Cadde İstanbul eşim, Paris metresim

İstanbul eşim, Paris metresim

28.04.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bu haftaki konuğum, starların menajeri olarak ün yapan Erkan Özerman. Soyu saraya dayanan, 44 yıldır star yaratan duayen, mesleğin sırlarını, çalıştığı ünlüleri anlattı:

İstanbul eşim, Paris metresim

İstanbul eşim, Paris metresim

Bu haftaki konuğum, starların menajeri olarak ün yapan Erkan Özerman. Soyu saraya dayanan, 44 yıldır star yaratan duayen, mesleğin sırlarını, çalıştığı ünlüleri anlattı:

Efendim, bugüne değin yaptığım röportajlara gösterdiğiniz ilgi ve beğeniye sonsuz teşekkürler. Zorlanıyorum ama değiyor. Genel Yayın Yönetmenim ve 20 yıllık dostum Rıfat Ababay hiçbir zaman bana "Git şununla, bununla röportaj yap" demiyor aslında. Benim içimden geliyor. Profesyonelliğime rağmen amatör ruhumu koruduğum için değişik şeyler yazmaya gayret ediyorum. Bu arada elim-ayağım, sevgili asistanım Özgür Köylü’nün de hakkını yememek gerek. Röportajların çözümünde bana müthiş katkısı var. Evet, buyrun Erkan Özerman röportajına;

ŞD-Ben iyi tanıyorum da siz kendinizi okuyucularımıza anlatır mısınız?
EÖ-Meslekte 44. yılımı tamamladım. 1958’de Galatasaray Lisesi’nden mezun olup hemen magazin yazarlığına başladım. Ankara Zafer Gazetesi’nde sinema ve tiyatro yazıları yazıp Anadolu Ajansı’nda çalıştım. Ankara Radyosu’nun ilk prodüktörü ve DJ’iyim. Her pazar, Fransız müziğini ‘Eyfel’den Müzik’ adlı bir programla tanıtırdım. O zaman Ankara Radyosu, Türkiye genelinde yayın yapardı. İstanbul, lokaldi. Sonra televizyona geçtim, dünyaca ünlü İzmirli şarkıcı Dario Moreno’yu takdim ettim. Ve Ankara’da ‘Anahtarlı Bulvar’ adlı bir gece kulübü açtım. Dario Moreno ve Öztürk Serengil birer gala yaptılar. Bir süre sonra da o günlerde isim olmayan ama günümüzde şöhrete ulaşan Doğan Canku, Şenay Yüzbaşıoğlu, Esin Afşar’la çalıştım. Emel Sayın, ilk kez benim kulübümde orkestrayla sahneye çıkıp pop söyledi. O zaman radyoda stajyerdi. Mediha Demirkıran "Sen Türk Sanat Müziği solisti olacaksın" dediği için işi bıraktı. Ruhi Su da benimle çalıştı. İkimiz de büyük tepki aldık. Çünkü ben sosyeteye hitap ediyordum, e Ruhi Su’nun çizgisi belli. Yine de ondan çok şey öğrendim. Paris’deki Devlet Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirirken tez konum Ruhi Su’ydu.

ŞD-Organizatörlük ve menajerliğin tanımını yapar mısınız? Mesleğinizi nasıl görüyorsunuz?
EÖ-Bir gün çok sevdiğim bir gazeteci, yazısında benim için ‘Empresario’ deyimini kullanmış. "Ne güzel yapmışım değil mi?" dedi. Ben de "Hayır, rütbe düşürtmüşsün" cevabını verdim. Menajerlik, bir insanı yetiştiren ve sıfırdan star yapan kişidir. Empresario ise zaten ün sahibi olan kişiyi alandır. Organizatör dediğin ise onun sadece işlerini takip eder. Evi mimar çizer, mühendis yapar. İşte menajerlik budur. Organizatör ise satar, yani emlakçıdır.

