Cumartesi Arabaların metal insanları

Arabaların metal insanları

01.07.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Terin, arabanın kutsal metal ışıltısını lekelememesi için kullanılan beyaz eldivenler... İnsan ruhunun bayağılaşma sınırları... Bir arabaya sahip olmak için metali okşayan insanlar... Bunlar, yüz yıl sonra tarih derslerinde bir "soykırım" hikayesi olarak anlatılacak belki de!

Arabaların metal insanları

Arabaların metal insanları

Terin, arabanın kutsal metal ışıltısını lekelememesi için kullanılan beyaz eldivenler... İnsan ruhunun bayağılaşma sınırları... Bir arabaya sahip olmak için metali okşayan insanlar... Bunlar, yüz yıl sonra tarih derslerinde bir "soykırım" hikayesi olarak anlatılacak belki de!

Efsane motosiklet Harley Davidson, gençliğinde hasbelkader "On the Road"u (Yolda / Jack Kerouac) okumuş işadamlarının "hobisi" artık. Geçmişte, "çekip gitme hayalinin" bir göstergesi sayılan bu motorlar, artık Boğaz’da turlar atmaktan ibaret olan evcil yaramazlıkların, üzerine çamur bulaşmamış şık aracı. Çünkü artık çekip gitmenin modası geçti. Aynı nedenle artık işyerindeki park yerine sığacak küçüklükte arabalara rağbet ediyor insanlar, uzun yollarda teybinde "One more cup of coffee for the road" (Yol için bir fincan kahve daha -Bob Dylan) çalacak arabalara değil. Peki ama kimse çekip gitmeyeceğine göre neden bir arabaya sahip olmak ister ki insan? Şehir içi trafik adlı tarafları belli olmayan kirli savaşın ortasında silahsız kalmamak için mi? Sahip olmanın, neye sahip olunduğunu bile unutturacak şehveti mi bu?

Sahip olmanın şehveti
Geçtiğimiz hafta, bir arabaya sahip olmak isteyen bir grup insan, televizyonda saatlerce metal bir yüzeyi okşayarak neredeyse "fütüristik bir erotizm" sergilediler. Ele geçirmek için saatler boyunca arabaya dokunan insanlar bir süre sonra arabanın oynak birer aksesuvarına dönüştüler. Ellerine taktıkları ve maddeyle birleşmelerini engelleyen beyaz eldivenler aslında insan salgısı olan terin, metalin kutsal ışıltısını zedelememesi için kullanılıyordu. İlk saatler, insanların birbiriyle de ilişki kurduğu bir festival havasında geçti. Ama zaman ilerledikçe hikaye, bütün dinlerde var olan o "dokunarak kutsal şeyden bir parça alma / onunla birleşme" ibadetine dönüştü. Araba, bütün dinlerde var olan, öpülen, yüz sürülen, elle dokunulan kutsal nesnelerden, sonunda birinin o kutsal şeyi alıp evine götürecek olmasıyla ayrılıyordu sadece. Nitekim, bir kadın arabayı almaya hak kazandı. Kurallar gereği tek başına kaldıktan sonra da yarışmacının on beş dakika daha arabaya dokunması gerekiyordu. Yarışmacı, bu son dakikaları bir eli arabanın üzerinde olmak suretiyle, bu kutsal nesneyi tavaf ederek geçirdi. Sahip olmanın şehvet dolu coşkusu içindeydi.

Beyin-ezen / ruh-ezen
Bilgi yarışmalarının insan aklını, soru atıldığında içinden cevap çıkaran bir otomata çevirmesi, artık alışıldık bir şey. Ama bütün dünyada yayılan, Türkiye’de de ise taklitleri yapılmaya çalışılan bu tür yarışmalar, insan ruhunun ayrıştırılması, parçalanması ve insanın bu işleme dayanıklılığı üzerine bina ediliyor. Belki de bu yüzden bundan yüz yıl sonra, bu sistem çöktüğünde ilkokul çocuklarına eski uygarlığa ilişkin tarih dersleri verilirken, bütün bu yarışmalar şimdi bizlerin Naziler’in Yahudiler’e yaptığı zulmün öğretilmesi gibi öğretilecek. Tıpkı Naziler’in insanın kas haritasını canlı canlı kestikleri Yahudiler üzerinde çıkartmaları gibi, insan ruhunun nelere cüret edebileceği de bu yarışmalar sayesinde keşfedilecek. Mesela çocuklara, insanların nereye kadar bayağılaşabileceğinin örneği olarak, yarışmada sona kalan iki kişiden birinin diğerinden su isteyişi ve öbürünün "Vermem" deyişi gösterilecek.




CUMARTESİ