Cadde Tarih, kültür, inanç kenti

Tarih, kültür, inanç kenti

16.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Muhteşem doğası ve yemekleriyle Hanedan ve Villa Restaurant, II. Bayezid Külliyesi, Sağlık ve Edirne Kent Müzeleri, Ekmekçi Ahmet Paşa Kervansarayı, Vakıflar Müdürlüğü'nün restore ettirdiği Süle Çelebi, Selçuk Hatun Camii...

Tarih, kültür, inanç kenti

EDİRNE'DE RAMAZAN Efendim, perşembe günü kaldığımız yerden devam edelim. Edirne gerçekten sıcak, insanı dost olan güzel bir şehir. Tarihi, doğası ve kendine özgü restoranları, perşembe günkü köşemde söz ettiğim üzere özellikle ciğeri, badem ezmesi ile meşhur. Edirne Karaağaç Yolu üzerinde bulunan tarihi Meriç Köprüsü'nün başında bir yer var; Villa Restaurant. Her mevsim, orada yemek yiyebilirsiniz. Mutfağı çok zengin. Et, meze çeşitlerinin yanı sıra buraya özgü yayın balığını mutlaka tatmalısınız. Şu anda iftar mönüsü geçerli. İçinde kaşarı, pastırması, salatalık-domates söğüşü olan bir iftar tabağı geliyor önce. Ardından çorba, ana yemek olarak et, balık, tavuk çeşitlerinden biri, börek ve tatlı ya da meyve geliyor. Kişi başı 12 YTL. Sahibi, Şaban Alabaş. Giderseniz Müdür İlhan Özcan, şef Ahmet Karapınar ve aşçı Cemalettin Çorlu'ya da benden selam edin. Telefon numarası (0284) 225 40 77. Tekrar belirtiyorum; Edirne'ye gidip de ciğer yemeden dönmek olmaz, bilesiniz. Çocukluğumdan beri sevmişimdir ciğeri. Ama son zamanlarda iyi yapan bir yere denk gelmemiştim. Edirne'de iki kez yedim, bayıldım. Sahurda bile rahatlıkla yenebilir. O kadar hafif yani. Bir meşhur ciğerci de Balıkpazarı Osmaniye Caddesi'nde. Adı da zaten 'Meşhur Edirne Ciğercisi, Kazım&İlhan Usta'. Söylediklerine göre buranın en başarılı olanlarındanmış. Telefon numarası (0284) 212 12 80. Bir de yine tarihi Ali Paşa Çarşısı içindeki Ezmecioğlu'na uğrayın. Burada da badem ezmesi, lokum, deva-i misk (çeşitli baharatların karışımından oluşan bir çeşit helva), bademli Edirne kurabiyelerini tadın. Telefon numarası (0284) 225 40 77. Ciğerci Kâzım&İlhan Usta ve Ezmecioğlu Edirne'ye gittiğinizde mutlaka görülmesi gerekli yerlerden biri de ruh ve bedene şifa olarak gösterilen Bayezid Külliyesi. 1682 yılında Edirne'yi ziyaret eden Evliya Çelebi külliyeyi şu sözlerle anlatmış; "Orada bir Darüşifa vardır ki; dil ile tarif edilmez, kalemler ile yazılmaz". Yapıldığı dönemde Osmanlı'nın en iyi hastanelerinden biri olan II. Bayezid Külliyesi'ndeki Darüşifa, Trakya Üniversitesi'nin katkılarıyla yapılan restorasyonla Sağlık Müzesi adını aldı. 2004 yılında ise 'Avrupa'nın en iyi Sağlık Müzesi' ödülünü kazandı. Külliye, Fatih Sultan Mehmet'in oğlu ve 8. Osmanlı Padişahı olan II. Bayezid tarafından yaptırılmış. Günümüzde külliyenin, cami dışındaki bölümleri Trakya Üniversitesi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü arasında yapılan bir protokol sonucu Trakya Üniversitesi'ne devredilmiş. Üniversitenin yoğun restorasyon çalışmaları sonucu Darüşifa ve Medrese bölümleri hizmete açılmış. Medrese halka hizmet veren bir sağlık birimi olarak