SD-Öğrenciniz Ahmet San’ı nasıl buluyorsunuz?
EÖ-Seve seve yetiştirdim. Son derece çalışkan ve başarılıdır. Yeri gelmişken, Mehmet Ali Yılmaz’a teşekkür etmemiz lazım. Çünkü Spor Bakanı’yken stadyumları verdi. Türkiye’de stadyumları dolduracak sanatçı sayısı 4-5’di. Ahmet San da hepsini getirdi. Fakat hırslıdır. İstanbul Festivali’nin 1 milyon dolar teklif ettiği Madonna’ya, 1.5 milyon dolar önerdi. Sanatçılar Ahmet sayesinde, başka yerlerden aldıkları paranın 1.5 katını Türkiye’de kazandılar. Bu yüzden de Türkiye’yi ‘sağılacak inek’ gibi görmeye başladılar. Bu nedenle piyasa öldü.

ŞD-Dedenizin dedesinin, Galatasaray Lisesi’ni yaptıran ve Sultan Aziz’in sadrazamı olan Pepe Memet Paşa olduğunu biliyorum. Köklü bir aile mesleğinize karşı çıkmadı mı?
EÖ-Toptan reddettiler önce. Beni Galatasaray Lisesi’nde okutmalarının nedeni, Siyasal’a girip hariciyeci olmamı istemeleriydi. Babam, ilk mühendislerdendir. Türkiye’nin önemli bürokratlarından biriydi ama şimdikiler gibi değil. Namuslu adamdı. 40 yıl çalıştı, emekli olduğunda sadece bir evi vardı. Beni ve mesleğimi hep reddetti. Ölümünden bir hafta önce hastaneye gittiğimizde hemşirelere "Ünlü Erkan Özerman Bey bu" demeseydi, yaşamım boyunca onu üzdüğümü zannedecektim. Ben de yıllar sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirip onun istediğini gerçekleştirdim.

ŞD-Kimlerle çalıştınız ve meşhur ettiniz?
EÖ-2 sene önce Sezen Aksu’yu izlemeye gittim. Sahneden dedi ki; "Bu gece çok iyi olmak zorundayız". Daha sonra müzisyenlere dönerek devam etti; "Kazandığınız parada hakkı olan adam geldi. 20 sene önce, benim daha şarkıcı olarak kabul edilmediğim devrede, çok iyi bir yere geleceğimi, yurtdışında ülkemi temsil edebileceğimi görüp Paris’teki Eyfel Kulesi’nde organize ettiği şovun starı yapmıştı. 1979 yılıydı. Kendisine çok şey borçluyum". Gerçekten de o sene Eyfel’e iki genç götürmüştük. Adı ‘Binbir Gece Show’du ve Türkçe okumak gerekiyordu. Gençlerden biri Sezen, diğeri Zerrin Özer’di. Zerrin "Türkçe okuyamam" dedi. O tarihte ablası Tülay Özer’in şarkıları meşhurdu, onun iki türküsünü seslendirdi, herkes ayağa kalktı. Zerrin döndüğünde ‘Gönül’ü seslendirdi. Nükhet Duru benim için şöyle dedi; "Bu meslekte en iyi koku alan adamdır. Erkan Özerman’la çalışmak bu alemde büyük bir lükstür". Sorumluluğunu üstlendiğimde Ajda Pekkan 16 yaşındaydı. Ardından Ege ve Yaşar geldi. Ama bu iki gencin şöhrete ulaşmasında, Ahmet San’dan sonra yetiştirdiğim Taylan Güçeli’nin rolü büyüktür. Ben yönlendirdim sadece.

