Cadde ‘Hayatımız hep sanat’

‘Hayatımız hep sanat’

01.02.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Galeri Baraz’ın sahibi, sanatçı ve koleksiyoner Yahşi Baraz’ın heykeltıraş eşi Maria Baraz, “Yahşi Bey’le paylaşımlarımız da hep sanat üzerine” dedi

‘Hayatımız hep sanat’

Sanat dünyasında ‘koleksiyonerlik’ denildiği zaman akla gelen ilk isim olan Yahşi Baraz ve heykeltıraş eşi Maria Baraz’ın Kurtuluş’taki evlerine konuk olduk. Sanat dolu bu evdeki 40 yıllık başarılı geçmişin ve çiftin günlük yaşamlarının anlatıldığı sohbetimizde ilk soruyu Maria Baraz’a yönelttik.

Haberin Devamı

- Sanatında zirveye ulaşmış heykeltıraş bir babanın kızı ve çevresine göre albenili ve özgür olan Bulgar kızı Maria’yı bir de sizden dinleyebilir miyiz?

Maria Baraz: Sofya doğumluyum ama iki ülkem var. Annem Bulgar, babam Türk… Anne doğurdu Türkiye büyüttü diyorum. Türkiye’ye ilk geldiğim zaman zorluklar yaşadım. İlk iş Türkçe’yi öğrendim, hem tıp fakültesini hem de sanat akademisini kazandım. Annem doktor, babam heykeltıraştı. Baba yönüm ağır bastı. Akademiye kayıt oldum ve mezun olduktan sonra heykeltıraşlığın tam bir işkence olduğunu gördüm.

Hâlâ da öyle, ülkemizde heykel sevgisi olmadığını görmek beni çok üzüyor. Arkamdan pek çok genç heykeltıraşın geldiğini görüyorum. Ben çalışırken yanımda olmalarını istiyorum. 36 sene boyunca 78 kişisel 600’ün üzerinde karma sergiye katıldım ve devamları da geliyor.

Haberin Devamı

- Yahşi Bey, iş ve özel hayatları birbirilerine yakın birer sanatçı olarak Maria Hanım’la nasıl tanıştınız?

Yahşi Baraz:Ressam Salih Acar ortak arkadaşımız, onun vasıtasıyla Maria’yı 90’ların başında tanıdım. Birgün, Maria’nın daveti üzerine çalışmalarını görmek üzere Salih Bey’le, Florya’daki evlerine gittik. Kendisiyle ‘Ben Sofya’ya dönüyorum bu eserleri size bırakıyorum’ dermişcesine bir tanışma oldu. Sonra ben onu davet ettim ve aramızda bir kıvılcım oldu. O günden itibaren hep birlikte olduk.

İki koç burcuyuz, anlaşamaz derler ama tıkır tıkır götürüyoruz. Dolu bir dünyamız var...

- Maria Hanım, Yahşi Bey’le hem iş hem de evde berabersiniz. Başarıyı mutluluğa dönüştüren bir hanım olarak Yahşi Bey’le neler paylaşırsınız?

M.B.: Yahşi Bey çok disiplinlidir. Sanatçı olmamın yanı sıra evimin de hanımı olarak da pek çok sorumluluğum var.

Paylaşımlarımız da hep
sanat üzerine, baksanıza beş katlı evde hayatımız hep sanat, hep sanat... Bir de Yahşi Bey şu ana kadar atölyeme giren tek galericidir.

- Her katta bir kitap koleksiyonu olması dikkatimi çekti. Bu koleksiyondan kimler nasıl faydalanıyor?

Y.B.: Sanat kitaplarımı 19 yaşında toplamaya başladım. O yıllarda yabancı yayınlar çok azdı ve yurt dışı seyahatlerimde aldım, bugün beş katlı bu kütüphane oluştu. Stresli olduğumda kitap okurum, beni tek mutlu eden şey budur.

Haberin Devamı

Mesleğim çok stresli, sanatçılar ve iş adamları ben merkezli kişiler. Arada kalmak çok yıpratıcı, dengeyi sağlamak çok önemli. Bu sanat kitapları, araştırmacılara yeni bir neslin yetişmesi, tez hazırlayanlara çalışabilmeleri için hep açık. Fotoğraf ve belgelerden oluşan bir görsel arşivim de var.

