Cumartesi "5N1K, 1000inci programa koşuyor"

"5N1K, 1000inci programa koşuyor"

12.10.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

"5N1K"yı hazırlayan Cüneyt Özdemir ve Soner Yalçın, 1000inci programlarını kutlamaya hazırlanıyor. Yalçın "Ekranın arkasını ben toparlarken, daha zor olan ekranın önünü toparlamayı da Cüneyt yapıyor", Özdemir "Televizyonda görünen ben olduğum için benim programım olarak algılanması yanlış olur" diyor

5N1K, 1000inci programa koşuyor

axcum011.jpg Soner Yalçın: Sanıyorum, Türkiyede ne varsa bu programda da onların olması. Siyaset de, ekonomi de, savaş da, magazin de... Türkiyenin gündeminde olanları programa taşıyoruz. Bunu da farklı bir şekilde yapmaya çalışıyoruz. Mesela 12 Eylül mü, herkes 12 Eylül 1980deki askeri darbeyle ilgili haber yapar. Biz "Diğer ülkelerde de darbeler oldu, oralarda ne oldu?" diye bakıyoruz. Mesela Yunanistanda 1967 Albaylar Cuntasındaki adam hâlâ göz hapsinde ve 90 yaşında. Türkiyedeki durumla bunu karşılaştırdığınız zaman, ortaya çıkan tablo... İşte 12 Eylülde bizim yaptığımız haber bu. Farklı bakış dediğimiz de bu. Dile bile kolay değil: Bin program... Nedir bu işin sırrı? Cüneyt Özdemir: Sonerle biz bunu uzun süre düşündük, çok da kurumsal bir isim olmasını istemedik. İnsanlar programlarına bir isim veriyorlar sonra o ismin arkasında durmak zorunda kalıyorlar. 5N1K bir habercilik terimi. Bu ismi verirken de çok tereddüt ettik. O yüzden de her programın başında hâlâ ismi açıklamaya çalışıyoruz. Yine de birçok kişi bu ismin anlamını bilmiyordur. (5N1K: Ne, nerede, neden, ne zaman, nasıl ve kim sorularının birleşiminden oluşan bir terim.) 5N1K ismi nereden çıktı? "Bin programlık bir işi bir kişinin tek başına yapması mümkün değil" Soner Y.: Ankaradan, gazetecilikten tanışıyoruz. Ben Sabahta yazı işleri müdürlüğü yapıyordum, Cüneyt de CNN Türkte çalışıyordu. Zaten aramızda böyle bir programın konuşmalarını yapıyorduk, bir yandan bu programın çalışmaları devam ediyordu. Yani ilk baştan beri Cüneytle birlikteydik. Programla beraber ben de CNN TÜRKe geçtim. Nasıl tanıştınız? Soner Y.: Ben tercih etmiyorum. Tanınmak, ünlü olmak istemiyorum. Günlük hayatımı daha rahat yaşayabilmek için kamera arkasında olmayı tercih ediyorum. Neden hiç kamera önüne geçmiyorsunuz Soner bey? Cüneyt Ö.: Tabii "Beyni Soner, yüzü sensin" dersen rahatsız edici. Ben duymadım ama eğer böyle bir şey varsa, bu çok rahatsız edici. Çünkü biz bu programı birlikte hazırlıyoruz. Soner bir şey hazırlıyor da ben çıkıp onu sunan bir sunucu değilim ki. Soner Y.: Ekranın arkasını ben bir şekilde toparlarken, daha zor olan da ekranın önünü toparlamak. Onu da Cüneyt yapıyor. Böyle bir anlaşma var aramızda. Bu gizem meselesi, Soner Yalçının arkadaki gizli kahraman gibi görülmesine neden oluyor. Yalçın için "programın beyni", sizin için "programın yüzü" denmesi rahatsız edici değil mi? Cüneyt Ö.: Çünkü her gün milyonlarca