kullanılıyor. II. Bayezid Külliyesi Bir akşam, Vakıf Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen gezi sırasında Deveci Han'da yemek verildi. Muhteşem davetin mönüsünü hazırlayan Hanedan Restaurant'a gittim. Patron ve pırıl pırıl ekip, işlerini çok iyi biliyorlar. Tarihi şehir Edirne'de Tunca Nehri'nin kenarındaki Hanedan Restaurant, hava ılık olduğu için bahçede hizmet veriyordu. Bence Hanedan, kaliteli servisi ile Edirne'nin gözde mekanlarından biri. Ayrıca patron Selahattin Kaya, elit kesime hitap eden Hanedan'ın özel yemekler, toplantılar, kokteyller ve balolar için de aranılan bir mekan olduğunu söyledi. Izgara ve kebap çeşitleri, meşhur iskender kebabı, kuzu tandır, balık türleri, soğuk mezeler mönünün vazgeçilmezleri. Ramazan'da her gün fasıl müziği ve iftar mönüsü var. Mönüde 12 çeşitten oluşan iftar tabağı, çorba, salata, ana yemek, tatlı, meşrubat, çay, kahve Bulunuyor. Fiyatı ise kişi başı 15 YTL. Aşçı Serdar Çetintaş işini iyi bilenlerden. Hanedan'ın telefon numarası (0284) 214 26 16. Başarılı bir kuruluş; Hanedan Şimdi rüya gibi bir yere geçelim isterseniz. Trakya Üniversitesi Sultan II. Beyazid Külliyesi içinde bulunan, Avrupa Konseyi 2004 yılı Avrupa Müze Ödülü alan sağlık müzesini görmelisiniz. Buranın dekoru ve konu mankenleri, Osmanlı döneminin şartlarını, tedavi yöntemlerini çok gerçekçi yansıtıyor. Darüşifa mimari bakımdan birinci avlu, ikinci avlu ve ana blok olmak üzere üç bölümden oluşuyor. İçinde neler yok ki? Sultan II. Bayezid bölümü, XV. yüzyılda Osmanlılar'da cerrahi bölümü, Darüşifalar, eczacılık tarihi bölümü, bulaşıcı hastalıklar bölümü, tarih boyunca hekimliğin gelişmesi, Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver odası, Dr. Osman Bey odası, imaret mutfak eşyaları odası, kartpostallardaki "yüzyıllık Edirne" sergi odası... Birinci avlu çiçeklendirilmiş. Emekli öğretmen Mübeccel Korkmaz, evlerinin bahçesinde bulunan balıklı havuzu müzeye armağan etmiş. Girişte, birinci oda ile tuvaletler arasında yer alan çeşme taşını da veren Mübeccel Hanım. Yataklı hastane bölümü 2000 yılına kadar olduğu gibi ziyarete açılmış. Zaman zaman buradaki Musiki Sahnesi'nde Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuarı tarafından konserler düzenlenmiş, müzeler haftasında sergiler açılmış. 2000 yılında buranın da dönemine uygun olarak canlandırılması söz konusu olmuş ve bölüm, Türkiye'de ilk olan "Psikiyatri Tarihi Bölümü" Ruh Hastaları Readaptasyon Derneği tarafından kurularak ziyarete açılmış. Bir de Vali Fahri Yücel Edirne Kent Müzesi'ne uğrayın. Fanatik okuyucularım olan iki cici genç kız, Arzu Balıca ve Firdevs Sütçüoğlu ile tanışın. Size burayı onlar anlatsın. Telefon numarası (0284) 213 30 56. Sağlık ve Edirne Kent Müzeleri Edirne, özellikle bu ay keyifle gezilecek ender şehirlerimizden biri. Camiler, medreseler, külliyeler. Doyamıyorsunuz. Işıl ışıl cami minareleri, birbirinden güzel sesli hafızların okuduğu ezanlar... Yaşamanız gerek. Bir akşam namazını kıldığım Muradiye Camii de bunlar arasında. Buranın hikayesi