Başbakanımız “Central Park olmaz, onlar bizi taklit etsin” dedi. ‘İstanbul Central Park’, ‘Çırpıcı Park’ olma yoluna girdi. Zaten yeşil alan olan Çırpıcı Çayırı hızla şehir parkına dönüşecek. Yani bu günlerde; İstanbul’da hava nasıl olursa olsun Gezi ve Çırpıcı parkları üstünde sadece seçim rüzgârları esiyor

PARKLARDA DURUM SEÇiM HAVASI

Tanınmış coğrafya bilimciler Neil Smith ve Don Mitchell; özellikle şehir parklarının, politik etkinliklerin organize edilebileceği ve politik düşüncelerin geniş kitlelere duyurulabileceği alanlar olması gerektiğini söylüyorlar. Nancy Fraser; Berkeley Üniversitesi’nde profesörlük yapan bir mimar. Kentsel teori, kent tarih ve tasarımı üzerine uzman. Diyor ki: “Şehir parkları ve tüm kamusal alanların asıl işlevi demokratik yaşam tarzını oluşturmaktır. Yani bu tarz alanlar; sadece rekreasyon ve doğayla bütünleşmeye olanak sağlayan alanlar değil ‘demokratik kentli’ olma düşüncesinin de temel taşlarındandır.”
Gazeteci-yazar William Kowinski, best-seller olmuş kitabı “The Malling of America (Amerika’nın AVM’leştirilmesi)”da; “AVM’lerdeki kontrol edilebilen tüketim düşkünü kalabalıkların, şehir parklarındaki kontrolsüz sosyal çeşitlilikten daha karlı” olduklarına işaret ediyor.
Felsefe profesörü, sosyolog ve siyaset bilimci Jürgen Habermas, “Kamusalın Yapısal Dönüşümü (İletişim Yay. 1999)” adlı kitabında; “Politik aktivitenin yerini yönlendirilmiş tüketim davranışı almaktadır. Kamusal mekânların, alanların özelleştirilmesi bu nedenle özendirilmektedir” diyor.
Bir anlamda; ‘residence’ların, falanca ‘konaklar’ın, ‘tower’ların; yani bu cafcaflı isimlerin ardında; şehir parklarına uzak bir yaşam biçiminin özendirildiği, bu yerleşim birimlerinde doğanın sembolik olarak “toplumsal kentli”lerin değil “birey”lerin emrine sunulduğu gerçeğinin; o göletlerin, kendinden bahçeli balkonların varlık nedeninin de altını çiziyor.

Gezi mi çırpıcı mı Central?
‘Central Park’; ABD’nin New York Kenti’nin Manhattan’ında dünyaca ünlü bir şehir parkı. Yıllık ortalama 25-30 milyon civarında ziyaretçisi oluyor. 3410 dönüm civarında bir park; merkezde, gökdelenlerin tam ortasında. İçinde hayvanat bahçesi var. Barlar var, restoranlar var. Heykeller, tiyatrolar var. Dans performansları ve film gösterimleri oluyor. New York Filarmoni de konser veriyor, bir country konserinin 1 milyon kişiyi bir araya topladığı da oluyor (Garth Brooks, 1997).
Belediye tarafından değil “Central Park Koruma Kurulu” tarafından yönetiliyor. Merak edenler için; sözleşmeli çalışan ve kar amacı gütmeyen özel bir kurum bu.
Kadir Topbaş; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı... Bir süre önce “İstanbul’a, Central Park yapacağız” diyor.
Bunu duyan Sayın Başbakan cevap vermekte gecikmiyor: “İstanbul’a Central Park yakışmaz, İstanbul’a şehir parkı yakışır. İlla birilerini taklit etmemize gerek yok. Birileri bizi taklit etsin...”
Sayın Topbaş ivedilikle bir isim öneriyor; “Çırpıcı Parkı”... Orası zaten yeşil alan, adı üstünde Çırpıcı Çayırı... Oluyor mu sana Central Park; Çırpıcı Park...
Ama böylesi daha iyi sanki. Sayın Başbakan haklı. Merter’deki 500 dönümlük kent içi orman alanına “Central (Merkez)” Park demek pek doğru olmazdı.

Büyüklerimize teşekkür ederiz
Büyüklerimize o alandaki yapılaşma faaliyetinden vazgeçtikleri ve zaten yeşil olan bir alanı tamamıyla İBB mülkü haline getirerek halkın kullanımına sunmayı planladıkları için teşekkür ederiz. Etmeyip de ne yapacağız?
Belki de en “central” parklardan biri olan küçücük “Gezi Parkı”nı; önce AVM, sonra Şehir Müzesi yapmayı akıllarından geçirdikleri için minnettarız kendilerine. Olmayıp da ne yapacağız?
Bu vesileyle şehir ve yeşil alanlar üzerine daha çok düşünmeye başladık. Bir park, yeşil alan muhabbetidir
gidiyor; ne güzel, hayırlara vesile
olsun.
Özellikle iki park; Gezi Parkı ve Çırpıcı Şehir Parkı... İkisinin de adı dilimizden düşmüyor. Ve hava durumu ne derse desin, ikisi üzerinde de seçim rüzgârları esiyor.
New York’un ‘Central Park’ı; Londra’nın ‘Hyde Park’ı, ‘Richmond Park’ı; Amsterdam’ın ‘Vondelpark’ı; Vancouver’ın ‘Stanley Park’ı; Berlin’in ‘Tiergarten Park’ı; Münih’in ‘Englischer Garten Park’ı; ismi itibariyle kesin olarak özenmememiz gereken Mexico City’nin ‘Chapultepec Park’ı; Santiyago’nun ‘Metropolitan Park’ı, Paris’in ‘Bois de Boulognes’u, ‘Bois de Vincennes’i; Tokyo’nun ‘Ueno Park’ı, “Imperial Gardens”ı ve diğer şehir parkları...
Bizi taklit edecekler umuduyla ‘Çırpıcı Parkı’nın bitmesini bekliyoruz.
Bir de; demokratik kent yaşamının bir parçası olacak mı ‘Çırpıcı Parkı’, onu merak ediyoruz.

Haberin Devamı