DİJİTAL DETOKS ZAMANI

"Issız bir adaya düşecek olsan yanına almak istediğin üç şey ne olurdu?" diye bir soru sorulurdu bizim çocukluğumuzda.

Şimdi sorulmuyor, sorulsa da cevabı belli zaten, “Akıllı telefonum, şarj ve taşınabilir internet cihazım” diye cevap verecek herkes.

Artık kimsenin karşısındakiyle göz teması kuramadığı bir zaman diliminde yaşıyoruz.

Gördüğümüz her güzel şeye akıllı telefonun kamerasından bakıyoruz.

Kalabalıklar, arkadaşlar ve aile arasında olsak da, müthiş bir yalnızlık duygusu yaşıyor insanlar dijital esaret nedeniyle.

İstatistiklere göre Türkiye’de insanlar her 13 dakikada bir akıllı telefonlarına ve sosyal medya hesaplarına bakıyorlarmış.

Sadece yetişkinler değil, çocuklar için de aynı durum geçerli. Son dönemin en gözde işi haline gelen YouTube kanalı sahibi olanların gözü, 9-13 yaş aralığında.

Sayıları o kadar çok ki, kimin ne kadar popüler olacağına aslında onlar karar veriyor.

ABD’de şu an dijital, özellikle de sosyal medya bağımlılık tedavi merkezleri var, mesaj yoluyla tedavi aylık 138, online bağlantıyla terapi aylık 396 dolar.

Uzmanlara göre, sosyal medya bağımlılarını tedavi etmek, uyuşturucu ve alkol bağımlılarından daha zor, zira bu bağımlılar kötü ya da toplumun kınadığı bir şey yaptığını düşünmüyor.

Bu sene Buca’da ‘Dijital Detoks Festivali’ yapıldı ama medya nedense fazla ilgi göstermedi.

Demet Evgar’ın son üç aydır akıllı telefon kullanmadığı sözleri her tarafta haber olunca, fırsat bu fırsat yazayım dedim.

Zaman söz konusu olduğunda, “İnsan kendi yarattığı şeyin esiri oldu” diye bilgiç
laflar edilir ya, insan asıl kendi yarattığı sosyal medya ortamının esiri oldu.

Sadece gözümüze hitap eden dünyanın en güzel çiçeklerinin paylaşıldığı bir sosyal medya hesabına karşı, bir gülü koklayıp aynı anda bir sürü duyumuzu tatmin etmeyi hatırlamamız lazım.

“İlk adımı cumartesi-pazar günleri akıllı telefonunuzu elinize almayarak atabilirsiniz” diyor uzmanlar.

Bence deneyin, emin olun aileniz de özlemiştir sizinle göz göze gelmeyi...

MAVİ MAVİ MASMAVİ...

1985 senesiydi, ortalık “Mavi mavi masmavi, gözleri boncuk mavi, bir gördüm aşık oldum, bu gelen kimin yari” diye inliyordu.

İbrahim Tatlıses’in en bilinen şarkısı ve albüm ismiydi ‘Mavi Mavi’...

Hülya Avşar’ın canlandırdığı şımarık kız Sibel karakteriyle İbrahim Tatlıses’in hayat verdiği şoför Kerim’in aşkı ve mutsuz sonla biten hikayesi üzmüştü insanları.
Magazin medyası o zaman ‘Tatlıses’le Avşar arasında aşk mı var?’ haberleriyle dolup taşmıştı.

Üzerinden 33 yıl geçmiş şarkının, Ayvalık’ta balık yedi Avşar ve Tatlıses.
Genç arkadaşların haklı olarak anlamlandıramadığı kadar fazla haberi yapıldı o buluşmanın.

Yapılır, zira ‘Mavi Mavi’ insanların hafızasında kalan bir şarkı ve film oldu bir zamanlar Türkiye’de.

Yine aynı sene Atatürk Kültür Merkezi’nde sergilenen, Midas’ın Kulakları, operasının başrol oyuncusu Suat Arıkan, bugün İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin başında olan isim.

Keşke onun da nostaljik buluşmaları haber olabilse Türkiye’de...

Çarşı’da bir mekan

Beşiktaş Çarşı’ya gidiyorum bu sıralar, hiç gitmediğim kadar.
Orada işlerimi halledip, sonra sahibinin hikayesini öğrendim bir kafeye oturuyorum.
Yetiştirme yurdundan kaçmış, sokaklarda yaşamış ve uyuşturucu belasına bulaşmış bir mekan sahibi var. Bir şekilde kurtarmış kendisini o hayattan. Sonra çok ama çok çalışmış.

Yanında hep üniversite öğrencileri çalışıyor, kışın, havanın çok soğuk olduğu günlerde, sokak çocukları orada karınlarını doyuruyor. Sokak hayvanları kovalanmıyor o mekanın önünden, ki zaten o sokakta diğer mekanlar da tıpkı o mekan gibi bu konuda. İyilik bulaşıcıdır aslında, herkese tavsiye ederim...

ALEYNA’NIN HAYATI BELGESEL OLMASIN

Aleyna Tilki, bu ülkenin son dönem genç yeteneklerinden biri...
Garip bir şekilde medyanın da en çok uğraştığı yıldızlardan...
Arkasında ne sermaye, ne de zaman zaman örneklerini gördüğümüz zengin sevgili gücü var.

Hatta tam bir aile yönlendirmesinden de söz edemiyoruz Tilki için. Çok genç, elbette hatalar yapacak, onlardan ders alacak. Sorun medyanın bu hataların üzerine, başkalarınınkinden daha fazla gidiyor olması.

Amy Winehouse, alkol zehirlenmesinden dolayı öldüğünde 27 yaşındaydı. Şöhret dünyası önce onu yalnızlığa itmiş, ardından da tükeniş süreci başlamıştı.
Bugünlerde çeşitli yerlerde belgeselleri yayınlanıyor Winehouse’un trajik sonunun.
Sadece şarkı söylemek istiyordu Amy Winehouse, Aleyna Tilki de öyle...

O yüzden biraz daha yaşının farkına varmak, daha anlayışlı olmak zor değil. Kendisi yaşasa bile, şarkı söyleme isteğini öldürmemek lazım bu genç kızın...

Servislere dair ilk hafta raporu

-Camları siyah film kaplı öğrenci servislerinin sayısı halen çok fazla.

- Sarıyer-Etiler hattında dört günde, dört servis gördüm kırmızı ışığın yandığını görmesine rağmen yoluna devam eden.

- Bir yandan araç kullanırken, diğer yandan cep telefonuyla konuşan servis şoförlerini sayamadım, zira çok fazlalar.

- Lastiğinde diş kalmadığı için hafif bir rampada yolda kalan servis aracını eylülde görmek çok moral bozucu oldu.

- Bu arada asıl servislerin oluşturmadığı önemli bir problemini de yazayım. Okul servislerinin arkasında yazılı olan “Dur” uyarısını süs zannediyor galiba insanlar.
Çocuk indiren servisi sollamaya çalışan ya da kornaya basan bir sürü şoför
gördüm bu hafta. Can yakacak bu aceleciliğimiz, benden söylemesi...