Sayın sponsorlar, müzik zorda diyenlere kulak asmayın. Yarışmalara, konserlere, genç müzisyenlere destek olun

Haberin Devamı

AÇIN MÜZiĞiN ÖNÜNÜ


Sayın sponsorlar, müzik zorda diyenlere kulak asmayın. Yarışmalara, konserlere, genç müzisyenlere destek olun


Ben amatör müzik yarışmalarının faydasına inananlardanım. Öncelikle bu müzik işinin (Eğer öyle bir iş kaldıysa tabii) kalbi İstanbul. O nedenle küçük şehirlerde müzik aşkıyla yaşayan ve akacak mecra bulamayıp daralan genç müzisyenler için en kestirme yol bu yarışmalar.
Bugüne kadar birçok müzik yarışması izledim; birçoğunda jüri görevinde bulundum. Müziği, dolayısıyla kültür hayatını destekleyen firmalar ve kuruluşlar oldukları için sponsorlarının isimlerini özellikle belirtmek istiyorum.
Lise çağımda Milliyet Liselerarası Müzik Yarışması’nın heyecanını sonuna kadar yaşadım. O zamanki adıyla Spor ve Sergi Sarayı’nın sahnesinden kimler geçti saymaya kalksam, dudağınız uçuklar. Liselerarası yarışma misyonunu daha sonra Kadıköy Belediyesi’nin destekleriyle KASDAV üstlendi. Ancak bu yıl yine jüri üyesi olarak gördüm ki KASDAV desteğini çekmiş yarışmadan; bu desteği artık ETİ veriyor. KASDAV; Liselerarası Müzik Yarışması’na ayırdığı ödeneği daha faydalı işlerde kullanabilecek mi merak ediyorum.
İstanbul’un en köklü kulüplerinden biri olan Roxy’nin efsanevi ‘Müzik Günleri’ var sonra. Roxy, yıllarca hakkıyla üstesinden geldi bu işin. O sahneden de çok önemli alternatif gruplar çıktı. Yıllarca Tuborg destekledi ‘Roxy Müzik Günleri’ni. Ama mekanla anlaşması bittiğinden artık destekçisi yok yarışmanın.
Bu yıl dördüncüsü düzenlenen ve Efes Dark’ın ön ayak olduğu Rock’n Dark’tan son iki yılda Batı Yakası ve Gizli Özne gibi iki iyi grup çıktı. Bu yılın birincisi SADE’den de umutluyum.
Miller Music Factory, çeşitli kategorilerde farklı isimler keşfediyor epeydir. Jack Daniel’s Rock Competition vardı. Bu yıl yapılamadı.
Show TV’nin ‘Sing Your Song’undan yıllar önce Emre Aydın çıktı, maNga çıktı, TNK çıktı.
Aynı TNK, 2004’te Fanta Genç Yetenekler Arıyor’un da birincisi oldu. Ancak Fanta altı yıl kadar çekti elini yarışma işinden. Bu yıl Fanta Stage adıyla geri döndüklerine çok sevindik. Yarışmanın birincisi Ozan Ünlü de gelecek vaat ediyor.
Diyeceğim o ki; müzik zorda falan diyenlere kulak asmayın sayın sponsorlar, sayın destekçiler; çünkü satmayan sadece albümler. Yarışmalar, konserler ve yeni albüm modelleri için vereceğiniz destekle açın müziğin önünü. Devir o devir...

