Cadde Güzel şarkılar söylemek için dünyaya geldi...

Güzel şarkılar söylemek için dünyaya geldi...

24.06.2008 - 00:15 | Son Güncellenme:

70’lerden bugüne her daim basamakların tepesinde durmayı bilen Nilüfer’in bu yazki şarkısı “Sen Beni Tanımamışsın” da onu anlatıyor gibi: “Ben bu gemileri yakmasını da / Ben bu durumdan çıkmasını da / Ben ağlarken gülmesini de bilirim...”

Güzel şarkılar söylemek için dünyaya geldi...

“Henüz çok genç. Kabiliyetli. Akıllıca davranırsa yükselir. İstediği noktaya çıkar. Eğer daha da akıllı olursa, ne oldum demezse, çalışır, çevresindeki insanları iyi seçer, ilişkilerini iyi devam ettirebilirse çıktığı yerde yıllarca kalır. Aksine hareket ederse, birçokları gibi Nilüfer de kısa ömürlü bir şöhret oluverir. Dileriz bu çiçeği burnunda şöhret, kaideleri bozsun, hızla çıktığı şöhret basamaklarını tırmanıp, yıllarca orada kalsın.”
1973 yılının Ses ‘mecmuası’ndan lise öğrencisi Nilüfer Yumlu’ya bir dizi nasihat ve temenni... Şımarma, parladığın gibi sönüverirsin!” diye sallanan yüzlerce işaret parmağından biri... 35 yıl sonra Nilüfer hâlâ basamakların tepesindeyse ve sanki bunun farkında değilmiş gibi yaşıyorsa, nedeni biraz da tepesinden hiç eksilmeyen bu parmaklardır... En çok da kendi kendisinin parmağı...
Şok üzerine şok
31 Mayıs 1955’te, Cihangir’de dünyaya gelir Nilüfer... Cemil Yumlu ile Lütfiye Hanım’ın tek çocuğudur. Sevginin çok gösterildiği bir aile değildir, küçük yaşta öğrenir duygularını kontrol etmeyi. Ve 3 yaşında yakalandığı astımla yaşamak için kendine iyi bakmayı...
Piyano çalan bir babayla şarkı söyleyen bir annenin kızı olarak babasının getirdiği mikrofonlu teybe söyler ilk şarkısını... “Gül ağacı değilem, her gelene eğilem...”
Firuzağa İlkokulu’nda okurken, İtalya’dan sinema makineleri ithal eden babası, “Benim kızım İtalyan Lisesi’ne gidecek, benim sağ kolum olacak” der sık sık. Beşinci sınıfı bitirdiği yıl, İtalyan Kız Ortaokulu’nu kazanmadan hemen önce babasını kaybeder. Bir de üstüne babasının ilk iki evliliğinden iki abisi, bir ablası olduğunu öğrenip şaşkına döner. Bir yanı hep eksik kalır o günden sonra.

Altın Ses Kraliçesi
Annesi, babasız kız büyütme telaşıyla iyiden iyiye üstüne düşedursun, o hayatı boyunca yapacağı gibi bildiğini okur. Mina, Adriano Celentano, Peppino di Capri şarkıları derken boş dersler mini Nilüfer konserleriyle renklenmeye başlar. Ajda Pekkan ve Timur Selçuk’a olan hayranlığı da meşhurdur...
Annesi bankacı olup Banca di Roma’da çalışacağını hayal ederken 1970’te Hafta Sonu gazetesinin Altın Ses yarışmasına katılır. Rüya gibidir her şey...
Durul Gence Orkestrası eşliğinde dizleri titreyerek muhteşem jürinin karşısına çıkar. Ajda Pekkan da vardır jüride, Alpay da, Doğan Şener de ve hayatını değiştirecek prodüktör Nino Varon da. Birinci olur. Hakkında çıkan ilk gazete yazısını ezberler: “Onbeş yaşında Altın Ses Kraliçesi seçilen Nilüfer Yumlu’nun klası tartışılmaz. Çok kuvvetli, çok kaliteli bir sese sahip olan Yumlu, L’arca die Noe ve Sensiz Yıllarda’yı göz kamaştırıcı bir yorumla söyledi...”
Ama asıl mucize birkaç ay sonra gerçekleşir: Bir plakçıda Nino Varon’la karşılaşır... “Sen o yarışmadaki kız değil misin?” der Varon. Ve bir Yeşilçam sahnesi tekrarlanır: “Plak yapmak ister misin, al bu kartım...”

3 yılda 2 evlilik, 2 boşanma
Üzerinde okul formasıyla stüdyoda kaydettiği ilk şarkının adı “Neden”dir ve Çiğdem Talu’nun sözleri bir çocuk için birkaç beden büyüktür: “Ne yazık oldu kaybolan o yıllara ne yazık...”
Ama ilk kırkbeşliği ancak iki yıl sonra, 1972’de çıkar. “Kalbim Bir Pusula” ile ortalık inlerken, onun gönlü arka yüzdeki “Ağlıyorum Yine”den yanadır. Daha çok baladların şarkıcısı olacağı bellidir o zamandan...
İkinci kırkbeşliği “Dünya Dönüyor” ile işte o “Aman dikkat!” denen şöhret mertebesine ulaşır ve derslerle müziği bir arada yürütemediği için bırakır okulu. 1974’te Rıza Silahlıpoda ile nişanlanır, kısa süre sonra ayrılır.
Grup Nazar olarak katıldıkları Eurovision hezimeti dışında başarılar birbirini kovalarken, kendisine doğru yol göstericiler seçmesinin faydasını her zaman görür. Nino Varon, Şanar Yurdatapan, Atilla Özdemiroğlu, 1977’de evlendiği Yeşil Giresunlu müzik hayatında önemli isimlerdir... Giresunlu’dan hemen sonra Çetin Akçan ile nikâh masasına oturur ve iki evliliği toplam üç yıl sürer. 1980 itibariyle bekârdır yeniden.

Kayahan şarkıları dönemi
1981’de sonu tatsız bitse de yıllarca verimli bir ortaklık sürdüreceği Kayahan’la tanışır. “Kar Taneleri”, Uluslararası Akdeniz Müzik Yarışması’nda birinci olacağı “Geceler” ve daha niceleri... Kayahan’ın şarkıları nihayet sahibini bulmuş gibidir... 1980’ler “Esmer Günler” ile sona ererken, donukluğundan ötürü eleştirilen Nilüfer de lacivert lenslerini takar ve sadece yakınlarına gösterdiği ‘işveli - cilveli’ kadını sahneye de taşımaya karar verir.
1993’te ise iyice şaşırtan bir albümle çıkar ortaya... Onno Tunç imzalı “Yine Yeni Yeniden” ile... Pek Nilüfer’in kalemi şarkılar yoktur içinde ama çok sevilir albüm. Abartmadan her türlü yeniliği kabul ettirebileceğinin işaretidir bu. Ama bir kişinin hoşuna gitmez özellikle; Kayahan’ın. İleride çıkacak sorunların ilk sinyallerini “Tarzını değiştirerek yanlış yaptı” gibi demeçlerle vermeye başlar. Nilüfer cevap vermez ve bir albüm daha yapar Onno Tunç’la, “Ne Masal Ne Rüya”... 

Ayşe Nazlı’nın gelişi
Ve ne masaldır ne rüya, gerçek bir aşk yaşamaya başlar Nilüfer, DYP’li Gökberk Ergenekon’la. İki inatçı insanın 6 yıl sürecek kavgalı, kıyametli, tutkulu aşkıdır bu... “41 yaşında genç bir aşk yaşıyorum” diye cıvıldayan Nilüfer, 2000 yılında gene yalnızdır.
Ama bu kez bu yalnızlığı ebediyen sona erdirecek başka bir aşkın peşindedir. Yıllar yılı çocuklar için çalışan, UNICEF’in iyi niyet elçisi seçilen Nilüfer, 2001 yılını kendi çocuğuyla, evlat edindiği kızı Ayşe Nazlı ile karşılar.
Hemen ardından pek çok kişinin anlamakta güçlük çektiği bir aşk haberi düşer gazetelere: Nilüfer Reha Muhtar ile beraberdir. Her röportajında bu aşkı izah etmek zorunda kalsa da, yeni albümündeki “Büyük Aşkım”ın ‘gerçekten’ o olup olmadığı soruları peşini bırakmasa da bu ilişki iki yıl sürer. Üstelik Ayşe Nazlı Reha Muhtar’ı baba bilir.
2003 yılında son derece tuhaf isimli bir albüm çıkarır Nilüfer: “Olur mu... Olur mu... / Gözünaydın”. Bu tuhaflığın nedeni, Kayahan’ın “Olur mu Olur mu...” adlı eserini albüme isim olma şartıyla vermiş olmasıdır. Halbuki ‘çıkış’ şarkısı da Altan Çetin’in “Gözünaydın”ıdır.
Zaten o albümden sonra da Kayahan - Nilüfer ilişkisi iflah olmaz. Sonunda “Nilüfer benim şarkılarımı söylemesin” diye çıkar ortaya Kayahan bir gün. Takip edilmesi güç bir suçlamalar - mahkemeler dizisi birbirini izler. 

Şimdi kim söyleyecek?
Bu arada bu şerden bir hayır doğar, yıllar önce “Erkekler Ağlamaz” şarkısını yazan Nilüfer yeniden şarkı yapmaya başlar. 2006 tarihli “Karar Verdim”de kendisine ait altı parçası vardır ve besteci olarak da kanıtlamıştır kendisini.
Nitekim bu yaza da kendi imzasını taşıyan “Sen Beni Tanımamışsın” ile girdi Nilüfer. Sözleri Kayahan cephesinde geçen hafta netleşen ‘şarkı yasağı’na yanıt gibi... “Ben bu gemileri yakmasını da / Ben bu durumdan çıkmasını da / Ben ağlarken gülmesini de bilirim...”
Ses mecmuasının temennisi yerini buldu, o liseli kız kaideleri bozdu ve Türk popunun rakipsiz bir köşesini 35 senedir tutuyor. “Ben dünyaya insanlara güzel şarkılar söylemek için geldiğime inanıyorum” demişti yıllar önce. Ve başka güzel şarkılar söylemeye devam ediyor, peki Nilüfer’in sesiyle güzelleşen o şarkıları şimdi kim söyleyecek?