Cumartesi “Bana kalsa İstanbul’u terk etmeyi beceremem”

“Bana kalsa İstanbul’u terk etmeyi beceremem”

24.11.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Paris’e gitme hazırlıkları yapan Hollanda Kültür Ataşesi Daniel Stork, “Buradaki görevin bitti, ülkeyi terk ediyorsun” diyen bir patronu olduğu için mutlu.

“Bana kalsa İstanbul’u terk etmeyi beceremem”

O bu şehrin gördüğü en renkli diplomatlardan biri belki de. Şık takımları, şapkaları, eldivenleri, Vespa’sı ile İstanbul eğlence hayatının en tanınan yüzlerinden... Burada görmeye pek alışık olmadığımız erkekler gibi olduğundan mıdır, uzun boyundan mıdır, efsaneye dönüşmeye aday dans figürlerinden midir bilinmez gittiği her ortamda mutlaka dikkat çekiyor. Elbette İstanbul aşığı Hollanda Kültür Ataşesi Daniel Stork’tan bahsediyorum. O burayı gerçekten seviyor, iyisiyle kötüsüyle... Üstelik gerçekçi de, İstanbul’un ona ballı börek gibi gelmesinin işi sayesinde olduğunun farkında. Daniel dört seneyi aşan İstanbul macerasının sonuna geldi. Şu sıralar birçok diplomatik meselenin yanı sıra İstanbul’daki son günlerinin tadını çıkarıyor, bir yandan da son kostüm partisinin planlarını yapıyor. Komşuları müsterih olabilirler çünkü son partisi muhtemelen Doğan Apartmanı’ndaki dairesinde olmayacak. Yeni görev yeri Paris için ayrılmadan önce tanışma fırsatı buluyorum onunla. Daniel Stork ile “Belki de dünya üzerindeki en güzel konsolosluğumuz” dediği Hollanda Sarayı’nda buluşuyor ve İstanbul günlerinin muhasebesini yapıyoruz.

“İstanbul’u içinde barındırdığı zıtlıkları için seviyorum”

Haberin Devamı

Ne hissetmiştiniz İstanbul’a gelirken?

Daha önce 1988’de bir kez gelmiştim. O zamanlar çok farklı bir yerdi tabii. Ama buraya gelmek çok hoştu, çünkü o zamanlar Romanya’da yaşıyordum ve komünizmin en kötü zamanlarıydı. İnsanlar çok mutsuzdu. İstanbul’a gelmiştim ve burası cıvıl cıvıldı. Her yerde bir etkinlik vardı, çarşılar çok hareketliydi... 2007’de İstanbul’a geleceğim kesinleştiğinde çok heyecanlanmıştım.

İlk geldiğiniz günü hatırlıyor musunuz?

2008’in mart ayıydı. Havaalanından şehre gelirken yolda bazı binalar gördüm ve anlattıkları kadar güzel bir şehir değil galiba diye düşündüm. Evet çok güzel bir şehir ama bazı yerleri var ki “Burası çok çirkin bir yer” diye düşünüyorsun. Kimseyi gücendirmek istemem ama bu böyle. İstanbul her ikisinin bir kombinasyonu. Biraz da bu yüzden seviyorum bu şehri zaten, içinde barındırdığı bu zıtlıklar için... Bu karışım burayı büyüleyici yapan şeylerden biri.

Haberin Devamı

Giderken neler hissediyorsunuz?

Duygusal olarak çok zor burayı bırakmak. Bana “Neden diplomatik işlerimi bırakıp buraya yerleşmiyorum ki?” dedirten dünyadaki sayılı yerlerden biri İstanbul. İşim gereği böyle güzel bir yerde çalışıyorum, birtakım insanlarla tanışıyorum, birtakım yerlere gidiyorum... Böylelikle şehrin belli bir yüzüyle karşılaşıyorum sadece ve bu yüzü çok çekici. Buraya başka işler yapmak için gelen Hollandalı arkadaşlarımdan biliyorum, çok daha zor bir süreç de olabiliyor bu.

Son günlerinizde neler yapıyorsunuz?

Son günlerde aşırı yoğunduk. Başbakanımız ziyarete geldi kısa bir süre önce. Prens ve prensesimiz geldi, İstiklal’de bisiklete bindik onlarla. Kitap fuarında onur konuğuyduk. Contemporary İstanbul’da 10 tane Hollanda galerisi var. İzmir’de iki sergimiz var. Depo’da Hollandalı sanatçı Gijs Kast’ın çok güzel bir sergisi var. Bizim için harika bir yıldı. Bir yandan da eşyalarımı toplamalıyım. Gerçekten zor olacak. Ben nakliyecilerin yerinde olsam kalp krizi geçirirdim. Toplama konusunda çok iyiyim ama atmak konusunda çok beceriksizim. Arkadaş edinme, bağlantılar kurma konusunda da çok iyiyim ama onları bırakırken de çok zorlanırım. Bu yüzden bana “Buradaki görevin bitti, hadi bakalım ülkeyi terk ediyorsun” diyecek bir patronumun olması çok güzel. Ben beceremezdim çünkü bırakmayı.

Haberin Devamı

En çok neyi özleyeceksiniz?

Doğan Apartmanı’ndaki evimde uyanıp Sultanahmet’ten gelen ezan sesini duymayı, martıların sesini, sabahları domates satan adamın sesini özleyeceğim. Vespa’mla şehri gezmeyi özleyeceğim. İnsanların sıcaklığını, meyhane gecelerini... İstanbul’da, Beyoğlu’nda yaşama ayrıcalığına sahip olduğum için çok mutluyum.

“Çocuk sahibi olmak kendimi tam hissetmemi sağlayabilir”

Türk bir kız arkadaşınız olduğunu biliyoruz. Ne yapmayı planlıyorsunuz?