insan önünde bir sınava çıkıyorsun. Her gün iyi konuşmak, hata yapmamak zorundasın. Tüm ekibi temsil ediyorsun sonuçta. Arkada günlerce uyumamış montajcının emeği var belki ama onu temsil eden senin konuşman. Ama nasıl ki benim için "programın yüzü" denmesi yanlışsa, bu programın Cüneyt Özdemirin programı olarak algılanması da yanlış. Daha zor olan ekran önü mü? Soner Y.: İnsanlar yarı gelişmiş bir ülkede yaşadıkları zaman yapılan işleri ekibe değil kendilerine mal etmeye çalışırlar. Bu, aşiret yapısından, kahramana duyulan özlemden kaynaklanır. Oysa sanayi toplumunda kolektif çalışma vardır. Herkes dişlinin bir yerinde işini yapar. Bin programlık bir işi bir kişinin yapması mümkün değil. Bunu da Soner beye soracağım. "5N1K"nın Cüneyt Özdemire mal edilmesi hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Cüneyt Ö.: Sonerle çalışmak süper, insanı besleyen bir şey. Birbirimizi tamamlıyoruz. Sonerin entelektüel birikimi, benim seyahatlere gitmeyi seven biri olmam. Zaman zaman birbirimizin tam zıttı iki insanız. Dinlediğimiz müzik, yediğimiz yemek... Ama biz bunu öyle bir araya getiriyoruz ki, ikimiz birleşince Voltranı oluşturuyormuşuz gibi oluyor. Birlikte çalışmak zevkli mi? "Soner alışverişkoliktir", "Cüneyt romantiktir" Cüneyt Ö.: En fazla sessizliğimiz oluyor bizim. Birimiz susar. Ya da birinin suratı düşer, diğeri anlar ki bir şey var. Kavga ediyor musunuz? Soner Y.: Nasıl olsun? Biz her gün birlikte program yapıyoruz. Konuşmak zorundasın. Küslük oluyor mu? Cüneyt Ö.: Bence Soner bir kitap manyağı, okumayı acayip seven, tarihe çok meraklı, gözü pek, çok eğlenceli... Eee... Biraz olumsuzlardan da bahsedeyim, değil mi? Hiç böyle bir şey düşünmemişim daha önce, aklıma gelmiyor. Çalışkan, üretken... Ne bileyim? Hah Soner bir alışverişkoliktir (Gülüyorlar). Onun bu huyundan nefret ediyorum. Alışverişkolik derken alma anlamında değil, gezme anlamında koliktir. Çarşı pazar dolaşmaya bayılır. Soner Y.: Ben Cüneyt anlatırken not aldım. (Okuyor) Cüneyt duygusaldır, duygularıyla yaşar. Romantiktir, gizli bir şair yönü vardır. Çalışkandır. Sinirlidir. Zevklidir. Yine iyi söyledim; Beş özellik yeter değil mi? Birbirinizi anlatır mısınız? Soner Yalçın gazeteciliğe 2000e Doğru dergisinde başladı. Star ve Show TVde çalıştı, bir ara Sabah gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. "Efendi", "Bay Pipo" ve "Reis" gibi çok satan kitapların yazarı. Yalçın ünlü olmayı sevmediğini, daha rahat bir hayat yaşamak için kamera arkasında kalmayı tercih ettiğini söylüyor. "Günlük hayatımda rahat olabilmek için kamera arkasındayım" Cüneyt Özdemir 32. Gün ekolünden geliyor. "Komutanın Şüpheli Ölümü", "Eşref Bitlis Olayı", "Düşsesi" ve "Onlarlaydım Ama Onlardan Değildim" gibi kitapları bulunuyor. Özdemir her gün ekrana çıkmayı bir sınava benzetiyor, "Hata yapmamak zorundasın. Tüm ekibi temsil ediyorsun sonuçta" diyor. "Her gün milyonlarca insanın önünde sınava