BODRUM’DA SANAT VE YEMEK İÇ İÇE

Bodrum’un ara sokaklarında duvarlar ve kapılar arkasında kalan gizli mekanlar var ki, yaptıkları sanat, yemek ve müzikle beni çoğu zaman şaşırtıyor. İşte bunlardan biri de Gau Antik. Manavların, içkili lokantalar ve balıkçıların olduğu sokakların yanındaki yoldan yürürken, karşınıza çıkan tarihi bir kapı... Kulağınıza çalınan caz müziğiyle irkiliyorsunuz ve tabii ki ayaklarınız sizi o tarafa götürüyor. Avluya girince şirin bir bar, şık masalar ve sahneyi görüyorsunuz. Fakat asıl gizli kısım, girişin karşısındaki kapının arkasında, ben bir mücevher galerisi diyeyim, siz özel sanat müzesi deyin... Hayatının büyük bir kısmını üst düzey yöneticilikle geçiren, Hülya İnci Adahan’ın koleksiyonunu incelemek için en az birkaç saatinizi ayırmanız gerekli. Oradaki takılar, köstekler, yarı değerli taşlardan imal edilmiş gerdanlıklar, kolyeler ve birçok farklı kültüre ait objeler, satışa sunulmuş durumda. Ancak en büyük zevk tabii ki, koleksiyonun sahibiyle orayı gezmek ve hikayelerini ondan dinlemek.

Ailenin iş bölümünü sevdim

Şimdi gelelim Gau’nun neden açıldığına... Ailenin reisi Cemal Atahan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi mezunu bir şehir planlamacısı, fakat esas tutkusu müzik. 16 yıl İmar İskân Bakanlığı’nda çalıştıktan sonra ayrılıp, Ankara’da zamanın meşhur F34-A Bar’ını açmış ve sonra da Bodrum’da müzik yapmaya başlamış. Aradan yıllar geçince de ailece Bodrum’da yaşamaya karar vermişler. Ailenin en küçük ferdi yine ODTÜ mezunu Fevzi Atahan’ın işleri yüklenmesiyle 2017’de Gau açılmış ve şimdilerde başarılı bir şekilde misafirlerini ağırlıyor. En çok da ailenin yaptığı iş bölümünü sevdim. Sanattan anne, sahne ve müzikten baba, diğer her şeyden ise mutfakta da dahil olmak üzere oğulları sorumlu.

Şimdi gelelim işin can alıcı noktasına... Fevzi ve aşçıbaşı İlker Bitti, menüde bu yıl daha iddialı. Başlangıçlarda ev yapımı kuru et tabağı, portakal, limon ve emmantel peyniriyle, marine edilmiş karides ise kuru domates ve özel otlarla sunuluyor. Menüdeki adı karides pestil, bana enteresan geldi. Salatalarda Gau salatası denenebilir. Makarna olarak tercihim, kalamar mürekkepli rigatoniden yana oldu. Son derece başarılı buldum, klasiklerde mutlaka denenmesi gereken ızgara kök sebzeler olmalı. Ana yemeklerde ise tütsülenmiş porcini mantarlı bonfile sarma güzel, ancak keşke o güzel garnitürleri açık olarak gelseydi. Kuzu tandır nefisti, bilhassa uzun saatler kaldığı fırında kuru meyvelerden aldığı tat, ete değişik bir rayiha vermişti. Tatlılarda el emeği olan tiramisu ve cheesecake tam kıvamında yapılmıştı. Aslında Gau’da çok değişik bir üçgen oluşmuş. Kaliteli, gürültüsüz, konuşulabilir müzik, sanat ve sergiler... En önemlisi, kaliteli, az ama öz yemek.

Yazları açık olduğu gibi kışları da her gece açık olması Bodrumlular için de bir köprü oluşmasını sağlamış durumda. Bu tip mekanların aile işletmesi olması, kaliteyi yükselttiği gibi devamlılığı da sağlıyor.