ŞD-Patentini aldığınız ‘Best Model of the World’ mankenlik yarışmasının yaratıcı ve yapımcısısınız. Artık bu yarışma kan kaybetmedi mi?
EÖ-Asla. Dokuz kopyası var. 3 bin kişi müracaat ediyor. Tek canlı yayınlanan ve yüzde 34 reyting alan yarışmadır. Biz yurtdışında da temsil ediyoruz ülkemizi. Elite, Top Model, Ford Model, Best Model... Miami’de en iyi yarışmanın, benim düzenlediğim Best Model olduğuna karar verdiler.

ŞD-Bu yarışma sayesinde Türkiye hangi ünlü mankenleri kazandı?
EÖ-O yarışmadan en iyi manken Ebru Ürün çıktı. Ebru’yu aşan bir başka manken de yok. Deniz Akkaya, Güzide Duran, Sema Şimşek, Şenay Akay, Kenan İmirzalıoğlu, Burak Hakkı, Berke Hürcan, Deniz Pulaş, Esin Moralıoğlu, Faik Ergin, Sibel Tan, Begüm Özbek, Maide Erçelebi Kurttepe, Vahe Kılıçaslan... Ve şu an Sultans of the Dance’de oynayan Hasan Yalnızoğlu.
ŞD-Kenan İmirzalıoğlu’na destek veriyorsunuz? Nasıl buluyorsunuz onu?
EÖ-Kenan İmirzalıoğlu’nu ilk gördüğümüzde çok sevdik. Kenan ile Deniz aynı sene birinci oldular. Beni Güngör Bayrak nasıl kelime kelime dinlemişse, Kenan da öyle dinledi. 5. seneye hatasız girdi. Kenan iyi filmler yapacak. İngilizce oynaması, yurtdışına açılması için İngiltere’ye gidecek. ‘Cahil Periler’ için istemişlerdi Kenan’ı ama görüştüremedik Ferzan’la. ‘Mumya Firarda’ için de istediler, vakit yokluğundan gidemedi. Kendi karar verebiliyor. Matematik okuduğu için doğru kararlar alabiliyor. Bu arada mankenliği özlediğini söylüyor. Kenan’ın geleceği parlak.

ŞD-Türkiye ile Fransa arasında kültürel ve sanatsal işbirliğini geliştiren isimlerden birisiniz. Neler yaptınız?
EÖ-Müzik, film, tiyatro, resim, ne mümkünse yaptım. İstanbul eşim, Paris metresim. UNESCO, Yunus Emre’yi dünyanın ilk hümanist şairi seçtiği zaman Kültür Bakanlığı tanıtıcı bir plak yapmak istedi. Müsteşar yardımcısı "Ajda Pekkan olsun" dedi. Ben Ayla Algan’ı önerdim. Ayla, Fransız şarkıcılar gibi okuyabilirdi, üstelik birçok lisan biliyordu. Sonuçta dediğimi kabul ettirdim ve dünya, Ayla Algan’ı tanıdı. Ayla’ya ‘Funny Girl’ filminden başrol teklif edildi. Ama Ayla, kocası Beklan’ın peşinden Türkiye’ye dönmek istedi. Böylece ‘Funny Girl’ rolü Barbra Streisand’e kaldı, Barbra bu filmle dünya starı oldu.

