Cumartesi ‘Başkalarının adına sesimi yükseltiyorum’

‘Başkalarının adına sesimi yükseltiyorum’

21.04.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Etnik dillerde söylediği Zülfü Livaneli şarkılarından oluşan albümüyle tanıdığımız Züleyha, kadın ağzı Anadolu türkülerini söylediği albümü “Benden” ile Anadolu kadınlarının sözcülüğünü yapıyor

‘Başkalarının adına sesimi yükseltiyorum’

Bundan üç sene önce Zülfü Livaneli’nin konserinde “Yiğidim Aslanım”ı Kürtçe yorumlayarak girdi hayatımıza Züleyha. Sonra “Ona çok şey borçluyum” dediği Zülfü abisinin şarkılarını farklı dillerde yorumladığı ilk albümünü yaptı. Şimdi Anadolu’nun kadın aşıklarının türkülerini söylediği “Benden” albümüyle karşımızda. Bu albümü kadınlara ithaf ediyor; dövülen, sömürülen, genç yaşta evlendirilen, köle gibi çalıştırılan kadınlara... Albüm oyalı keselerin içinde satılıyor. Bu keseler Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı atölyelerinde üretilmiş. Yani satın alınan her albüm dar gelirli kadınlara katkı anlamına geliyor. Albüm kitapçığında kullanılan Ara Güler’in emekçi kadın fotoğrafları da bir çeşit sosyal sorumluluk projesi olan bu albümü daha da anlamlı kılıyor. Albüm Züleyha’nın başında ‘sevgili’ sıfatı olmadan adlarını anmadığı Hasan ve Nilüfer Saltık’ın yapım şirketi Kalan Müzik ve Z yapım işbirliğinin ürünü.

Haberin Devamı

“Bana ‘25 yaşında bir kızın ne derdi olabilir ki kadınlarla?’ diyorlar. Evet çok derdim var çünkü çok kadınlı bir ailenin çocuğuyum. Doğduğum büyüdüğüm yerdeki kadınların çektikleri acıları hepimiz biliyoruz. Ben zaten 25 yaşında bir kadın gibi hissetmiyorum” diyor Züleyha. Ben de karşımda 25 yaşında bir kadın görmüyorum... Züleyha ile bağırıp çağırmadan söylediği türkülerini konuştuk.


Bu albümde bahsettiğiniz sorunların bir kısmını siz de yaşadığınız için mi böyle bir şey yapmayı tercih ettiniz?
Tabii, her genç kızın yaşadığı gibi belki dozu biraz daha yüksek olarak ben de yaşadım. Herkes yaşıyor bunları ama ben sesimi yükselttim. Birçok kişi bunu yapamıyor. Aynı cesareti insanlardan bekleyebilir miyiz? Açıkçası ben çok korkuyorum. Bu çok hassas bir nokta. Ben rol model olarak bir şeyler yapıyorum ama benim yaşımda olup benden çok daha farklı şeyler yaşayan, genç yaşında evlendirilen, öldürülen, dayak yiyen, işkence gören birçok kişi sesini yükseltemiyor. Kadına bakış açısı değişmeli. Bu iş meydanlara çıkıp eline pankart almakla olmuyor. Kadına şiddete son dediğimizde şiddet son bulmayacak. Kadın o eylemden sonra evine gittiğinde belki de dayak yiyecek yine. Bunu bilemeyiz.
Gelelim sizin albümünüze konuk olan kadınlara...
Âşık Anadolu kadınları hep geri planda kalmış, bu projeyle de vurgulamak istediğim şey o. Ben size âşık dediğimde aklınıza kadın geliyor mu? Mesela bizim albümümüzde âşık Sinem bacının bir parçası var “Haydin Bacılar” diye. Aslında o bir ağıttı, biz onu aldık bir halay parçası yaptık. Âşık Çiçek Ayyıldız, çok sevdiğim Sevilay Çınar var. Albümde giriş yazısını yazan Feryal Öney var. Bunlar benim için çok önemli isimler, onları rol model olarak görüyorum kendime. Anadolu’da kadın sanatsal anlamda da geri planda bırakılmış. Aslında dönüp baktığınızda tarlada kadın şarkı söylüyor.
“Amacımız biraz da olsa kadınlara katkıda bulunmaktı”
Albümünüzün sunumu da çok özel. Kimin fikriydi?
Kadınların yaptığı bu keseler benim fikrimdi. Ben bizzat yaptırdım bu keseleri konserlerimden elde ettiğim gelirlerle. Amaç biraz olsun kadınlara katkıda bulunmaktı.
Ben kendim böyle bir sorumluluk hissediyorum. Sonuçta benim ailemdeki kadınlar da çalışmış.
İki kardeşim var atanamayan öğretmenler arasında. Sanatsal anlamda kadınları daha fazla teşvik etmek gerekiyor belki de. Ben bu anlamda vakıf başkanı Şengül Akça’yı kutluyorum. Birçok kadına ulaşabiliyorlar. Mesela Mardin’de ÇATOM’u (Çok Amaçlı Toplum Merkezleri) kurmuşlar. O çatı altında kadınlar
iş yapıyor ki keseler de orada yapıldı zaten.
Bu şekilde katkıda bulunuyorlar. Bir dönem boncuk işlemeli terlikler vardı. Ben de zamanında yaptım onlardan para kazanmak
için. Kumkapı, Gedikpaşa civarında o atölyelerin olduğu yerlerde evlere boncuk işleri dağıtılırdı. Emek sömürüsü zaten orada başlıyordu. 25 kuruş karşılığında yapılan terlik Nişantaşı’nda 190 TL’ye satılıyordu.
“O zamanki genç kız bunları asla hayal edemezdi”
Konservatuvara ailenizin haberi olmadan girdiniz. Şu anki geldiğiniz noktaya aileniz nasıl bakıyor?
Onlar benden daha mutlulardır bence. Anneme “Sana albümümü getirdim” dedim. “Bana verme albümü ben kardeşlerine söyledim bana internetten alacaklar” dedi (gülüyor). Albüm için çalışmaya başladığımda iş yoğunluğundan göremiyordum onları pek. “Ne yapıyorsun” diye sorduklarında “Baba albüm yapıyoruz” dedim. “E niye seni televizyonda görmüyoruz?” dedi (gülüyor). Annemi ilk defa
8 Mart’ta Kartal’daki konserime götürdüm. En ön sırada izledi beni, ağlıyordu kadın.
Ben de terliklere boncuk yaptım dediniz. O terliklere boncuk yapan küçük kızın aklına gelir miydi bugün geldiğiniz yerde olmak?
Hayır. O zamanki genç kız bunlar asla hayal edemezdi. Ama şimdi çok güzel şeyler yapacağıma ve çok iyi yerlere
geleceğime inanıyorum. Çok iyi yerler derken şöhret vs. değil. Öyle bir amacım olsa magazinel yönüm olurdu.



“Bana ‘Bu kilolarla albüm falan yapamazsın sen’ demişlerdi”

Çok çalışkan ve disiplinli bir haliniz var. Hani o derslerini günü gününe çalışan öğrencilerdendiniz muhtemelen.
Okulda bunu yapmış olsaydım emin ol şimdi doçentliğe başlamış olurdum (gülüyor). Çok düzenli olarak çalışıyorum gerçekten. Mesela bu sabah 6.30’da spora başladım. Kimse sıcak yatağından çıkıp da spor salonuna gitmez. Pilates dersimden çıkıp şan dersime gidiyorum. