Akdeniz’in en gözde beldesi; Cote d’Azur’un merkezi, film festivallerinin odağı, en ünlü moda defilelerinin vazgeçilmezi Cannes... Bu muhteşem yer, temmuz ve ağustos aylarında kabuk değiştiriyormuş da ben bilmiyormuşum. Hayıflandım mı? Hayır sevindim, keşke şahit olduğum ‘Arapcanistan’ı görmeseydim.
Bir toplantı nedeniyle günlük en küçük odasına bin 300 euro ödeyerek kaldığım, bölgenin en eski otellerinden Carlton’ın terasındayım. Görme alanımdaki 24 mega yatı seyrediyorum. Etrafım dolu, herkes Arapça konuşuyor. Otel personelinin çalışma şartları zorlaşmış ve yavaşlamış... Sebep, vücut dilini kullanmak zorunda kalmaları...
Büfeye bakıyorum, neredeyse kruvasanın yerini lavaş ekmeği, rokforun yerini otlu peynir almış. Bildiğiniz büfe oryantalleşmiş.
Otomobil fuarı gibi!
Gece asansörle odama çıkarken, gözüm kabindeki duyuruya takılıyor. ‘NOURA (Avrupa’nın en ünlü Lübnan lokantası) 1 Temmuz - 6 Eylül arası otelimizde açılacak.’ O muhteşem denize nazır, yılların Fransız lokantası olmuş Arap lokantası... Müziğiyle, nargilesiyle, yemekleri ve içecekleriyle... Plajların ve otellerin bulunduğu bulvar, dünyanın ünlü otomobil fuarlarında görebileceğimiz özel yapım araçlarla dolu. Özel bir ekip sırayla her gün otomobilleri parlatıyor ve temizliyor. Hareket ederse bir daha o yeri bulma şansı yok, zira sıra kalabalık. Halk ellerinde telefonlarıyla devamlı fotoğraf çekiyor, benim gibi...
Özel yapım araç fotoğrafları çekiyor
Göğsüne üç profesyonel fotoğraf makinesi asılı bir genç, durmadan deklanşöre basıyor... Yanına gidip, niçin bu çekimleri yaptığını soruyorum. Cevabı çok samimi: “Ben dizayn fotoğrafçısıyım, bir otomobil fabrikası adına özel yapım araçların üç yıldır detay fotoğraflarını çekiyorum.”
Bu arada yanımıza bir derginin kapağını süsleyecek güzellikte Ray - Ban tipi gözlükleriyle, elinde ceza defteri bir police murnicipale (belediye polisi) yaklaşıyor. Gayet ciddi ifadeyle usulsüz park yapan otomobile, trafik cezası yazıyor ve aracın ön camına bırakıyor. Kıyafeti gözüme çarpıyor, belinde büyük bir tabanca, kelepçe, cop, gaz bombası, telsiz ve ceza çantası... Adeta kuşanmış vaziyette.
Bankların müdavimi emekliler
Gece geç saatte gittiğimiz yemekten dönerken 3 - 4 kilometrelik kordon boyunu dolaşıyorum. Bir tek sigara izmariti, çöp yok... Her şey yerli yerinde. Her an her yerde, zabıtaların, motosikletli, yaya, deniz botlu, bisikletli ve otomobilli olarak dolaştıklarını görüyorsunuz ve güven duyuyorsunuz.
Belediye, misafirler denizi seyretsin, sohbet etsin diye demirden çok şık tertemiz sandalyelerle sahili donatmış. Buraların en önemli müdavimi emekliler... Bankların altlarına dikkat ettim, bir tek kuruyemiş artığı yok. Tıpkı Bebek - Arnavutköy arasındaki bankların altı gibi!
Fiyatlar ciddi anlamda artmış!
Suudi Arabistan Kralı’nın dönmesi burada hiçbir şeyi eksiltmemiş, aksine her gece bin kişilik özel partiler yapıyor, eğleniyor. Yoldan geçen otomobiller, eğer olağan üstü markalar veya modellerse plakaları Kuveyt, Bahreyn ve Dubai... Şehirdeki restoran ve barlar bu furyayı kâra dönüştürmüş, Arapça menüler ortaya çıkmış. Fiyatlar artmış, zamlar ciddi anlamda uygulamaya konmuş.
Güzelim Cannes’dan bu defa hiçbir şey anlamadım. Eylül sonu mutlaka tekrar gidip özlediğim gerçek yüzüyle bölgede kalacağım.