ŞD-Modayı iyi bilirsiniz. Sizce Türkiye’de kimler modacı, kimler terzi?
EÖ-Modacılar önemli, terziler önemsiz kavramı çıkıyor bu tartışmalardan. Yusuf Kenan benim için Türkiye’nin en önemli terzisi. Haute couture, Fransa’da verilen bir ünvandır. Biz bunu yanlış kullanıyoruz. Couturier diye birşey var. Bunu Yıldırım Mayruk ve Vural Gökçaylı doğru kullanıyorlar. Onlar çok iyi terzi. İtalya’da Armani ve Versace dünyaca kabul edilen markalar. Dünyada kabul edilen bir Türk markası yok. İTKİB, Rıfat Özbek ile Dice Kayek’e yardım edip dünyaya tanıtıyor. Buradaki bir modacı dünyada ne yaptı? Gençlerin hepsi terzi. İtalya ve Fransa’daki modacılardan etkilenerek kendi tarzlarını yaratıyorlar. Farklı olan Ayla Eryüksel ve Cemil İpekçi var. Vural Gökçaylı, Yıldırım Mayruk ve Feyziye Çamer bütünlüğü sağlayanlar. Herkes önce terzi olacak. Bu arada bizde nedense terziler ya da modacılar diktikleri elbiselerle değil, yarattıkları sansasyonlarla medyada yer alıyorlar. Nitekim çok yakın bir tarihte Barbaros Şansal, Yıldırım Mayruk defilesinde eline bayrak alıp çıktı. Bütün dünyada ‘İsrail protesto edildi’ diye verdiler. Barbaros aynı defilede Asena’yı çıkararak birbirinden değerli eski-yeni mankenleri saf dışı bıraktı. Kendini ön plana çıkardı, modanın önüne geçti. Geçen seneki defilede Yıldırım’ın koleksiyonunda Deniz Akkaya öne çıktı. Mankenin de starı olabilir elbette. Carla Bruni, Yves Saint Laurent defilesinin başmankenidir ama gazeteler mankenlerin adını yazmaz. Ben mutluyum Deniz’in star olmasından, çünkü benim Best Model’im. Ama sonuçta düzen bozuldu. 15 sene önce hiçbir mankeni televizyona çıkaramazken şimdi her program bir mankenle yapılıyor. Bunlar benim 15 yıllık emeğimi yiyorlar.

ŞD-Siz sosyeteyle, hatta jet sosyete ile yakın temastasınız. Türkiye’de sosyete var mı? Kimler? Paris sosyetesine giren Türkler kim?
EÖ-Burjuvazi ve aristokrasi var Avrupa’da. Osmanlı sarayında asiller sınıflara ayrılırdı. Bizde zenginler grubu var. Bunun adı yüksek sosyetedir. Avrupa’daki jet sosyete de eğlence dünyasında olanlardır. Gerisi ortalarda değildir. Defilelerde hanımlar kapıda bekleyip poz veriyorlar. Dünyadaki jet sosyetenin ülkemizden tanıdığı iki isim var bana göre; Ghade Şakir ve Çiğdem Simavi.

ŞD-Peki size göre star kim? Türkiye’de erkek ve kadın 5 star isim söyler misiniz?
EÖ-Bence star bütün defolarını kaliteli olarak satmasını bilen insandır. İbrahim Tatlıses, Ajda Pekkan, Bülent Ersoy birer stardır. Mesela Nilüfer dünya çapında bir şarkıcıdır ama star değil. Sadece Sezen Aksu’yu ayrı tutuyorum. Bence bir fenomen o. Beste yapıyor, söz yazıyor, icra ediyor. Kendisinden sonra bu mesleği yapsın diye insan yetiştiriyor. Türkiye’de iyi isimler var tabii. Nükhet Duru, Nilüfer, Zerrin Özer star gibi. Sinemada her devrin starı ise Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın, Fatma Girik, Kadir İnanır ve Müjde Ar. Son olarak da Hülya Avşar. Ondan sonra da star çıkmadı bence.

ŞD-Dünyadaki top modelleri iyi tanıyorsunuz, bizimkilerle aralarındaki fark nedir? Sizin top modelleriniz kimler? Niye hiçbir mankenimiz yurtdışında popüler olmadı?
EÖ-Önce benim top modellerimi sıralayayım; Lale Belkıs, Deniz Adanalı, Semra Tınaz, Tülin Okan, Çağla Kurtuluş, Ebru Ürün, Sema Şimşek, Deniz Pulaş, Deniz Akkaya, Güzide Duran, Çağla Şıkel, Şenay Akay. Mankenlerin ilk işi, biraz isimleri duyuldu mu ajansları bırakmak. Tabii bu arada ajansları da onlara yeterli hizmet vermiyor. Türk mankenlerin kalçalarıyla ilgili problemleri var. Elbiselerin içine sığmıyorlar. Ben güzellik yarışması yapmadım. Mankenlik yarışması yapıyorum; hem tekstil ilerlesin hem de mankenlerimiz yurtdışına açılsın diye.

