Cadde İstanbul'a nefes aldıran mekanlar

İstanbul'a nefes aldıran mekanlar

04.10.2008 - 12:16 | Son Güncellenme:

Kalabalıktan uzaklaşıp doğa ile kucaklaşmak isteyenler için İstanbul'da pek çok mekan var. İşte onlar...

İstanbula nefes aldıran mekanlar

İstanbul’daki korular, doğal su kaynakları, sosyal etkinlik alanları ve farklı bitki örtüleri ile kentin yoğunluğundan uzaklaşmak isteyenlere doğayla iç içe vakit geçirme imkanı sağlıyor.

Haberin Devamı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, kentte müdürlüğün denetiminde 12 koru bulunuyor. "Kentin akciğeri" olan korular, sakız, servi, çam, erguvan, ıhlamur, kestane, çınar ve fıstık çamı gibi çok sayıda ağaç türünü barındırıyor. Dokuları korunarak halka açık hale getirilen ve yaklaşık 398 bin hektar
alana sahip korular, her türlü dinlenme, gezi, piknik ve spor etkinlikleri ile festivallere ev sahipliği yapıyor. 24 saat boyunca güvenlik önlemlerinin alındığı korulara mevcut bitki örtüsü korunarak, çim, çiçek ve ağaç takviyesi yapılıyor.
Korular, içerisinde barındırdığı göller, havuzlar, su kanalları ile çeşitli çiçek türleri, asırlık ağaçları, Boğaz’a hakim manzaralarıyla yılın her mevsiminde güzellikleriyle ziyaretçilerini etkiliyor.
İstanbul’da belediyenin himayesindeki koruların isimleri şöyle:
"Beykoz Korusu, Büyük ve Küçük Çamlıca Koruları, Fethipaşa Korusu,
Florya Atatürk Korusu, Emirgan Korusu, Hıdiv Korusu, Harem Korusu, Osmangazi
Korusu, Gülhane Parkı, Yıldız Korusu, Hacıosman Korusu."

Haberin Devamı

-BEYKOZ KORUSU-
İstanbul Boğazı’na hakim bir noktada bulunan Beykoz Korusu, Beykoz ile
Paşabahçe arasındaki sırtlardan başlayarak Karadeniz’e, Riva’ya kadar uzanan
geniş bir alanda yer alıyor.
Abraham Paşa’nın bu geniş araziyi, padişahla tavla oynarken kazandığı
söyleniyor. 1887’de askeri önemi nedeniyle kamulaştırılarak hazineye devredilen
korunun bir bölümü, 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra, "Hürriyet Bahçesi" adı
altında halkın ziyaretine açıldı.
Korunun Boğaziçi’ne bakan yamaçlarındaki parkı Fransız bahçe mimarlarına
düzenleten Abraham Paşa, köşkler, kuşhaneler, havuzlar yaptırdı. Koruya, ayrıca o
zamana kadar Türkiye’de yetiştirilmeyen bitkiler, ağaçlar diktirildi. Korunun
içinde bulunan küçük tiyatro, 1937’de yandı.
"Abraham Paşa Korusu" olarak da bilinen Beykoz Korusu içinde iki büyük
mağara, 5 havuz, 3 adet kayalık, bir de saray kalıntısı bulunuyor. Havuzlardan
birinin içindeki küçük adacık ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Korunun içinde 2
kır kahvesi, bir restoran, 2 sera, 2 otopark, bir açık spor alanı, çocuk bahçesi,
oturma terasları ve piknik alanları yer alıyor.

Haberin Devamı

-BÜYÜK VE KÜÇÜK ÇAMLICA KORULARI
Üsküdar ile Ümraniye arasında iki yüksek tepenin adı olan Çamlıca,
birtakım çatlaklarla parçalanmış olan kuvarsitlerden süzülen içimi çok güzel su
kaynaklarına sahip.
Turistik tesislere sahip Çamlıca’da, radyo ve televizyon vericileri yer
alıyor. Bugün kentsel alanların sınırları içinde yer alan Çamlıca tepeleri güzel
panoraması, su başları ve özellikle Küçük Çamlıca’da korunmuş bulunan kızılçam ve
fıstıkçamı koruları ile Türk edebiyatına ve şarkılara konu olmuş gözde bir
gezinti yeri olarak biliniyor.
Küçük Çamlıca, Büyük Çamlıca’ya göre daha yaygın ve geniş yüzlü bir
alanda bulunuyor. Koruluk 1940’da devrin valisi Dr. Lütfü Kırdar tarafından
sembolik bir bedelle kamulaştırılmıştı. Bugün halka açık park ve rekreasyon alanı
olarak hizmet veren Küçük Çamlıca’daki ağaç türleri, Büyük Çamlıca Korusu’ndan
daha zengin.
Küçük Çamlıca’da, İspanyol göknarı, akçaağaç, çiçekli dişbudak, erguvan,
sedir, ceviz, defne, yalancı akasya gibi ağaç türleri yer alıyor.