şöyle; Padişah II. Murat, rüyasında, Mevlana Celaleddin-i Rumi'yi caminin bugünkü yerinde görür. Çok etkilenerek o alana bir mevlevihane inşa edilmesine dair ferman yazdırır. Mevlevihane daha sonra camiye dönüştürülür. Muradiye Camii'nin çini mihrabı eşsiz güzellikte. Bursa Yeşil Camii'den sonra Osmanlı sanatının en görkemli çinili mihrabı. Osmanlılar'da ibadetlerden sonra, cemaata ikram edilmek üzere şerbet dağıtma geleneği, ilk defa Muradiye Camii'nin musluklarından akıtılarak yapılmış. Diğer görülecek camiler arasında henüz restorasyon çalışmaları süren Sevindik Mahallesi Kadirhane Sokağı'ndaki Selçuk Hatun Camii, Tarlakapı Mevkii'nde bulunan 5 asırlık miras Süle Çelebi Camii bunlardan ikisi. Genel Müdür Yusuf Beyazıt devam eden restorasyon çalışmalarına büyük önem veriyor. Çok da iyi çalışıyor. Muradiye, Selçuk Hatun Camiileri Ekmekçi Ahmet Paşa Kervansarayı, Ayşe Kadın Hanı olarak da biliniyor. Yancıkçı Şahin Mahallesi'nde, İstanbul Yolu Caddesi'ndeki Ayşe Kadın semtinde. İki şadırvanı ve tabhanesi bulunan büyük bir kervansaray. Ayrıca dört büyük ahır, birçok oda, caddeler üzerinde taş yapı dükkanlar, iki ahır arasında büyük bir havuz ve üzerinde kusursuz bir kemeri var. İki kez gittiğim, Osmanlı döneminin ilk çarşılarından olan Bedesten Çarşısı da kayda değer. Altı asırdır Edirne'nin hizmetinde. Eski caminin yanına inşa edilmiş olan çarşı, tıpkı Arasta gibi camiye gelenlere alışveriş olanağı sunmak amacıyla yapılmış. Defterhane, resmi defterlerin korunması ve arşivlenmesi için yaptırılmış olan Deveci Han restorasyonu yapılıp 25 Kasım 2000'de hizmete sunulmuş. Bina, Kültür Müdürlüğü'ne idare hizmetleri yanında el sanatları ve çeşitli etkinlikler için de kullanılıyor. Görülecek diğer güzellikler Değerli meslekdaşlarımla gittiğim ilk Edirne gezimden sonra Gelibolu Mevlevihanesi'nin açılış töreninde de bulunmuştuk. Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt ve medya direktörü sevgili Aslı Ceren Demircan ile birlikte pek keyifli bir seyahat olmuştu. Büyük Türk düşünürü Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin düşünceleri doğrultusunda, oğlu Sultan Veled tarafından şekillendirilen Mevleviliğin yaşandığı ve dervişlerin yetiştirildiği merkezlerden biri de Gelibolu Mevlevihanesi. Tahminen 17. yüzyılda Ağazade Mehmet Dede tarafından yaptırılan ve bir yıl içinde Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restorasyonu tamamlanan Türkiye'nin en büyük mevlevihanesi Gelibolu'yu da görmelisiniz. Ayrıca Gelibolu sakinlerinin 'doğadan gelen sağlık' diye tanıttığı bir güç macunu var ki müthiş bir şey. İçinde hurma, üzüm, ceviz, badem, kayısı, incir, çam fıstığı, fındık, kestane, yer fıstığı ve hindistan cevizi bulunan tatlının haşhaşlısı, çikolatalısı filan var. Sevgili yayın yönetmenim Rıfat'ım Ababay'ıma getirdim, bayıldı. Evet efendim, sevinçleriniz okyanuslar, üzüntüleriniz ise kum tanesi kadar olsun. PAZAR POSTASI'nda, Feshane'de buluşmak üzere hoş kalın. Bayinizden PAZAR POSTASI'nı istemeyi unutmayın efendim. sdudek@posta.com.tr Final...