- Galericiliğin kilometretaşlarındasınız. Galeri Baraz’ı rakiplerinden ayıran en önemli özellik nedir?

Y.B.: Bu işe ilk başlayanlardan biri olarak bilinmeyen eserleri gün yüzüne çıkararak ve seçkin ailelere takdim ederek onları koruma altına aldım.

Galericilik mesleği benimle başladı. Bağımsız çalışan biri olarak bugüne kadar kimseyi rakip olarak görmedim.

- Sanat eserleri, yatırım aracı olarak düşünülebilir mi?

Y.B.: Her eser, sanat eseri değildir. Sanat değeri taşıyan bir eser alınmışsa o zaten yatırım aracına dönüşebilir.

Baş yapıt bir eseri alacak, 20 yıl bekleteceksiniz ve değerinin kat kat üstüne çıkacak. Dolayısıyla bu bir yatırımdır.

Haberin Devamı

‘40’ıncı yılımızı kutluyoruz’

- Yahşi Bey, elinden tuttuğunuz pek çok sanatçı çok önemli yerlerde. Sizin için bir ‘yetenek avcısı’ diyebilir miyiz?

Y.B.: Yıllardır idealist çalışmalar yaptım. Para kazanmak düşüncesiyle bu işe girmediğim için çok iyi sanat yapan sanatçılarla çalışmak istedim. Dolayısıyla yüzlercesinin içinden 30’unu seçtim ve onlarla çalıştım. Sergilerini açtım, koleksiyoncularla tanıştırdım, bir sinerji yarattım ve çok şükür alnımızın akıyla bu sene 40’ıncı yılımızı kutluyoruz. Yıllar önce en önemli eserim bin dolarken şimdilerde aynı eserin milyon dolarlar üzerinde alıcı bulması hoşuma gidiyor. Yanlış yapmadan koleksiyonerlerime iyi eserler verdiğimi düşünüp gurur duyuyorum.

- Sonrası için hedefleriniz nelerdir?

Y.B.: Bir yayınevi kurdum, dört kitap yayınladım. Şimdi ‘100 Ünlü Türk Koleksiyoncusu’ diye bir kitap hazırlıyorum. İddialı bir çalışma oldu. Koleksiyoncuların tanınmasının yanı sıra sanatçıların da onlarla temas kuracağı hoş bir kitap olacak. Ayrıca Türk sanat- çıların fotoğraflarını çekmiştim. Şimdi onlarla ilgili ikinci bir yayın çıkarma hazırlığındayım. Sanatçılarımızın tanınmasına öncülük edecek.

Haberin Devamı

M.B.: Eserlerimi temalı ve projeler yaparak büyütmek istiyorum. Bunun için kolları sıvadım ve eserlerimde doğa etkileri olacak.

‘Hayatımız hep sanat’

Yahşi Baraz, Oya - Bülent Eczacıbaşı çiftiyle ‘Türk Resminde Soyut Eğilimler Sergisi’nde (İstanbul, 1998)

‘Türkiye emekleme safhasında’

- Türkiye’de sanat ve kültür yeterince tanıtılıyor mu?

Y.B: Ülkemiz bugüne kadar maalesef sanatçısını ülke dışında temsil edememiş. Devlet ve özel sektör olarak sadece yöresel çalışmalar yapılmış. Onun için evrensel değerde yok denecek kadar az sanatçımız var. Evrensel olmak, dünya çapında müzelerde sergi açmakla, yayınevlerinde kitaplarının basılmasıyla ve koleksiyonerlerin sistemlerine girmekle olabilir. Atatürk dönemi hariç çıkartılan bir kanunla Anadolu’da bir takım lokal çalışmalar yaptırılmış. Son 40 seneye bakıldığında ciddi çalışmalar olmamış.

- Yurdumuzdaki bugünkü sanat ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Y.B: Dünyayla karşılaş-tırdığımızda daha emekleme safhasındayız. İstediğimiz anlamda koleksiyoncu, müze ve sanatçı sayısı çok az... Toplumsal destek olmuyor. Yeni nesilin sanata bakışı yeterli değil. Yabancılar, Türk sanatçılara ilgilerinden dolayı sanat eseri almaya başlarlarsa bu kendiliğinden gelişecektir.