Haberin Devamı

-FETHİPAŞA KORUSU
Üsküdar’ın kuzeyinden başlan ve Kuzguncuk Tepesi’nde sona eren Fethipaşa
Korusu, adını 2. Mahmud (1808-1839) ve Abdülmecid (1839-1861) dönemlerinde
valilik, elçilik ve nazırlık görevlerinde bulunan Türkiye’de ilk müzenin temelini
atan Tophane Müşiri Fethi Ahmet Paşa’dan aldı.
Halk arasında "Kuzguncuk Korusu" olarak da anılan Fethipaşa Korusu,
Fethi Ahmet Paşa’nın ölümünden sonra varisleri arasında paylaşıldı. Torunlarından
avukat Şevket Mocan, korunun kendi hissesine düşen kısmını 1958’de belediyeye
devretti.
Daha sonra İstanbul Belediyesi, diğer hisseli yerleri de istimlak ederek
korunun büyük bölümüne (yaklaşık 16 hektar) sahip oldu. 1985-1987 yılları
arasında bakıma alınan korunun içine, otomobil ve gezinti yolları, koşu
parkurları, ışıklandırma, seyir yerleri ve kafeterya inşa edildi. Sulama ve içme
suyu şebekesi döşendi, voleybol ve basketbol sahaları yapıldı.
Korunun çevresi duvarlarla çevrilerek, emniyet altına alındı. Fethipaşa
Korusu, İstanbul 3 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu
tarafından doğal sit alanı ilan edildi.

Haberin Devamı

-HAREM KORUSU
Harem Korusu, Üsküdar’da Salacak ve Selimiye Kışlası arasında oldukça
sarp ve eğimli bir arazi üzerinde yer alan özgün bir kent ormanıdır.
Arazi eğiminin yer yer yüzde 100’ün üzerine çıkması korudan yararlanmayı
sınırlamaktadır. Ormandan bugüne kadar sadece estetik ve toprak koruma amacıyla
yararlanılabildi. Harem Korusu’na yakın kesimlerdeki yapıların en ünlüsü Kız Kulesi.

-HIDİV KORUSU
Hıdiv Korusu, Kanlıca’nın yaklaşık 1,5 kilometre kuzeyinden başlayarak
Dalgıç Okulu, Seyir ve Hidrografi Dairesi ile itfaiye binasının üstündeki dik
yamaçları ve sırtın büyük bir bölümünü kapladıktan sonra, Çubuklu Vapur
İskelesi’ne yakın bir yerde sona erer. Adını, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu
ilk Mısır Hıdivi İsmail Paşa’dan alan halk arasında "Çubuklu Korusu" olarak da
anılan Hıdiv İsmail Paşa Korusu, kesif bir ağaç topluluğuna sahip. Başta Kızılcık
olmak üzere değişik ağaç türleri ve bostanları ile şöhret bulan buradaki ilk
yerleşme, Bizans dönemine kadar inmektedir. Yer yer sarnıç ve su yollarına
rastlanan Çubuklu Korusu, Osmanlı Padişahları tarafından ilk zamanlar av mahalli
olarak kullanıldı.
Korunun bir bölümü, özellikle Hıdiv Kasrı’nın çevresi park olarak
düzenlendi, İsviçre ve Fransa’dan bu park için ağaçlar getirtildi.
Koru içindeki kasır, 1904-1907 yıllarında son Mısır Hıdivi Abbas Hilmi
Paşa tarafından yaptırıldı. İki seyir kulesi, 35 oda, 4 salon, 2 hole sahip
kasır, günümüzde 450 kişi kapasiteli restoran, kafeterya ve toplantı salonu
olarak hizmet veriyor.
Her biri künyeli ve soy kütüğüne sahip ağaçlarla kaplı geniş bir
koruluğun ortasındaki Hıdiv Kasrı, tam anlamıyla bir saray görünümünde.
İstanbul’un en büyük gül bahçesine sahip olan kasır, harika bir Boğaz manzarasına
da sahip.

-OSMANGAZİ KORUSU
Dört tarafı yoğun yerleşim alanı ile çevrili olan Osmangazi Korusu,
Ümraniye ve Dudullu semti ortasında kalmış yeşil bir ada gibidir.
Mevcut alan, Orman Bakanlığı tarafından 1970’li yıllarda yapılan
ağaçlandırma ile kuruldu. Koru içinde bulunduğu yere doğal yoldan gelmiş hiçbir
yaşlı ağaç bulunmuyor. Önceden Göztepe Devlet Ormanı adı altında ağaçlandırma
yolu ile kurulmuş normal bir orman statüsünde olan koru, Ümraniye Belediyesinin
başvurusu üzerine, yöre halkının gezme, eğlenme, dinlenme ve rekreasyon
gereksinimi karşılamak üzere 1992 yılında yapılan özel bir protokolle 49 yıllık
bir zaman için bu kuruma devredildi.

