Cumartesi Alışveriş delileri bir mağazayı basarsa...

Alışveriş delileri bir mağazayı basarsa...

21.04.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yüzyıllardır bu gezegene ağırlığını koymak isteyen büyük fikirler ve inanç sistemleri ortaya çıktı: Faşizm, komünizm, demokrasi, din... Ama hiçbiri tüketim kadar yaygın bir hal almadı. O kadar ki her yıl bazı yerlerde "Hiçbir Şey Almama Günü" kutlanıyor

Alışveriş delileri bir mağazayı basarsa...

malphan@milliyet.com.tr İddialara göre Primark açılış günü olduğu için ürünlerin tamamını 1 pound'a satıyordu. Oysa bu doğru değildi, fiyatlar ülkenin diğer mağazalarındaki fiyatların aynısıydı.Peki ne oluyor ya?Tüketimle kafayı yemek üzereyiz. Ülkece değil, dünyaca!Yüzyıllardır bu gezegene ağırlığını koymak isteyen büyük fikirler ve inanç sistemleri ortaya çıktı: Faşizm, komünizm, demokrasi, din... Ama hiçbiri tüketim kadar yaygın bir hal almadı. Alışveriş o kadar cazibeli bir şey ki takipçilerini mantıklı ve makul davranmaktan alıkoyuyor. Ve bu "akım" dünyanın her köşesine ulaşmış durumda.Evet, biz artık tüketim kuşağıyız. Sokakta, gazetelerde, dergilerde, barda, kafede, aklınıza gelen her yerde dört bir yandan gözümüzü ya da kulağımızı hedefleyen reklamlar bizi daha da fazla tüketmeye yönlendiriyor. Geçen hafta üç bin "alışverişçi" Londra'daki yeni Primark mağazasının kapısına abanıyordu. Beklemekten yorulmuşlardı. 50 güvenlik görevlisinin olayı kontrol altında tutma çabasına rağmen bu alışveriş delileri kapıyı açmayı / kırmayı başardı ve mağazanın içine akın etti. Birçok kişi ezildi. Herkes birbirini ittirip sırada ilerlemeye çalışıyordu. (Bir de bu sıra konusunda Türklere laf ederler. Hah!) İki satış görevlisi hastanelik oldu. Alışverişçiler pek oralı olmadı ve ucuz giysilerin yer aldığı raflara uzandı. Alışveriş artık eğlenceye, tatmine ve öz kimliğe eşdeğer bir yerde duruyor. Ve kimilerine göre dünyanın da sonunun gelmesine yardımcı oluyor. Etik modaya yaslanmak yeterli değil, daha az alışveriş yapmamız gerekiyor. Tüketerek dünyanın kaynaklarının azalmasına ve karbondioksit salınımının artmasına neden oluyoruz. Bu da küresel ısınma demek, biliyorsunuz. Öğrendik artık bunu.Artık alışverişin ihtiyaç odaklı yapıldığı zamanları çoktan geçtik. Şimdi alışveriş kişilikle, statüyle ve sosyal etkinlikle ilgili bir şey. Eskiden "komşuda olana sahip olmak" gibi bir istek varken artık bu özenme daha evrensel bir şey oldu. Birinin imajına sahip olma gibi bir isteğe dönüştü. "Bu markayı alırsam ben de bilmem kim gibi olurum" yanılgısı birçoklarına bulaşmış durumda. Her yıl dünyanın bazı yerlerinde "Hiçbir Şey Almama Günü"nün kutlandığını biliyor muydunuz? Ayrıca Freecycle.org gibi siteler insanların istemedikleri eşyalarını ve giysilerini değiştirmelerine ve bunların çöpe gitmemesine olanak sağlıyor. U2'nun solisti Bono'nun önayak olduğu bir Red projesi var, biliyorsunuz. Bu kampanyaya katkıda bulunan markalar kârlarının yüzde 40'ını AIDS'le savaşma fonuna aktarıyor. Şubatta Red'le dalga geçen bir site kuruldu: Buy (Less) Crap. Bu site Red konseptini sorguluyor; "Alışverişin insanların acı çekmesine karşı mantıklı bir tepki olduğu anlayışını bizimle