Serfiraz Ergun

Serfiraz Ergun

serfiergun@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Öldürülmek veya tekrar tutuklanmak korkusuyla Türkiye’den kaçtığı için Türk vatandaşlığı elinden alınan Nazım Hikmet’e 57 yıl sonra vatandaşlığı iade ediliyor. Bu da AKP’ye nasip oldu. Bundan önceki sosyal demokratlar konuşmaktan yapmaya vakit bulamamışlardı. Nazım Hikmet 12 yıl 7 ay yattığı Bursa Hapisane’sinin ilk zamanlarında 1938’de aşık olup evlendiği Piraye’ye her gece saat dokuzda “Saat 21-22 Şiirleri”ni yazarken, tutukluluğunun son yıllarında bir başkasına, kendisini ziyarete gelen akrabası Münevver’e aşık olmuştu bile. Münevver o zamanlar ressam Nurullah Berk ile evliydi. Bir de Renan isimli küçük bir kızı vardı bu ünlü ressamdan.
Nazım Hikmet cezaevinden çıkınca Piraye’den ayrıldı ve Münevver’le birlikte oturmaya başladılar. 1951 Mart’ında da oğlu Mehmet doğdu. Sonraki yıllarda Renan benim, Mehmet de kızkardeşim Sitare’nin sınıf arkadaşı oldu. Münevver Hanım, iki çocuğuyla yanlış hatırlamıyorsam Kadıköy’de Şifa’da bir apartman dairesinde otururlardı; Sitare ve Mehmet’in sınıf öğretmenleri Güzin öğretmenin dairesinde. Evlerinin önünde bir jip bekler ve onlar nereye gitse sürekli izlerdi. Hatta soğuk kış gecelerinde aile sokağa çıktığında üşümesinler diye görevliler onları jipe alırmış diye duyardık.

Moda’da yüzme dersleri

Yazları dört çocuk Moda Plajı’nda Muhittin Hoca’dan yüzme dersleri alırdık. Moda Plajı da o zamanlar tüm Modalıların yazın denize girdiği bir kulüp gibiydi. Ertesi yıl Renan (şimdi mimar Dr. Sinan Genim’le evli ) okula gelmeyince annesi ve Nazım Hikmet’ten olan kardeşi Mehmet’le yurtdışına kaçtığını (biz bir balıkçı teknesiyle diye duymuştuk ve hatta o yüzden çocukların yüzme dersi aldığını düşünmüştüm) öğrendik.
Ben birkaç yıl sonra Renan ve ailesiyle bir gece arabalı vapurda karşılaştım, sarıldık öpüştük ve Polonya’dan döndüğünü söyledi. Yine etraftan duyduğumuza göre Münevver ve iki çocuğu hayatları pahasına tekneyle Atina’ya varmışlar sonra da uçağa binip Varşova’ya gitmişler. Ama alanda ne Nazım var ne başkası. Nazım çoktan bir Rus kızıyla, Vera’yla evlenmiş bile. Hatta Vera’ya gelinceye kadar uzun yıllar kendisine hastanede bakan Dr. Galina’yla berabermiş. Mehmet’i ilkokuldan beri hiç görmedim ama bugün ne Renan’dan ne de Nurullah Berk’in Münevver’den sonra evlendiği karısı Efser Hanım’dan olan kızı Fatoş’tan Polonya’daki günlerle ilgili tek kelime alamazsınız. Renan, “anlatsa annem Münevver anlatırdı, bize düşmez” deyip kestirip atar.
Oysa annelerinin ölümünden sonra Polonya’daki günlerin canlı tanığı Renan ve Mehmet. Onların anlattıkları olmadan Nazım Hikmet’in yaşam öyküsü tamamlanabilir mi? Renan’la sınıf arkadaşlığının bana bir yararı oldu. Nazım’la ilgili her satırı okumaya çalıştım o yıllardan beri.

Basına duyuru

Geçen kış tam da bu zamanlar Yapı Kredi Kültür Sanat’ta kanserden ölen son eşi Vera’nın kızı Anna’nın katkılarıyla bir sergi açılmıştı. Serginin adı da çok anlamlıydı, Nazım’ın dizeleri de; “Şehrime Ulaşamadan Bitirirken Yolumu...” Nazım Hikmet’in Vera Tulyakova’yla oturduğu ve yaşamının son yıllarını geçirdiği evinin eşyalarından bazıları, belgeleri, mektupları, giysileri, Vera’ya aldığı hediyeler sergilenmişti. Açılış için Nazım’ın üvey kızı Anna da gelmişti ve Vera’nın hayattayken Nazım’ın tekrar Türk vatandaşlığına geçirilmesini çok istediğini söylemişti.
Nazım Hikmet Kültür Merkezi basına ve kamuoyuna bir duyuru yaptı. AKP hükümetinin “samimi “ olmadığından, “demokrasi istismarcılığı ” yapmasından , “tüccarca hesaplar peşinde ” olduğundan bahsediyor. Belediye seçimleri yaklaşırken toplumdan destek alabilmek için Nazım Hikmet’in vatandaşlığını iade ettiklerini söylüyor. Öyle ya da böyle tam 57 yıl sonra 1951 yılındaki Bakanlar Kurulu kararını değiştirmek AKP’nin işi. Sosyal demokratlar bu onuru kaptırdık-larına yansınlar. Nazım Hikmet bu ayın ortalarında 107 yaşına giriyor. İki gün önce Milliyet kendisine temsili bir nüfus kağıdı çıkartmıştı. Umarım doğum gününe yetişir.