Reha Arar

Reha Arar

reha.arar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

KARAKÖY GÜNLÜĞÜ
Uzun zamandır yolum Karaköy’e düşmüyordu. Doğrusu hem Galata Port inşaatının son durumunu merak ediyordum hem de Mürver’e gitmek arzusundaydım. Bu hafta İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve arkadaşım Necmi Bozantı, buluşmamızı Yenikapı yerine Mürver’e alınca, bir taşla iki kuş vurmuş oldum.
İDO iyi yolda...
Öncelikle kuruluşunda, ilk deniz otobüsünün Norveç’in şirin sahil şehri Bergen’de inşa edilişine, zamanın belediye başkanı Bedrettin Dalan’ın Çaka Bey’i denize indirişine kadar hepsi gözümün önünden film şeridi gibi geçti. Sohbetimiz sırasında deniz otobüslerinin bu yaz yeni destinasyonları ve planları olduğunu öğrenmek beni mutlu etti.
Hem faydalı hem de
İstanbul trafiği için elzem olan bu kuruluşa devletin ve Büyükşehir Belediyesi’nin de destek vermesi gerektiğinin bir defa daha altını çiziyorum bir İstanbullu olarak...
Galata Port projesi
İstanbul’un artık yeniden kaliteli, zengin Avrupalı ve Amerikalı turistleri çekmesi gerekiyor. Şu anda şehirde sahip olduğumuz birbirinden şık, kıymetli, son derece büyük özveri ve profesyonellikle işletilen çok yıldızlı otellerimiz, Kapalıçarşı’mız, Mısır Çarşı’mız rahat bir nefes alsın diye... Bunun yolu Galata Port’un bir an evvel önünün açılması ve yabancı turist gemilerinin destinasyon planına İstanbul’u eklenmesiyle olacaktır. Gördüğüm manzara, doğrusu benim içimi hiç açmadı. 40-50 kişiyle oranın inşaatı daha çok zaman alır her gün bu şekilde çalışılıyorsa, buradan bunu yetkililerin dikkatine sunuyorum.
Mürver’i beğendim
Mürver’in manzarası muhteşem, İstanbul’u en güzel noktadan tabak gibi görebiliyorsunuz. Önünüze gelen resim gibi Mehmet Gürs eserlerine mi bakacaksınız, yoksa tarihi yarımadayı mı izleyeceksiniz, doğrusu şaşırıyorsunuz.
Başlangıç olarak oturur oturmaz gelen beş peynir karışımı, Konya tereyağı ve de ekşi maya ekmeği masada ciddi talep gördü. Arkasından manda inek ve keçi yoğurdu karışımından kuru cacık ve de değişik bir tat olan ayva, kuru domates, kapari ve elma sirkesiyle pişmiş hamsi ızgara edilmiş bir bazlama ekmeğinin üzerinde geldi. Vişne, kabuk tarçın ve tahinle pişirdikleri ördek topiği de farklı buldum ve beğendim doğrusu...
Çıtır pide üzerinde Sürmene tulum peyniri, kokoreç ve taze otlar kullanılmıştı, biraz tatlar karışmış tabii ki... Izgara siyez ekmeği üzerinde kuru et parçaları ve obruk peyniri kullanılmış. Katmer arasında dana kuyruk mantısı ve renkli biberler, taze otlar ve acı biber reçeliyle sunulan beş baharatlı kuzu ciğeri de tattım. Bu tadın mutlaka denenmesi gerekir diye düşünüyorum, zira en lezizlerden biriydi. Bir de acılı kuru sucuk vardı ki o da acı salatalık turşusuyla sunulmuştu.
Hoş bir rahiya....
Tabii bir de muhteşem bir tabak var ki, buna önceden mutlaka midenizde yer hazırlamanız lazım. Taş fırında kemiğiyle ağır ateşte saatlerce pişmiş ve helmelenmiş mesir macunlu kuzu omuz ve yanında Antakya’nın meşhur firik pilavı, bu birliktelik sumaklı tuzlu yoğurt ve acı kayısı hoşafı ile önünüze geliyor ve de gerçekten ağızda hoş bir rayiha bırakıyor.
Mutfakta bizim gittiğimiz gün şef Mevlüt Özkaya vardı. Salon yönetimi ise Gökhan Ergün’e teslim edilmişti.
Bir dahaki sefer gittiğimde eminim ki bu lezzetlerin bazılarından feragat edip, diğerlerini tadını çıkarak yiyeceğim.
Eğer değişik Anadolu tatlarını farklı yorumlarla denemek isterseniz, İstanbul’da uygun bir adrestir Mürver.