ŞEBO, CEZA, ANTALYA
Fanta Stage’in birincisi Ozan Ünlü ve bu yılın en iyi gruplarından TNK’nin de sahne alacağı Fanta Gençlik Festivali’nde Ceza ve Şebnem Ferah performanslarını izlemek üzere düştük nemli bir şehir İstanbul’dan adeta bir cehennem olan Antalya’nın yollarına.
Perşembe günü, Antalya Beach Park’taydık anlayacağınız. Yarın, festival sahnesi Bursa’da kurulacak. Çarşamba Eskişehir ve cuma Tekirdağ Konserlerinden sonra Fanta Gençlik Festivali cumartesi akşamı İstanbul’da son bulacak.
Aşırı neme rağmen hem Ceza hem de Şebnem Ferah konserlerini izlemekten ekipçe çok keyif aldık. Ekip dediğim gazeteciler... İşte o ekiple aramızda yaptığımız görüşmeler sonucunda şu ortak kanıya vardık; ben basın sözcüsü olarak aktarıyorum:
CEZA: Herhangi bir Ceza konserinden sıkılmak mümkün değil aslında. Yaptığı işin enerjisi yüksek. Ceza şahsına münhasır; tavrı sert olmasına karşın son derece nazik. Ancak öte yandan Ceza’nın artık sahnesine bir yatırım yapma zamanı gelmedi mi? Bu kadar kaliteli bir işin; görsel uzantılarını da hak etmiyor mu artık Ceza hayranları? İşin teknik kısmını bir kenara bırakalım mesela canlı enstrümanlarla bir performans; b-boylar, b-girl’ler neden olamıyor? Hani DJ olarak Funky C olunca arkasında bir derece, ama benim gördüğüm DJ arkadaş play ve stop tuşlarına basmaktan gayrı bir şey yapmadı ki.
ŞEBNEM FERAH: Yeni albümden sonra izlediğim ilk konserdi. Bildiğiniz kemikleşmiş kadro, bildiğiniz seyirci iletişimi. Açıkçası son albümü hazmetmekte hepimiz biraz zorlandık. Ama dinledikçe içine giriyorsunuz şarkıların. Konserde bunu bir kez daha anladık. Yenileri çaldı, eskileri çaldı; ‘Dans Pisti’nde yine
numarasını yaptı ve bir hayranıyla dans etti sahnede Şebo. İstanbul Konseri’ni kaçırmayın derim. Bir de o sıcakta Rammstein alevleri fışkırmasaydı sahneden yazın ortasında; sanki daha iyi olacaktı.


GÜNDEME DiKiZ
- Fotoğrafı çekilen kişiler hiç önemli değil. Balkondur, teknedir, terastır; özel alan değilmiş. Madem ki Maçka’da komşuların görebileceği bir yerdesin, o zaman fotoğrafın çekilebilirmiş. Tamam, o zaman karşı apartmandaki daireyi kiralayıp yatak odamızın perdesinin arasından da çeksinler. Mutfak robotu kılığına girsinler mutfakta çeksinler, tesisatçı olup tuvalette çeksinler, çilingir olup anahtar deliğinden baksınlar. Yılın magazin olayı böyle yaratılıyorsa; bin türlü yolu var. O ihtiyati tedbir kararı da boşa alınmadı herhalde; siz istemeseniz de özel hayat diye bir şey var.
-TDK’yle dalga geçme modası eskilere dayanıyor. TDK’nin yabancı sözcükler yerine önerdiği kelimelerden niye bu kadar rahatsız oluyoruz? Dil, yaşayan bir organizmadır. Bir sözcüğe ne kadar sahip çıkarsanız, o sözcük o kadar Türkçe olur. Bakın artık kampüs sözcüğü unutuldu yerleşke deniyor. Ama üniversite yerine evrenkent olmadı. Olmayabilir. Ben konuyu o meşhur ‘dille’ başka bir galaksiden özetlemek isterim: Bence TDK yıkılıyor. Biz; gazeteci, edebiyatçı, vatandaş bu dili korumak için aynı umbrella altında buluşmazsak gök konuksal avrat şakalarını falan bile ararız dermişim...
- Amerikalı rock grubu Alice In Chains; Sonisphere Festivali vesilesiyle yaptıkları İstanbul seyahati sonrasında şöyle buyurmuşlar: “Türkler ter kokuyor, otelin asansöründe midemiz bulandı. İstanbul bir terör kenti, güvenlik yetersizdi. İyi ki kuliste kimlik kartı bile olmayan bir sürü adam dolaşıyordu da bomba patlarsa etten duvar olurlar diye düşünüp rahatladık.” Rock’n roll’a gel, zihniyete gel! Hadi bu ter kokusu meselesine taktınız bu kadar; bizim komilerin deodorant alacak parası yok kabul ediyoruz da; kulisteki kalabalığın sizi bombadan korumak için etten duvar örmesi falan nasıl bir kafanın ürünüdür? Bizim tıfıl rock’çılar da sosyal medya alanlarında ‘haklı adamlar’ falan diyor ya; yazıklar olsun...