Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları

‘A Year in Provence/Provence’de Bir Yıl’, Peter Mayle’in ünlü seyahat kitabı. Yayımlanalı çeyrek yüzyılı geçti ama kitapta anlatılan Provence’le bugünkü Provence arasında tek fark, aradan geçen zaman herhalde.

Kentsel yapılaşmanın bir kültürün özünü ve insanların ruhunu yansıttığı doğru herhalde. Ama belki daha da önemli olan, kırsal alanlar, insan ve doğa ilişkisi. Ülkemizde sevimli, otantik, çirkin ya da Disneyland misali yapılaşmaya yenik düşmeyen köy ve kasaba kaldı mı acaba?

PROVENCE’DE BiR GÜN: AUBERGE DE L’AIGUEBRUN

Gerçekten bir köy
Provence denen ve Fransa’nın Marsilya kentinin kuzeyindeki geniş alanı kapsayan efsanevi bölgedeyse bir tek çirkin köy veya kasaba bulmak mümkün değil. Ben ailemle Provence’in Luberon denen alt bölgesinde kalıyorum, Bonnieux köyünde. Kaldığım yere butik otel desem yanlış olur. Daha çok bir köy evi, üç katlı bir taş ev. Arazi geniş. Gece gözümü kapadığımda 30 metre ileride tembel tembel akıp giden çayın sesini dinliyorum. Sabah uyandığımda pencereyi açıp yaban kekiği ve diğer otların kokusunu içime çekiyorum.

Haberin Devamı

Auberge de L’Aiguebrun burası. Etrafı yemyeşil tepelerle çevrili bir ovada, belki 10 dönümlük bir araziye kurulmuş. İki kişinin gecede 100 euro’ya kalacağı bungalow’lar da var arazinin içinde. Arazi sahibi, şimdi 80’lerinde olması gerektiğini düşündüğüm ‘5’ten 7’ye Cleo’ filminin hiç unutmayacağım kadın yönetmeni Agnes Varda’ymış.

İyi fiyatlarla iyi yemek var
Ceylan, buradaki havuza bayılıyor. Çocuklu aileler için ideal bir yer. Burayı ideal kılan, diğer bir unsur da mutfağı. Son derece uygun fiyatlara çok iyi yemek mümkün. Kahvaltı fiyatın içinde. Ben şahsen yıllardır ya öğle yemeği yerim ya da kahvaltı ederim. Öğle yemeği yiyeceksem bir kahve bana yeter. Ama burada portakal suyu taze sıkılıyor ve güne taze portakal suyu içerek başlamak, güzel bir şey.


Akşam yemeği öncesi yemek salonunun önündeki bütün vadiye hakim, muhteşem manzaralı terasta aperetiflerimizi alıyoruz. Ceylan için süt, hanım için şampanya, benim içinse bizim rakının tatlısını andıran Cassis. Yanında küçük tadımlıklar. Havuç dilimlerini banmak için patlıcan salatası ve zeytin ezmesi. Ceylan, zeytin ezmesine bayılıyor. Bense minik turpları, üzüm taneleri gibi mideye indiriyorum.

Haberin Devamı

Servis de çok iyi
Yemek servisi sadece iki garson bulunmasına rağmen hiç aksamıyor. Herkes güleryüzlü. Jonathan, herkesle ilgileniyor ve her derde koşuyor. Burada karşılaştığımız misafirperverlik, zaten güzel bir tatili daha da cazip kılıyor. Mevsim, buranın ünlü yeşil kuşkonmazı zamanı, Pertuis kuşkonmazı. Ben yemeğe kuşkonmazla başlıyorum. Hem buharda pişmiş hem de çiğ kuşkonmaz aynı tabakta. Üzerlerine vakumda ağır pişmiş köy yumurtası. Bunun dışında parmesan dilimleri ve chorizo sucuğu. Hafif ve çok lezzetli.

Mönüde neler var?
Burada mönüyü alınca bir başlangıç, bir balık ve bir ana yemek seçiyorsunuz. Linda, ördek ciğeri seçiyor. Kuşkonmazda olduğu gibi bunda da çiğle pişmiş kontrastı var. Sote edilmiş ve terin. Yanında mango meyvesinden bir sos, çok çok iyi. Ceylan, pilav sevdiği için risotto istiyor. Kurutulmuş domates ve yaban mantarlı, yarısını yiyor. “Sevmedin mi?” diye soruyorum. Sağ elinin baş parmağını yere paralel açıyor, anlamı, ‘şöyle böyle’.
Balık, kaya barbunu. Kılçıklarından temizlenmiş. Taze bezelye püresi üzerine oturtulmuş. Klarifiye edilmiş tereyağında kızartılmış. Yanında da Fransızların muhteşem ‘beurre blanc’ denen tereyağı sosu. Ana yemek olarak da güvercin alıyoruz. Minik güvercin, bütün olarak fırında pişirilmiş. Üzeri zeytin parçacıklarıyla kaplanmış. Yanında patates gratenle sunuluyor.
Eğer bıldırcını seviyorsanız bunu daha çok seversiniz. Ceylan, pilavdan tatlıya geçiyor ve frambuazlı-limonlu tartları bizimle paylaşmaya yanaşmıyor. Sağ elinin baş parmağı yukarıyı işaret ediyor. Bense sütlaç seçiyorum, Riz au lait. Portakal çiçeğiyle lezzetlendirilmiş ve yanında limonlu dondurmayla sunuluyor.

Haberin Devamı

Şarap pek memnun etmiyor
Yemekte buranın rozelerinden birini içiyoruz, 2011 Chateau Marie. Grenache ve Cinsault üzümlerinden. Ülkemizdeki rozelerin hepsinden iyi. Güvercinleyse bir bardak syrah ağırlıklı Chateau la Canorgue deniyorum. Bulunduğumuz otele birkaç kilometre uzaklıkta bağlar. Sıcak iklimlerin syrah’larını pek sevmiyorum çünkü kaba ve yüksek alkollü oluyorlar. Maalesef bu da öyle. İki yudum alıp yemeğe suyla devam ediyorum. Tadım mönüsü, 45 euro. Roze şarapsa 18 euro. İnşallah sizlere de nasip olur burada ailenizle tatile gelmek.