Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Urfa’da fakir bir ailenin çocuğu olarak doğdu, bize has bir tür Frank Sinatra olarak hayata veda etti Müslüm Gürses. Arabeskin kralıyken 90’larda dinleyici kitlesini değiştirdi, “zenci Türkiye”nin müziğini “beyaz Türkiye”ye dinletti
“Müslüm Baba’nın albümü fazla şatafatlı, gösterişli. Neredeyse her kelimenin arkasından yaylılar, piyanolar, gitarlar, bas gitarlar, geri vokaller fışkırıyor. Gösterişli düzenleme arabeskin doğasına aykırı. Bir elektro saz yeter icabında. ”
Böyle yazmışım “Aşk Tesadüfleri Sever” albümünün ardından. Murathan Mungan’ın süpervisörlüğünde yapılan bu albümde Müslüm Gürses Türkçeye uyarlanmış James Bond şarkısı bile söylemişti (The World Is Not Enough / Bir Ömür Yetmez ki). Bu albüm moda tabirle söyleyecek olursak Müslüm Baba’nın “zenci Türkiye”nin en büyük müzikal ikonularından biri olarak beyaz Türkiye’ye kabulunun sembolu oldu.

Onun müziği birleştiriciydi
Müslüm Gürses Urfa, Adana üzerinden İstanbul’a ulaşıp şöhreti arabesk kralı olarak 80’lerde yakaladığında yaptığı müzik yasaklıydı. Çünkü artık TRT Çukurova Radyosu’ndaki gibi türkü söylemiyor, resmi ideolojinin pek hoşlanmadığı, kabul etmediği bir müzik yapıyordu.
Benim çocukluğum ve gençliğim beyaz Türk denebilecek bir çevrede geçti ve o çevrede arabesk, birinin başına gelebilecek en fena şeylerden biri olarak görülürdü.
Arabeskçi olmak, arabesk olmak, arabesk dinlemek kabul edilemez bir bozulma demekti. Ben müziğin insanları birleştiren değil aynı zamanda ayrıştıran bir şey olabildiğini o zaman öğrendim. Neyse ki Müslüm Gürses gibi isimler bu ayrılığı zamanla ortadan kaldırdı ve insanları birleştirdi. Bu “birleşme” süreci “Aşk Tesadüfleri Sever” gibi hafif eğreti soylulaştırma girişimleriyle de olsa netice itibarıyla başarıldı diye düşünüyorum. Duman, Müslüm Gürses şarkısı söylüyor, seyirci de kendinden geçiyorsa tamamdır.

Kendi gitti ama şarkıları kalıcı
Michael Jackson öldüğünde 20’nci yüzyıl işte şimdi sona erdi diye yazmıştım. 2009’du, yeni yüzyıla ve binyıla gireli çoktan dokuz yıl geçmişti. Ama zaman bazen rakamlar değil insanların kalpleri değiştiğinde akıyor ve değişiyor.
Müslüm Gürses’in ölümüyle Türkiye’de bir devir sessizce kapandı. Çünkü Müslüm Gürses gibi karakterler gidişleriyle bildiğimiz, sevdiğimiz, tan ıdığımız benimsediğimiz dünyanın bir parçasını da alıp götürüyorlar yanlarında.
Onun ve müziğinin yaptığı en önemli hizmet iki farklı Türkiye’yi buluşturmak, küsleri barıştırmak, buna katkı sağlamaktır.
Kendisini ve elbette onun tarzında ve mertebesineki diğer değerli isimleri bize has Frank Sinatra’lar gibi görüyorum. Neticede müzikler, alışkanlıklar, kültürler farklı olabilir ama hepsinin ortak yönü, günahlarıyla sevaplarıyla insanların kalbine hitap etmeleri.
Müslüm Gürses her şeyden önce sesi ve yorumuyla bunu başardı. Kendi gitti ama şarkıları kalıcıdır memlekette.