Cumartesi Ayakkabı vitrini ve kitap rafı

Ayakkabı vitrini ve kitap rafı

20.10.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ayakkabı vitrinleri ve kitap rafları Defne İnci'yi heyecanlandırıyor. Hem topuklu ayakkabılarından hem de kitaplarından vazgeçemeyecek bir kadın yetişiyor olabilir!

Ayakkabı vitrini ve kitap rafı

Sokağa çıkmaya bayılıyor. Bir süredir sokak hazırlığını anlıyor ve hiç ses, hatta çıt çıkarmadan öylece bekliyor sokak anının gelmesini. Doğduğu ilk haftalarda sokağa çıktığı gibi kapatırdı gözlerini ve eve dönene kadar da açmazdı. Uyurdu. Şimdi izlemeyi tercih ediyor. Hatta izlerken şarkı söylemeyi. Tabii bu iyi niyetli bir yorum; Defne İnci'nin çığlıklarından, ses denemelerinden daha önce söz etmiştim. Etrafa bakıyor, insanlara gülümsüyor, şarkılar söylüyor ve derken bir vitrinin önünden geçtiğimizi fark ediyor. Aman Allah'ım, o da ne? Bunlar ne renkli şeyler böyle? Yeni sezon ürünleri galiba, acayip pahalı yahu! Yani en azından ben Defne İnci'nin, içinden bunları geçirdiğini varsayıyorum. Onu iki şey bu hale getiriyor: Ayakkabı vitrini ve kitap rafı. Ne alaka? Bilmiyorum. Hem topuklu ayakkabılarından hem de kitaplarından vazgeçemeyecek bir kadın yetişiyor olabilir! Defne İnci renkli rafları, vitrinleri görmesin; ayaklarının her biri ayrı yönlere doğru dönüyor, elleri kolları ne yapacağını şaşırıyor, dudakları yusyuvarlak, gözleri kocaman kocaman açık, hızlı hızlı nefes alıp veriyor. Kendinden geçiyor yani. Bazen dokunmak istiyor ille de, bazen o güzelliğe kıyamayacakmış gibi, dokunmuyor; heyecanla izlemeyi sürdürüyor. Sırası gelmişken söyleyeyim, Defne İnci okumaya da meraklı galiba. En azından şimdilik. Geçen gün parkta karşılıklı oturduk. Hafta sonuydu; yanımda gazete vardı. Şöyle bir başlıklarına bakayım dedim, gazeteyi elime alıp okumaya başladım. O sırada karşımda, pusetinde oturmakta olan Defne İnci de gazetenin ucundan tutup arka sayfaya bakmaya başlamaz mı? Hani otobüste başkasının gazetesini okumaya çalışan adamlar vardır ya... Aynı onlar gibiydi. Çok komikti. Ama ayakkabılara dokunmuyor haliyle. Kıyamadığından mı, vitrinin gerisinde durduklarından mı yoksa annesin izin vermeyeceğini sezdiğinden mi, orası karışık. Ama kitaplara dokunuyor, dokunabilir. Tabii ki kendi kitaplarına! Sanırım ben, çocuğum evdeki kütüphanenin yetişebildiği raflarını yere indirsin, oradaki kitapları çizsin, karalasın (sonra ben de o karalamaları kendime resim diye yutturayım), hatta hızını alamadığında bazı sayfaları da yırtsın, kopartsın ama kitaplarla haşır neşir olsun tarzı bir annelik yapamayacağım, bu kadar geniş bir hoşgörü dünyası yaratamayacağım. Hayır, kendi kitaplarıyla idare etsin. Hanımefendinin şimdiden raflar dolusu kitabı var. Renk renk. Boy boy. Sesli, sessiz. Çok güzeller. Sadece tasarımlarıyla değil, içerikleriyle de. Hatta bazılarının vakti var daha; Defne İnci için erken yani. Ben işte o vakit gelmeden o kitapları okumalıymışım, içlerinde yazılı olanları aslında bilmiyormuşum gibi hissediyorum. İnsanda bir öğrenme, bilme isteği yaratıyorlar yani. Zaten çocuk sahibi olmanın bana kalırsa en heyecan verici kısmı da bu: Her şeyi yeni baştan öğrenmek ve farklı bir gözle değerlendirebilmek. Okumaya meraklı galiba Yayıncılık sektörü de son yıllarda çocuk kitaplarına ayrıca önem verir oldu. Defne İnci'nin varlığıyla çocuk kitaplarını fark etmiş biri değilim; yayın sektörünü yakından izlediğim ve bu sektörün temsilcileriyle çalıştığım için piyasada ne var ne yok, biliyordum. Ve son yıllarda, çocuğum olmadığı halde başkalarına vermeye kıyamadığım kitaplar çıktığını, onları bir gün lazım olur diye bir dolaba kaldırdığımı biliyorum. Neyse, üç şahane kitap geldi arka arkaya: "Sanat Hazineleri" (Türkiye İş Bankası Yayınları), "İlk Ansiklopedi" (Remzi Kitabevi) ve "İlk Resimli Ansiklopedim" (Doğan Egmont Yayıncılık). İşte ben bunları okumak istiyorum. Benim de bir ansiklopedim vardı çocukken, hatırlıyorum yani ilk ansiklopedimi. Ama asla bunlara benzemiyordu. Saman kağıda basılıydı, siyah-beyazdı. Bir de o kadar çok elimin altındaydı ki, sayfaları dökülüp cildi sökülmüştü... Bir de sesli kitaplar var. Kağıt Gemi Yayınları'nın "Hoş Geldin Serisi", çeşitli hayvanların hikayelerinin anlatıldığı kitaplar basmış. Çocuğunuz, her bir kitapta o hayvanın sesini de duyabiliyor. Basıyorsunuz sayfanın üzerine, küçük bir köpek havlıyor mesela. Bugünün çocukları her şeyi çok biliyor, deniyor ya... Bilmesinler de ne yapsınlar? Her şey onlara hitap eder gibi. Renkli, hareketli, sesli... Alternatif bolluğu bir yanda, anne-babaların hevesi diğer yanda. Üç şahane kitap