Sinan Biçici

Sinan Biçici

sinanbicici@hotmail.com

Tüm Yazıları

Kanal sayısı artınca seyirciler tematik kanallara yöneldi. İnternetin yaygınlaşmasıyla birçok seyirci de sevdiği dizileri yayın saatleri dışında bilgisayarından izlemeye başladı. Böyle olunca da ekran başındaki seyirci sayısı ve buna bağlı olarak da reyting pastası düştü. Dizi sektöründeki panik de böylece başlamış oldu. Pasta küçülünce dilimler de kimseyi doyuramayacak hale geldi. Herkes daha büyük dilim alabilmek için panik butonuna bastı. Sektörün yaşadığı krizin temel nedeni bu bence.

Kanallar da ilk bölümden beklentiyi karşılayamayan dizileri hızlıca gözden çıkarmaya başladı. Böyle olunca her sezon 100’e yakın dizi yayına başlayıp yarısından çoğu hezimete uğruyor.

Haberin Devamı

Artık bir dizi yapıyorsan, ilk akşamdan reytingi kapmak zorundasın. ‘Kara Sevda’, ‘Acı Aşk’, ‘Mayıs Kraliçesi’, ‘Kördüğüm’ ve ‘Gecenin Kraliçesi’nde olduğu gibi, birinci bölümde bir sürü olayın hızlıca anlatılmaya çalışılması bu yüzden. Meryem Uzerli olayında olduğu gibi ortada senaryo bile yokken starları kapmak için servet dökülmesi bu yüzden. Birinci bölümlerin 2.5 saatlere varması yine bu yüzden.

Her şeyi ilk bölümde anlatmak zorunda kalınca senaryoların sonra toparlayamaması, kimisinin sürekli geri sarması, kimisinin patinaj yapmak zorunda kalması hep bu yüzden.

Bu panikle ne kanallar, ne de yapımcılar verdiği kararlardan, yaptıkları seçimlerden bir türlü emin olamıyor. Senaristler ne yazacaklarını bilemez hale geliyor. Seyirci hangi dizi yayına girdi hangisi yayından kalktı takip edemiyor. Bir kere izlese belki de beğenebileceği diziyi fark edemiyor.

‘İlk gece’ korkusu her şeyi mahvediyor ve ne yazık ki korkunun ecele faydası olmuyor!

‘KARDEŞİM BENİM’ NE DİYOR?

‘Entelektüel’ bir rockçı Hakan (Burak Özçivit), ünlü bir popçu Ozan (Murat Boz) iki kardeş. Yıllardır birbirlerine küsler. Babaları ölünce bir araya gelmek zorunda kalıyorlar ve ‘kardeşliği’ ne kadar özlediklerini hatırlıyorlar.

Onları birbirine bağlayan şeylerin yanında ayıran sebeplerin lafı mı olur? Oluyor işte. Kardeşe, arkadaşa küslük bizde çok yaygın. Bizi birleştiren değerler, ayrıştıranlardan çok daha güçlü belki ama sesini fazla duyuramıyor. ‘Kardeşim Benim’, küslüğün bize hiçbir şey kazandırmadığını ama kardeşliğin hayat verebileceğini anlatıyor. Bugünlerde bunu sürekli hatırlarsak iyi olur…

Haberin Devamı

OSCAR’IN RENGİNDEKİ ACAYİPLİKLER

Dünyada sinema deyince en çok konuşulan ödüller tartışmasız Oscar’lar. Fakat bu yıl Oscar ödüllerinde en çok konuşulan konu ne dersiniz? Irkçılık!

Bu yıl hiçbir siyahi oyuncu aday olamadı. İşin ilginç yanı geçen yıl da aday olamamıştı ama bu konu tartışılmamıştı. Üst üste iki yıl böyle olunca dikkat çekti sanırım. İlginçlikler bununla da kalmıyor. Yönetmeni, yapımcısı ve bütün başrol oyuncuları siyah olan ‘Straight Outta Compton’ filminin sadece en iyi senaryo dalında aday olması. Peki bu filmin özelliği ne? Sadece senaryo yazarları beyaz!

Oscar adaylarını belirleyen akademinin başkanı Cherly Boone Isaacs da siyah. Bir Oscar yazısını insanların renklerine göre kategorize etmek zorunda kaldığıma bile şaşırıyorum.

Ama ortada görmezden gelinemeyecek bir durum var. Nitekim bazı siyah oyuncular töreni boykot kararı aldı. Kate Winslet gibi bazı beyaz oyuncuların da ‘bir şeyler yapmalı’ diyerek duruma dikkat çekmeleri önemliydi.

Siyahi bir oyuncunun ilk Oscar’ı almasından yani 1963 yılından bu yana, 53 yılda 530 ödülden sadece 5’ini siyah oyuncular alabildi. Üstelik bütün bunların yaşandığı ülkede başkan bir siyah!

2004 yılında en iyi erkek oyuncu dalında Oscar ödülü alan siyahi oyuncu Morgan Freeman’ın şu sözlerini hiç unutmam: “Afrikalı bir anne, çocuğuna ‘tabağındaki yemek bitecek’ diyene kadar insanlık kurtulmayacak.”

Oscar’da siyah beyaz tartışması bitmeden de insanlığın kurtulmuş sayılacağını sanmıyorum. Ne dersin Morgan Freeman?