Cadde YIL 2027 YER iSTANBUL

YIL 2027 YER iSTANBUL

09.08.2011 - 22:42 | Son Güncellenme:

Türkiye AB’ye girmiş. İstanbul, bilim ve teknoloji başkenti. Çok zenginiz, çok. Petrol ve doğalgaz köprüsü olmuşuz. Her şey ‘nano’. Terör bile. Bunları biz uydurmuyoruz. ‘Derviş Evi’ romanında yazıyor. İrlandalı bilim kurgu yazarı Ian McDonald oturmuş, Türkiye’nin 16 yıl sonraki halini hayal etmiş

YIL 2027 YER iSTANBUL

Hepimiz, zaman zaman yakın geleceği, örneğin 15-16 yıl sonrasını, hayatımızın nasıl değişeceğini, teknolojinin, trafiğin durumunu merak ederiz. Türkiye’nin, hatta dünyanın geleceğine ilişkin de öngörülerde bulunuruz. Ama hiçbirimizin aklından, bir başka ülkenin, örneğin Mısır’ın ya da Brezilya’nın yakın geleceğini hayal etmek geçmez. Bu yüzden Ian McDonald’ın Pegasus Yayınları’ndan çıkan ‘Derviş Evi’ romanını elimize alınca, çok şaşırdık. Türkiye, şimdiye kadar Batılı yazarların ilgi alanına sık giren bir ülke olmamıştı; hele bilim kurgu romanlarına mekan hiç olmamıştı. Hal böyle olunca da bize düşen, kitabı bir solukta okuyup, yazarı Ian McDonald’la konuşmak oldu. Heyecan verici bu hikaye, 541 sayfa olmasına rağmen bir çırpıda okunuyor.

Haberin Devamı

* Türkiye üzerine roman yazmak nereden aklınıza geldi?
10 yıldır, bilim kurgu romanlarında mekan olarak pek seçilmeyen ülkelerde geçen hikayeleri yazıyorum. Bilirsiniz, genellikle hep Batılı insanlar ve onların yaşamlarındaki değişimler konu edilir, ‘Uzaydaki Amerika’ gibi. Ama gelecek, her yerde herkes için aynı zamanda oluşacak. Bugün de gelişmelerden herkes etkileniyor. Los Angeles’ta yeni bir akıllı telefon piyasaya çıktığında, Gana’da, Sao Paulo’da ya da Ankara’dakiler de bu cihazı alıyor ve kullanıyor. Dünyadaki farklı ülkeleri aynı seviyeye getiren en önemli şey teknoloji ve bu, bir yazar olarak benim çok ilgimi çekiyor. Yakın gelecek, Hindistan ya da Brezilya’da -ikisi de hakkında yazdığım ülkeler- nasıl şekillenecek merak ediyorum. İki ülke de, Batılı bilim kurgu edebiyatında göz ardı edilmiş olmasına rağmen, hızla gelişen ekonomileriyle gelecek yüzyılın büyük oyuncuları olacak. Aynı şekilde, Türkiye’nin ekonomik alandaki yükselişi ve özellikle bölgedeki gücüyle politik bir çekim merkezi olmaya başladığına ilişkin de çok şey okudum.

* Kitabı okuyunca, Türkiye hakkında çok derin bir bilgiye sahip olduğunuz görülüyor. İnsanların yaşam alışkanlıklarına, davranış biçimlerine, farklı aile yapılarına dek pek çok detay aktarılıyor. Bu bilgileri nereden edindiniz?
Kitabın temel kurgusunu, 2006 yılında Los Angeles’tan Belfast’a dönerken yaptığım uzun uçak yolculuğunda oluşturdum. Ama sonra araştırmam ve yazmam üç yılımı aldı. Araştırmalarım her zaman, birçok yolculuk yapmayı, farklı insanlarla tanışmayı, okumayı, medyayı izlemeyi ve popüler kültürü takip etmeyi içerir. Yazar olarak doğuştan gelen bir hediyeye sahibim; son derece görsel bir hafızam var; bir kez gördüğüm bir şeyi, yıllar sonra tüm detaylarıyla aktarabiliyorum. Ama tek bir sözcük bile yazmadan önce çok yoğun araştırma yapmam gerekiyor. Topladığım bilgilerin yüzde 80’ini kullanmıyorum elbette, ama hangi bilgileri eleyeceğimi de yazmadan bilemiyorum.

* Başkalarından, özellikle Türklerden yardım aldınız mı?
Kuzey İrlanda’da yaşayan çok az Türk var. Onlarla temas kurdum. Hepsi çok yardımsever ve açık fikirliydi. Türkiye üzerine bir bilim kurgu romanı yazmak istememi, çok heyecan verici buldular.

