Günseli Önal

Günseli Önal

gonal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kim istemez, öyle değil mi? Ama, milyonlarca doların aktığı spor, sinema, teknoloji, moda  gibi sektörlerde, bu paraları bir avuç insan kazanıyor. Yıldızların ışıltılı hayatlarına özenerek bakıp düş kuran, mucizelere inanan ve onları bir umut ışığı olarak görenlerse,  dışardan izliyor.
Gökyüzünde yıldız olanlar ile onlara aşağıdan bakan insanlar arasındaki fark ne peki? Birinin kendine, yeteneğine inanarak, bambaşka bir hayatı olabileceğine dair düş kurmasını sağlayan tutkusunun peşinden gitmesi, diğerlerininse bu cesaretten ve hayal gücünden yoksun olması mı? Yanıtı o yıldızlar biliyor. Bir de, İngilizlerin dahi yönetmeni Guy Ritchie’nin yaratıcı beyni sayesinde, iki dakikalık reklam filmini izlerken bir yıldızın yerine geçmeyi deneyimleyebilenler. 
Ritchie, Nike’a Euro 2008 için çektiği reklam filminde kullandığı teknikle, Arsenal’in bir yıldız futbolcunun gözünden baktırdığı izleyiciyi, zirveye çıkan bir sporcunun muhteşem yükselişinin merkezine koymuştu.

Yıldızlarla göz göze gelmek
Yerel bir takımda attığı gol ile Arsenal’in teknik direktörü Arsene Wenger’in dikkatini çekince bu kulübe transfer olan oyuncunun yerine geçtik o reklamı izlerken. Arsenal formasını giyip, Cristiano Ronaldo, Cesc Fabregas, Ronaldinho, Wayne Rooney, Ruud Van Nistelrooy, Zlatan Ibrahimovich, Marco Materazzi ve Rafael Marquez’in oynadığı stadyumlarda, izleyici değil, oyuncu olduk. 
Yedek kulübesinden sahaya, yıldızların arasına çıkarılınca, bizim de heyecandan bacaklarımız titredi. Hatası nedeniyle Arsenal golü yiyince, onunla birlikte çimleri yumrukladık.
Ama pes etmek yerine deliler gibi çalışan o oyuncunun gözlerinden bakarken, bizim de sırtımızdan ter aktı. Başarmak için nasıl da çok çalışmak gerektiğini anladık. Bir başka maçta gol attığında, sahanın yıldızıydık. Yenilen bir gole yol açan hatasının stresiyle  kusarken, sorumluluğunun ağır yükünü biz de hissettik.

Bir üst basamak hayallerde...
Adım adım zirveye giden yoldaki iniş çıkışları sırasında  yaşadığı heyecanı, hazları, fedakârlıkları, disiplinli çalışmayı, mutluluğu ve çılgınlıkları, onunla  yaşadık.
O oyuncuyu milli takım formasıyla da sahaya çıkaran Ritchie, reklamın sonunda bizi sahadan alıp yeniden izleyici konumuna getirdi. Ama, yerde kalanlarla gökte yıldız olanlar arasındaki görünmez basamakların,  yetenek, ter, çaba, azim ve hırsla birer birer hayata geçirilse de, hayallerde yükseldiğini, hayal edilebildiğinde zirvedeyken bile bir sonraki basamağın oluştuğunu görmüş olduk.
Nike’ın reklam sloganı “Futbolunu Bir Üst Seviyeye Çıkart” ekrana geldiğinde, düşlerimizdeki basamakları birer birer çıktıkça yıldızımızın parlayacağını hissettik..   

Aynada kimi görüyorsunuz?
Rock /metal müzik yapan “Düşüm Ayna” grubunu dinlerken, “düş” ve “ayna”nın yan yana gelmesi ilgimi çekti. Grubun gitarist/vokalisti Tarık Alkan, “İnsanın kendi gözlerini görebileceği tek yer ayna. Ona bakıp ‘Ben varım’ diyebilirsin. Çünkü oradasındır” diye açıkladı bunu.
Ritchie’nin izleyenlere bir “düş” yaşatan reklam filminde, bir yıldızın gözlerinden bakan izleyici, göz göze geldiği bütün o yıldız futbolcuların arasında hissediyordu kendini.
Peki, aynada kendimize bakarken ya da başka insanlarla göz göze geldiğimizde gördüğümüz, “Ben varım” dediğimiz “Ben” kim? Gözlerimizin arkasından bakan kim? Her gün aynada gördüğümüz kim? 

Aynadan yansıyan düşlerimiz...
Tarık Alkan, aynada ne gördüğünü, kimi gördüğünü şöyle anlatıyor:
“Ben müzikten ve sinemadan para kazanmaya çalışıyorum ama olmuyor. Bu işi, anlatacak olduğum düşüncelerimi aktardıktan sonra, ‘Acaba insanlar da sever mi’ye döndürdüm. Birinci derecede ‘İnsanlar sever mi’yi sormadım kendime. Her ne kadar gün geçtikçe kontrolümden çıksa da, tualimi kendi renklerimle boyamaya çalışıyorum.
 Anlattıklarım da aslında çevremin bana söylediği, bana tattırdığı, beni acıttığı duygular. Her sanatçı gibi, bana söylenenleri, bana öğretilen kelimelerle yansıtıyorum. Bu küçük projemizde, yaptığımız müziğimiz, bizim yarattığımız, düşlediğimiz, aynamız... Düşüm Ayna.”