Cumartesi Ayrılsak da beraber miyiz?

Ayrılsak da beraber miyiz?

01.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ayrıldıktan sonra da beraberseniz, artık beraber olamadığınızda kendinizi haksızlığa uğramış, aptal yerine konmuş gibi hissedersiniz. Kızarsınız. Çok kızarsınız...

Ayrılsak da beraber miyiz

Ayrılığın en kötü yanı ayrılık değildir. Ayrılığın en kötü yanı; ayrıyken birlikteymiş gibi yapmak, artık neye tutunduğunu, niye tutunduğunu bilemeden tutunmak, yapışmak, uzaklaşamamak, ayrıyken ayrılamamaktır. Ayrılığın en kötü yanı, ayrılığa razı olmamak için otobüste yan yana dikilmeye razı olmaktır. Öylece durup otobüsün son durağa varmasını beklemektir. Beklerken de yanındakine öfke biriktirmektir. Kolu kolunuza çarptı diye, omuz başınızdan uzanıp başka bir yolcuyu kesti diye, size çarptı diye, trafiğe söylendi diye... Diye diye, öyle diye kinlenmek, böyle diye nefret etmek... Yine de işte kapıya hamle yapamamak, "Dur" düğmesine basamamak, bir türlü inememek, uzaklaşamamak...Ayrılıkların en beteri böyledir. Çünkü otobüs ya asla durmaz; bu sarsıntılı, sıkışık, rahatsız yolculuk bir ömür boyu sürer gider. Ya da öyle sapa bir yerde durur ki inince gidebileceğiniz bir yer, yapabileceğiniz bir şey yoktur. Daha fecisi inmemekte ayak direseniz bile yanınızdaki dürte dürte merdivenlere iter sizi. Hatta belki hiç görmediğiniz, tanımadığınız bir üçüncü kişi ile birlik olup otobüsten atıverir.Ayrılığın en beteri; artık siz ayrılığa alışmışken, öylece yuvarlanıp giderken, rahatsızlığı kanıksamış, hatta kader gibi benimsemiş, tevekkülle kabul etmişken, hiç beklemediğiniz anda geliverir. Birden bunca zamandır neye tahammül ettiğinizi, kime tutunduğunuzu, niye ona tutunduğunuzu, aman Tanrım ne kadar da uzun süredir sallan yuvarlan engebeli bir yolda gittiğinizi, peki ama bunca şeye niye katlandığınızı, üstelik siz ona katlanırken nasıl olup da yanınızdakinin artık size katlanamadığını... Anlamazsınız. Ve saçma sapan bir yerde indirildiğinizde, elbette çok kızarsınız. Aslında kendinize kızarsınız. Ama kimse kendine böylesine şiddetle uzun süre kızamaz. Kendinizi temize çıkarmak için kandırıldığınıza inanırsınız. Öfkenizi alır, nefretle toplar, intikamla çarpar; size zarar verene zarar vermeye çabalarsınız.Ayrıldıktan sonra da beraberseniz, artık beraber olamadığınızda sadece ayrılmış olmaz, aynı zamanda kendinizi haksızlığa uğramış, aptal yerine konmuş hissedersiniz. Sonra olaylar gelişir...Bir zamanlar çok sevdiğiniz, bir ömrü beraber geçirmek istediğiniz o kişi, hapiste çürümesini istediğiniz biri oluverir. Bir zamanlar çok sevdiğiniz, bir ömrü beraber geçirmek istediğiniz, hatta bir de şu dünyaya birlikte çocuk getirdiğiniz o kişi, çocuğunuzun asla yanına yanaştırmak istemediğiniz birine dönüşüverir.Değil mi ki o sizi otobüsten ite kaka indirdi, sizi yol ortasında terk etti; bunun hesabını versin, bedelini ödesin istersiniz.Çok sevdiğiniz o kişiden nefret edersiniz. Değil bir ömrü beraber geçirmek, onun artık geçirilecek bir ömrü bile olmamasını dilersiniz. ***Ayrılığın en kötü yanı ayrılık değildir. Zira ayrılık sevginin değil; hayat karşısında artık yan yana, omuz omuza, el ele durma arzusunun bitmesi demektir.Sevgiyi bitiren, nefrete dönüştüren ayrılıktan sonra ayrılamamaktır.Sonra işte olaylar gelişir... Ayrılığın en kötü yanı ayrılık değildir. Genellikle ayrılıktan önce, belki çok çok önce ayrılmışsınızdır zira. Bir gün biri elini çekmiştir, gözünü kaçırmıştır, cümlenizi bir küçümsemeyle