çıkıyorum" "İşte bu benim bittiğim andır dedim" Soner Y.: Beni heyecanlandıran dünyanın konuştuğu olayları yerinde izleyip canlı yayınlar yapmak. Afganistan savaşı, Irak savaşı, Dünya Kupası, olimpiyatlar... Cüneyt Ö.: Bir canlı yayın anım var. "Kahpe Bizans" filmi yeni çıkmıştı. "Bizans kahpe mi, değil mi?" tartışması yapıyorduk. Prof. Semavi Eyice ile konuşacağız. Kar yağıyordu, İstanbulda trafiğin tıkandığı bir zamandı. "Telefonla bağlantı kuralım" dedik. Benim ilk sorum "Semavi bey, siz filmi seyrettiniz mi?" oldu. "Benim gözlerim görmüyor yavrucuğum" dedi. O an "İşte bu benim bittiğim andır" dedim içimden. Soner Y.: Bodrumdaki Burhan Öçallı programı da anlatsana Cüneyt. Cüneyt Ö.: Onu da sen anlat. Soner Y.: Yalıkavak Marinadan canlı yayın yapacağız. Marinanın müdürü de Bruno diye İsviçreli biri. Ama Burhan adını almış, çok güzel Türkçe konuşuyor. Cüneyt Ö.: Cola Turkanın şey hali... Türkleşmiş İsviçreli. Bin program içinde unutamadığınız bir tane var mı? Soner Y.: İşte onunla İsviçrede yaşayan müzisyen Burhan Öçalı birlikte programa çıkaracağız. Fakat bunlar programdan önce konuşmuşlar, demişler ki "Biz bir numara yapalım. Eski arkadaşmışız, İsviçreden tanışıyormuşuz gibi yapalım." Sözde beraber okumuşlar İsviçrede ama 20 yıldır görüşmemişler, bizim programda da tesadüfen karşılaşmışlar gibi... Cüneyt de, ben de buna inandık tabii. Cüneyt Ö.: Programa girdik, tamamen bu tesadüf üzerinden konuşuyoruz. "Hangi okulda okudunuz?" diye soruyorum, cevap veriyorlar. "Hatırlar mısın bir gün de şöyle şöyle olmuştu" diye ortak anılarını anlatıyorlar... Son bir dakika kalmış, "Biz hiç tanışmıyoruz, yeni tanıştık" dediler. Böyle kaldım canlı yayında! Ne diyeyim?Yalçın: "İlk kez bir televizyon dizisinde senaryo ön planda" Ben de tanıyorum onu. Hatta onun kartvizitinin bir yüzünde Burhan Mayer, diğer yüzünde Bruno Meier yazar. Siz izliyor musunuz "Kurtlar Vadisi"ni? "Kurtlar Vadisi" dizisinin senaryo danışmanlığını yapıyorsunuz. Dizi çok izleniyor, hakkında çok konuşuluyor. Ya galiba şöyle... Şimdi "Kurtlar Vadisi"nde, hatta galiba ilk kez bir dizide senaryo ön plana çıktı. Genellikle başrol oyuncuları, bazen yönetmen ön plana çıkar. Bu dizide ise senaryonun bir ağırlığı oldu. Senaryo denince de Raci Şaşmaz, Bahadır Özdener ve Soner Yalçın... Biz kapanıyoruz, tartışıyoruz, fikirler geliştiriyoruz, stratejiyi belirliyoruz... Ama diyalogları Raci ve Bahadır yazıyor. İzliyorum tabii. İlk hikayenin kurulmasında, hatta hikayenin biraz da yön değiştirmesinde de katkım var. Başka bir şey vardı başlangıçta, sonra başka bir yere doğru gittik. Susurluk yapılacaktı, Osman Sınava "Gel böyle bir şey yapalım" dedik. Mafya bilinmiyor. İnsanlar tetikçileri mafya sanıyor. Mafya nedir, baronlar kimlerdir? En başından beri mi bu projedesiniz? Dizi hayattan besleniyor ama dizideki insanların bire bir karşılığı yok tabii. O baronların bir karşılığı var mı gerçek hayatta?