-EMİRGAN KORUSU
İstanbul’un ünlü korularından birisi olan Emirgan Korusu, Baltalimanı ile
İstinye arasında yer alıyor. Tepeye yakın yerde birbiriyle bağlantılı iki gölet,
iki su aynası koruya güzellik kazandırıyor. Küçük patika, merdivenler ve
köprülerle mağaraya giriliyor.
Koruda, Sarı, Pembe ve Beyaz Köşk olmak üzere üç tarihi yapı yer alıyor.
Romantik İngiliz bahçe anlayışıyla düzenlenen koru içindeki parklarda, Avrupa
stili açıkça görülüyor.

-FLORYA ATATÜRK KORUSU
Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleriyle 1937’de kurulan Florya Atatürk
Ormanı, yöreyi rüzgar ve fırtına zararlarından korumak, toplumun sağlık-estetik,
eğlenme-dinlenme ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla düzenlendi.
Florya Atatürk Ormanı’nın hemen hemen her yeri, özellikle hafta sonları
yoğun bir şekilde kullanılıyor. Alanın kuzey bölgesi çevre sakinleri, güney
yamaçlar ise daha çok İstanbul’un çeşitli semtlerinden gelen vatandaşlar
tarafından değerlendiriliyor.

-GÜLHANE PARKI Topkapı Sarayı’nın batısında, Alay Köşkü ve Sarayburnu arasında yer alan
Gülhane Parkı, Osmanlı döneminde Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olarak kuruldu ve
1920 yılına kadar bu işlevi yerine getirdi.
Koru, Şehremini Belediye Başkanı Cemil Paşa (Topuzlu) döneminde
(1912-1914, 1919-1920) parka dönüştürüldü. Yaklaşık 100 bin metrekarelik bir alan
üzerine yayılan parkın Sarayburnu bölümünde, Cumhuriyet döneminin ilk Atatürk
heykellerinden biri yer alıyor.
Doğal bir güzelliğe sahip olan Gülhane, geçmişte de tarihi bir çok olaya
da ev sahipliği yaptı. Atatürk, Latin harflerinin kabulünden sonra bu konudaki
ilk açık hava toplantısını Gülhane’de gerçekleştirdi. Atatürk’ün naaşı, Ankara’ya
gönderilirken İstanbul’daki son tören Gülhane Parkı’nın Sarayburnu bölümünde
yapıldı.
Parkta, 1987 yılında "Gülhane Şenliği" düzenlenmeye başlandı. Ancak, bu
etkinliklere 2000 yılında son verildi.
Koru içinde zamanla kurulup genişletilen tesisler, 2001 yılı sonunda
mevcut alanın yaklaşık yüzde 60’ına ulaşınca koruyu tehdit eder hale geldi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu tesisleri 2001 yılında kaldırdı. Gülhane
Korusu, tarihsel misyonuna uygun bir kullanım biçimine kavuşturulmak üzere
yeniden planlandı.

-HACIOSMAN KORUSU
Öncesi çalılık ve yer yer boşluklu bozuk baltalık niteliğindeki doğal
bitki örtüsü ile kaplı olan Hacıosman Ormanı, 1950’li yılların sonunda yapılan
ağaçlandırma faaliyetleri sonucu ortaya çıkmış yapay bir ormandır.
Ağaçlandırma faaliyetleri öncesinde uzun yıllar arazi biçiminde kalan
orman, bugün üzerinde 40 yaşını aşmış iğne yapraklı plantasyonlar bulunan normal
bir orman görünümüne ulaşmıştır.

-YILDIZ KORUSU
İstanbul’un gerek doğal yapısı gerek tarihi bakımdan en değerli
yerlerinden birisi olan Yıldız Korusu uzun yıllar doğal haliyle korundu.
2. Abdülhamid zamanında yabancı bahçe mimarlarına, batı anlayışı içinde
düzenletilen koru, Abdülaziz zamanında "Mabeyn Bahçesi" adını aldı ve Ortaköy’e
doğru genişletildi. Tarihten kalan yeşil miras bütün zenginliğiyle korunarak
halkın kullanımına sunuldu.
1979 yılı başında parkın restorasyon ve bakımını, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi ile yapılan sözleşmeyle Türkiye Turing Otomobil Kurumu üstlendi.
1994 yılından sonra Malta Köşkü ve Çadır Köşkü’nün restore edilip halka
açılmasının ardından Pembe Sera’nın inşası ile iyi nitelikli tesislere sahip olan
parkta, çeşitli oturma yerleri, büfeler, kır kahveleri yapıldı. Özgün çevre
düzenlemeleriyle kentliler için büyük önem taşıyan dinlenme ortamı yaratıldı.