* Kullandığınız isimleri de onlar mı önerdi?
Hayır. Türk gazetelerinden buldum.

Haberin Devamı

Galatasaraylı ‘Ultra Lord’
n Kitapta kendine ‘Ultra Lord’ diyen hırslı karakterinizin en önemli özelliklerinden biri Galatasaraylı oluşu. Neden bu takımı seçtiniz?
Bütün romanlarımda spordan yararlanırım. Bir topluma nüfuz etmek için iyi bir yoldur. Bana Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş, dönüşümlü olarak sürekli şampiyon oluyor gibi geldi.

* Özellikle İstanbul’u, semtleriyle, trafik bağlantılarıyla, sokak ve meydanlarıyla çok iyi biliyor gibisiniz. İstanbul’da yaşadınız mı?
Aslında bana çok uygun bir kent olduğunu düşünüyorum ama hiç yaşamadım. Yalnızca sık sık kısa sürelerle ziyaret ettim. İstanbul’da bazıları inanılmaz pahalı, çok güzel yerler var.

* İstanbul’un 16 yıl sonra bir bilim ve teknoloji kentine dönüşeceğini neye dayanarak öngördünüz?
İstanbul, üretim konusunda olduğu kadar, teknoloji konusunda da merkez olma potansiyeli taşıyor. Zaten Türkiye’yi romanıma yer olarak seçmemde de güçlü imalat sektörüne sahip oluşu büyük rol oynadı. Çünkü bir sonraki adım, daima eğitime yatırım olur, onu da inovasyonla girişimcilik artışı izler. Birçok açıdan Türkiye’nin İrlanda’ya benzediğini düşünüyorum. Her iki ülke de girişimcilik ve yeni iş alanları oluşturmakta, iş geliştirmekte çok güçlü değil; daha çok emlak spekülasyonuyla uğraşmayı tercih ediyor. Ama Türkiye’yi son ziyaretimde, teknoparklarda, ileri teknolojinin kullanıldığı birçok iş geliştirme faaliyetine başlandığını gördüm. Büyük, eğitimli bir nüfus, pazarlara açık ve rekabetçi bir vergi rejimiyle, Türkiye küresel bir iş merkezi haline gelebilir. Ayrıca Türk medyası ve popüler kültür de çok hızlı gelişiyor.

* Neden 2027 yılını seçtiniz?
Bugün yaşadığımız dünyayla bağlantılı olması için yeterince yakın bir gelecekte geçmesini istedim. Geçmişte yazdığım birkaç kitapta da aynı şekilde yakın geleceği anlatmıştım. Çünkü bana göre bilim kurgu, geleceği öngörmekle değil, gelecek hakkında düşünme yolları ve teknolojinin toplumu
nasıl etkileyeceğini hayal etmekle ilgili.

Derin devlet meselesi

* Teknoloji açısından yeterince uzak ama kitaptaki derin devlet göndermeleri düşünülünce de çok yakın bir dönem gibi geliyor. Derin devletle ilgili bilgiyi nereden edindiniz?
Gizli kaynaklarım var (gülüyor). Her toplumda kötü kan taşıyan bir damar vardır. İnsanların korktuğu ve paranoyalarını besleyen önemli şeyleri bulmak ve onlara dokunmak, merak duygusunu kamçılar.

* Kitapta Türkiye’deki etnik gerilimlere de değiniyorsunuz.
Bir arkadaşımın arkadaşı Kürt; Oxford’da restoranı var ve benim arkadaşlarımdan biri de Kıbrıs sorunuyla ilgili
araştırmalar yapıyor; bana çok ilginç bağlantılar verdi.

Haberin Devamı

YIL 2027 YER iSTANBUL


IAN McDONALD KiMDiR?
1960 yılında İngiltere Manchester’da doğdu. Beş yaşındayken ailesiyle bugün de yaşamını sürdürdüğü Kuzey İrlanda’ya taşındı. İlk hikayesi 1983’te, ilk romanı 1988’de yayımlandı. Bugüne kadar 28 edebiyat ödülü kazandı. Bunların üçünü; Arthur C. Clarke Award, John W. Campbell Memorial Award ve British Science Fiction Association Award’ın ‘En İyi Roman’ dalında bu yıl ‘Derviş Evi’yle aldı. Bilim kurguyu bilinçli olarak seçmediğini söylüyor: “Hep o tür kitaplar okuyup, o tür filmler seyrederdim. Çok hoşuma gidiyordu. Sonunda öyle hikayeler yazmaya başladım.”