beraber reddedin" diyor. Red yetkilileri kampanyalarının daha çok tüketmeye ama bunu farklı bir şekilde yapmaya teşvik ettiğini savunuyor. Ama aslında bunun tek farklı yolu, daha az alışveriş yapmak. Bu yiyecek alışverişi için de geçerli. Çöpe giden yemekleri, artıkları düşünsenize. Annelerimizin "Tabağındakini bitir, arkandan ağlar" derken bir bildikleri varmış. Biz de gerçekte tüketebileceğimiz kadar alalım. Yoksa dünyanın arkasından biz ağlayacağız ya da tam tersi... Hiçbir şey almama günü Ahmet Hakan'ın "Tarafsız Bölge" programına katılan dört konuktan ikisi turuncu kravat taktı: CHP lideri Deniz Baykal ve Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök. Diğer konuklardan Milliyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Sedat Ergin Amerikan malı kırmızı üzerine lacivert çizgili bir kravat takarken, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın Sarar markalı kravatı mavi beyaz kareliydi. Dumanlı'nın genelde bir marka tercihi olmasa da ağırlıklı olarak siyah ve kırmızı kravat takıyor. Baykal'ın programdaki kravatının markası Burberry idi. Ancak Baykal genellikle Çorum'da imal edilen Edi marka kravat takıyor. Hem Baykal'ın hem de Özkök'ün son dönemde farklı yerlerde turuncu kravat taktığına şahit oluyoruz. Peki turuncu neyi sembolize ediyor? Turuncu deyince akla ister istemez Ukrayna'daki Turuncu Devrim geliyor. Yuşçenko turuncuyu seçim kampanyasının rengi olarak belirlemişti. Bunun nedeni de destekçilerini harekete geçirmekti. Turuncuyla özdeşleşen bu hareket de değişim isteğinin göstergesiydi. Daha sonra bu hareket pek çok kişiye esin kaynağı oldu. Örneğin 2005'te Muhalif Azatlık Bloğu'ndan Müsavat Partisi lideri İsa Kamber oy kullanmaya, muhalefetin seçim rengi olarak benimsediği turuncu kravatıyla gelmişti.Birdenbire turuncu muhaliflerin rengi olarak kendini gösterdi.Acaba Baykal bu yüzden mi turuncu kravat takıyor? Büyük olasılıkla. Peki ya daha önceleri sarı tişörtüyle gündeme gelen Ertuğrul Özkök? Konuyla ilgili aradığımız Özkök şunları söyledi: "Vallahi sadece ve sadece hoşuma gidiyor. Her şeyle kontrast veriyor. Benim ruhum biraz kontrasttır. Ben kendimi (Ece Ayhan'ın şiirindeki gibi) fotoğrafın arabı olarak görüyorum. Kavuniçi rengini çok sevdiğim gibi yeşili ve sarıyı da severim. Yeşili Sedat Ergin de sever. Ama taktığım kravatlar hep aynı değil. Programdaki kravatım Çorum'da İtalya'ya ihraç etmek üzere imal edilmiş bir kravattı. Son dönemde hep Çorum'da yapılan Edi marka kravatlar takıyorum." Bu noktada turuncunun anlamına bakmak gerek. Sarı rengin kendisini dinamik gösterdiğine inandığını söylemişti Özkök. Aslında turuncu da buna çok uzak sayılmaz. Gündüzden geceye geçerken güneşin battığı sıralarda gökyüzü turuncu bir renk alır. Burada turuncu değişimi sembolize ediyor. Turuncu aynı zamanda esneklik, uysallık da demek. Son yıllarda sağlıkla da özdeşleşti bu renk. En önemli manasına gelirsek; bu renk dayanıklılığı ve gücü temsil ediyor. Geçtiğimiz hafta 60'ıncı yaşını eşiyle birlikte İtalya'daki Como Gölü'nde kutlayan Özkök, 60 yaşın insanlarda kendileriyle iddialaşmaya başladıkları döneme denk geldiğini söyledi. Ertuğrul Özkök'ün kravatı Çorum'dan