Cumartesi Aslında şunları yazmak isterdim...

Aslında şunları yazmak isterdim...

06.07.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Aslında şunları yazmak isterdim...

bir baktım da yazacak 30 bin şey var, yerimiz malum. Bakalım ne kadarını sığdırabileceğiz.- Önce şu küçülme mevzuu. Görüyoruz ki devletimizi küçültecekken ordumuz ufalıyor hayırlısıyla. Böylece bir yanda yeni hükümetimizin AB kılıfına uydurulmuş alışamadığımız icraatları, diğer yanda harcamaları konusunda hesap vermesi beklenen asker. Aklıma geldi birden; İranda Şah Rıza Pehleviden bu yana kaç yıl geçti? 30 mu, 40 mı? Sahi bizde kaç yılda bir ihtilal oluyordu? Daha sonra ülkece ne kadar sürede toparlanıyorduk? 10 yıl mıydı? (Gönlüm isterdi ki, profesyonel bir ordumuz ve adam gibi hükümetlerimiz olsaydı da ima etmeye çalıştığım bu iki berbat şık arasında sıkışıp kalmasaydım.) - Şimdi ne alaka ama "Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz" derler. Eski Beyrutu tanımlamak için de "Şarkın Parisi"... Şimdi niçin böyle anılmıyorlar? Sizce hangi sakat kafalar bu güzelim kentleri çağdışı, insanlarını mutsuz etmeyi becerebildi? Ya Aziz İstanbul... Sana -gelecekte- bir tepeden baktığımızda aynı güzellikleri görebilecek miyiz?- "Us"uma takılan başka bir haber de, rejimimizin teminatı (!) olacak 15 bin imamın ilerde yatay geçişle devletin nerelerine atanacağı? Bir de, Büyükçekmece, Albatros imamını kim atadı onu merak ediyorum. Kışın her yağmur yağışta üç gün elektriği kesilen bu nadide yörenin, ezan okuMAyan nadide imamını... (Atama deyince, MGK Genel Sekreterliğine de sivil biri getirilecekmiş. Peki bir fikriniz var mı, sayın eşi ne renk türban severmiş?)- Son olarak, Erciyes Üniversitesi Hacı Bayraktar İlahiyat Fakültesi kız öğrencileri, mezuniyet gününde Atatürk büstü önünde poz vermişler. Türbanlarının üstüne keplerini takarak... Yüzlerinde anlayamadığım bir ifade var. "Kim ne derse desin, diz üstü rahle tedrisatından bu günlere sizin sayenizde ulaştık Atam, nur içinde yat" mı, yoksa "Gördün mü, yaptığın hiçbir devrimi takmıyoruz, bizi böyle türbanlarımızla göresin istedik 2003 Türkiyesinde" mi demek istiyorlar acaba?Aslında cevaplarını aradığım sorular bir hayli fazla. Sanırım sizin de öyle. Peki yapacak bir şey yok mu? Yani yazıp çizmenin dışında. Var tabii. Mesela ben bir yolunu buldum. Onlar İmam Hatiplerin önünü açadursun, ben elime geçirdiğim her kapıcı çocuğuna ders çalıştırıyorum. Bunu aslında 25 yıldır ve severek yaparım. Ama şimdi amacım farklı. Çocuğa önce Atatürkü anlatıyorum. Ama karga kovalayan çocuk Atayı değil, onun insan yönünü, adamlığını. Ayrıca, onun ilkeleri doğrultusunda çalışırsa, bir gün gelip nasıl karşı daireme taşınacaklarını, onun da bilgisayarı olacağını filan. Siz de aynısını yapın. Kendi bilginizi, kültürünüzü, gerçek dünya değerlerini, sanatı anlatın onlara örneklerle. Haydi bu gece başlayın. Akmerkeze sinemaya gitmeyin, alın elinize bir paket Eti bisküvi doğru alt kata. Çocuklar ve çaylar sizi bekliyor. İsterdim de, fare giremediği deliğe kıçına kabak bağlayıp girmeye çalışırmış. Benimki de o hesap. Geçen hafta gazete haberlerine şöyle Fatih Altaylı haklı - Kanunumuzda, 15 yaşından küçüklere yapılan tecavüzler için, "Şayet rızası varsa tecavüz sayılmayabilir" gibi sözcükler yer aldığı sürece...- Her gün TVlerde, koca bıyıklarını bura bura, "Henüz girmiş 13-14 yaşına, edalı işveli köylü güzeli" diye yırtınan adamları yasaklamadığımız ve bu yaş çocuğu "cinsel obje" olarak gösterdiğimiz sürece...- Diğer yandan, tecavüzle suçlanan kişiler, aşiretleri ve kamu görevlerinden dolayı ilgili merciler tarafından korunduğu sürece...- Diyelim ki zanlılar mahkum olup cezaevine girdiler. Orada krallar gibi bakılıp, en yakın afla dışarı salındıkları ve "icraatlarına" kaldıkları yerden devam ettikleri sürece... Ve bu çocuklara, eğitim görememiş, iş bulamayan, karnı aç ama 30 çocuk birden doğuran insanlar ana-babalık ettiği sürece, bu konuda ne yazarsam yazayım, faydalı olamayacağımı biliyorum. Yine de bu konuda mutlaka bir şeyler yapmamız gerektiğine de inanıyorum. Yazara e-mail Köşesinde, 13 yaşında tecavüze uğrayan küçük kızın akıl almaz dramı ile ilgili "Kadın yazarlar nerede?" diye soruyor. Buradayız Altaylı... Bu çocuğa yapılanları, bir gün yazmayı umduğumuz, sırasını bekleyen sorunlar listemizin en başına da almışız üstelik. Ama işin çözümü ve yarayı sarabileceğimiz konusunda biraz ümitsiziz. Şöyle ki:

Yazarlar