapma gerekliliği ortaya koymuyor ayrıca...

Peki...

Peki, deprem durumu için yeni teknolojiler kullandınız mı? "Çok değerli canlar" ikamet edecek bu binada.
Binanın temeline "sensorölar yerleştirdik. Fayda önemli bir hareket olduğu takdirde sekiz saniye önce bina algılıyor. Hemen deprem senaryosuna geçiyor. "Lütfen, yangın merdivenlerine gidin" anonsu yapılıyor. Asansörler kat hizasında açık olarak kalıyor. Elektrik, doğal gaz kesiliyor, binanın içindeki de dışarı üfleniyor. Yüksek basınçlı su kesilip, normal basınca iniliyor. İçeriye de dumandan boğulunmaması için yüksek basınçlı hava üfleniyor.