ŞD-Tarkan sizin için star mı?
EÖ-Star ama dünyada değil, Türkiye’de. Bana göre Zeki Müren ve Bülent Ersoy’dan sonra gelen bir star. Dışarda bir şarkısı sevildi. Universal, Tarkan’ı çok güzel pazarladı. Fizik olarak da üstün. Çok güzel fotoğraf veren bir yüze sahip. İngilizce şarkı söyleyip Ricky Martin gibi şansını denemeli. Başka türlü olmaz.

ŞD-Niye eğlence yaşamı bitti? Gazinolar eskisi gibi değil. Televizyonların da bunda etkisi oldu mu?
EÖ-Rekabet. Bebek Belediye Gazinosu yıkılmasaydı eğlence yaşamı devam ederdi. Maksim tek tabanca kaldı, olayın tarzı değişti. Kendi plağını satan ve şarkısı tuttuğu zaman iş bulan sanatçı devri başladı. Fakat plağı tutan, gazino adabını bilmediği için iş yapamıyor. Ülkemizde konser şarkıcıları kavramı çıktı. Konserlerden aldıkları ekstra ücretleri gazinolardan da alacaklarını zannettiler. Ayrıca gazinoya gidip kişi başı 100-150 milyon verecek insan sayısı da azaldı. Kriz her şeye tesir etti. Sanatçıların ekstraları tercih etmeleri de gazino yaşamının ölmesinin en büyük nedenlerinden biri oldu.

ŞD-Hedeflerinize ulaştınız mı? Erkan Özerman olmak size ne kazandırdı, ne kaybettirdi?
EÖ-Kendimi kazandım. Ben dünyaya sevmek için geldim. Sevildiğimi anladığım zaman da mutlu oldum. Şöhretimin farkında değilim. İnsanlar sarılıp öptükleri zaman eski bir dosta rastlamış gibi oluyorum. İstanbul’da herhangi bir vatandaş gibi sıraya giriyor, taksiye biniyorum.

ŞD-Aldığınız ödülleri ve projelerinizi öğrenebilir miyiz?
EÖ-Şu ana kadar yapabildiğimi devam ettirsem yeter. 2 senedir dünya profesyonel dans yarışmasını Türkiye’de yapmak istiyordum. Onu da başardım. Ülkemde hiç ödül almadım. Kimseye kendi ülkesinde taç koymazlar. Sadece MGD (Magazin Gazetecileri Derneği) eski bir meslekdaş olarak plaket verdi. 1977’de MIDEM Cannes FIDOF Özel Ödülü; 1980’de Paris Eyfel Ödülü; 1986’da Oscar de France Ödülü, Fransa Senato Başkanı Alain Poher tarafından verildi. 1997’de Kanal D’den, Best Model of The World 10. Uluslararası Başarı Ödülü’nü aldım. 2001’de Devlet Liyakat Madalyası, Fransa Cumhurbaşkanı Monsieur Jacques Chirac tarafından verildi.

ŞD-Mal varlığınızı sorsam...
EÖ-Yaşıyorum. Başkalarının hakkını yemedim. Bir kuruş borcum yok. Hiçbir şey yapmasam, ölene kadar yetecek paraya sahibim. İstanbul ile Paris’de birer ofisim ve evim var.

Evet efendim, bir röportajımızın daha sonuna geldik. Kısmetse bu pazar çok farklı bir Beyoğlu ile karşınıza çıkacağım. Beni izlemeye devam edin, hoş kalın ve hep mutlu yaşayın.

Yazara e-mail:




MAGAZİN