bölmüş, cümlesini "Ne desem boş" edasıyla öylece ortada kesmiştir. Artık belediye otobüsünde, dolmuşta tesadüfen yan yana düşenler gibisinizdir. Çok yakın ama alakasız. Ayrılmışsınızdır. Didem Çapanın yalısına bir ihbar üzerine operasyon düzenlendi. Operasyonda 363 parça tarihi eser ele geçirildi ve Çapa tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Önce boşanmak üzere olduğu eşinin onu ihbar ettiğini söyledi Çapa. Sonra bu iddiadan vazgeçti. Neden kocasının onu ihbar ettiğini düşünmüştü ki? Derken Çapanın kocası aleyhine verdiği boşanma dilekçesi ortaya çıktı. "Evin elektrik, su gibi ana giderlerini bile karşılamamaktadır. Bu borçlar ödenmemektedir. Evin hizmetçi parasını bile karşılamamaktadır..." Ve Çapa oğlunu babasıyla görüştürmek istemediğini belirtiyordu.Ali Bülent Kutvan karısını ihbar etti mi bilinmez ama gözaltı olayından sonra mahkemeye başvurdu. "Annesi gözaltına alındıktan sonra oğlum A.nın ruh sağlığı bozuldu" diyerek oğlunun velayetini istedi.Kim kime daha kızgın, kim kimi ilişki otobüsünden fırlatıp attı, gerçekten çocuklarını mı düşünüyorlar, yoksa birbirlerinden intikam almak için çocuğu mu kullanıyorlar? Belli değil. Ama belli ki olaylar gelişmiş...* Ve olaylar gelişti... "Evlilik umudun tecrübeye karşı zaferidir." Samuel Johnson 20 yıllık evli çiftlere sormuşlar. "Tekrar evlenseydiniz yine bugünkü eşinizi seçer miydiniz?" diye. Yüzde 97.3ün cevabı "Hayır, başka biriyle evlenirdim" olmuş. Yüzde 97.3! Bin kişiden 973 tanesi. Başka biri! Ne çekeceğim bir daha bunu? Başka birini seçerdim. Başka biriyle şansımı denerdim... Yüzde 97.3 bitik bir ilişkiyi sürdürmeye çalışıyorlar denebilir mi? Peki, "Hayır" cevabı verenleri yarın öbür gün karısı / kocası boşamaya kalksa, nasıl tepki verirlerdi dersiniz?* Tekrar evlenseniz aynı kişiyi seçer miydiniz? "Evlilik hayal gücünün zekaya karşı zaferidir." Oscar Wilde Evli ve mutlu erkek var mı? Londrada Queen Mary Üniversitesinin araştırmasına göre evli ve mutlu erkek varsa bile o erkek kendini "kıstırılmış" hissediyor ve ruh sağlığı bozuluyor.Evli ve mutlu kadın var mı? Araştırmaya göre evet, var. Kadınlar evlilikte kendini güvende hissediyor.Peki mutlu evlilik var mı? Araştırma bu soruya cevap vermiyor. Sorunun cevabı Avustralyada başlayıp, Avrupaya yayılan yeni bir yöntemde gizli. Kadınlar, eşlerinin sadakatini ölçmek için "ballı tuzak kızı" adı verilen şuh dedektifler tutuyorlar. Sonra bu kadını kocalarının üstüne salıyorlar. Kocaların tepkisi sürpriz değil. 10 erkekten 9u, ballı tuzağa yakalanıyor elbette. Yani erkekler evlilikte mutsuz. Kadınlar evlilikte mutlu. Ama erkekler mutsuz diye kadınlar da aldatılacak mıyım endişesi ile kıvrım kıvrım güvensizlik halinde... Üstelik 10 evlilikten 9unda kadın bu şüphesinde gayet haklı. Siz cevap verin. Mutlu evlilik var mı? Mutlu evlilik var mı? Numara yapacak değilim. Ay ben yazı yazacağım da o bakımdan izliyorum. Demeyeceğim. Sosyolojik analiz yapıyor değilim. Ben ne anlarım sosyolojiden? Ama evet, evdeysem, katiyen kaçırmıyorum. Kim kimi seçti, sonra ne olacak, a aa bu kız onu joker tutanın değil ötekinin eski sevgilisiymiş, öteki niye hiç bahsetmedi bu eski ilişkiden, ortaya çıkınca ne olacak, oğlanlar kapışacak mı, yoksa ötekinin "eskisi" diye kızı mı harcayacaklar... Bir de sessiz prenses Tülin var. O da elbet bir gün konuşacak. Ne diyecek o zaman, ne olacak? Merak ediyorum. Bu akşam yine biri elenecek. Kim gidecek, merak ediyorum. Merak ediyorum! tubakyol@yahoo.com Biz (yine de) evleniyoruz