Ben önden Paris’e yerleşip işleri yoluna koyacağım. Tam olarak ne olacağını ben de bilmiyorum. Hassas konular bunlar. Üzerinde çalışıyoruz diyelim şimdilik. Diplomatik hayat böyle bir şey. Gittiğin yerde partnerinin de mutlu olduğundan emin olmalısın. Benim annem mesela bir diplomat eşi olmak istemedi. Bütün
o taşınmalar, resepsiyonlar, misafir ağırlamalar, sohbetler... Kendi hayatını kurmak istedi. Hala evliler ama ikisinin de ayrı hayatları var.
Önemli olan içinde bulunduğun durumda mutlu olmak ve tabii eğer çocuğunuz varsa
onun da mutlu olduğundan emin olmak.

Haberin Devamı

Siz ne düşünüyorsunuz çocuk sahibi olma konusunda?

İstiyorum. Babamla ilişkimi, onun hayatıma kattıklarını düşününce bence bir çocuk için böyle bir hayat yaşamak büyük bir ayrıcalık. Çocuğum yok, henüz bilemem ama kendimi tam hissetmemi sağlayacağını düşünüyorum.

“Bond’un takım elbisesini almak isterim”

Stiliniz de çok dikkat çekiyor....

Her zaman orijinal şeyler giymeye özen gösterdim. Standart olmayan şeyler giymek, yeni şeyler denemek hep hoşuma gitmiştir. Ama işim gereği genelde takım elbise giymek zorundayım ama onunla da birtakım numaralar yapılabilir bence. Şapka takabilirsiniz mesela. Ama resmi diplomatik toplantılarda takmıyorum elbette.

Favori markalarınız hangileri?

Takım elbiselerim ve paltolarım Hollanda’dan geliyor, Suit Supply isimli bir marka. Şapkalarımın çoğu da Borsalino.
Daha rahat giysiler almak için Mavi’yi tercih ediyorum. Vintage satan dükkanları da gezerim. Vakko’dan aldığım kravatlarım var. Çok fazla para harcamayı sevmem giysi için. Geçenlerde James Bond’un son filmini izledim ve oradaki takımları çok beğendim. Sonra Tom Ford olduğunu öğrendim onların. Belki bir gün bir tane alabilirim ben de eğer bir aylık maaşımın tamamını takım elbiseye yatırmak istersem (gülüyor).

Haberin Devamı

“İyi bir çöpçatanım”

Parti insanı olarak tanınıyorsunuz...

Elbette insanların böyle demesinin bir nedeni var ama bence biraz abartılıyor bu durum. Babam gibi ben de konuk ağırlamayı, insanları birbiriyle tanıştırmayı severim. Eminim sadece doğru insanları birbiriyle tanıştırılmasının daha doğru olduğunu düşünen diplomatlar da vardır ama ben işi kadere bırakmayı seviyorum. Parti de bunun için çok uygun bir ortam. Partimde tanışıp sevgili olanlar var, iyi bir çöpçatanım aynı zamanda (gülüyor). Bir de dans etmeyi çok seviyorum. Bütün bunların birleşimi sanırım bana bu ünü kazandırdı. Ama gün içinde çalışıyorum elbette (gülüyor).

İstanbul’da katıldığınız en iyi parti hangisi?

XOXO’nun sahibi aynı zamanda da arkadaşım olan Cihan’ın Yün İplik Fabrikası’nda yaptığı parti çok iyiydi. Müzik, o endüstriyel ortam, ışıklandırma... “Blade Runner”vari bir ortamdı. Otto Santral’deki etkinlikler de çok iyiydi. Benim düzenlediğim partilerin arasında en eğlencelisi “komünist partisi” idi. Kızların çoğu KGB ajanı gibi giyinmişti. Erkekler Che Guevara ve Fidel Castro kılığında gelmişti. O partiyi biraz erken bitirmek zorunda kaldık. Doğan Apartmanı sakinlerinin uykusu gelmişti (gülüyor). Cihangir’de Nicholas Vickery isimli bir arkadaşımın partisinde devam ettik geceye. O partinin teması da “Bollywood” ve “Moulin Rogue” idi. Benim partimden 40 komünist ile çok iyi bir kombinasyon oldu (gülüyor). Türk düğünleri de hiç fena partiler değil bence.

Geleneksel bir Türk düğününe katıldınız mı?

Her türlü düğüne katıldım. Çatalca’da bir çingene düğününe de, görkemli bir ünlü düğününe de... Hepsi çok güzledi. İnsanlar bol bol dans ettiler.

“Favori mekanlarım”

En çok gittiğim meyhane Yakup 2. Uzun uzun sohbet etmek istiyorsanız Yakup ideal. Tasarım ve iyi yemek için Karaköy Lokantası’na gidiyorum. Maya da oldukça başarılı ve çok ilginç seçenekler sunuyor. Romantik bir buluşma için Balıkçı Sabahattin. Antiochia ve Culinary Institute öğle yemeği için ideal. Tünel’deki Enver Usta da çok iyi kebap yapıyor. Gece yemeği için Emine Ana Tantuni, şehirdeki en iyi tantunici. Eğer geceyi Emine Ana’da bitiriyorsam iyi bir gece geçirmişim demektir bu. Kahvaltı için Cihangir’deki Cuppa.Yazın Sarayburnu’nda denize giriyorum. Baykuş Plajı, Karadeniz’de en sevdiğim yer. Prenses Adaları’nı seviyorum. Eğlence için Otto Santral çok iyi bir yerdi. Lucca çok cool bir yer. Kiki de öyle. Love dans etmek için, The Marmara Pera’nın çatısı ideal.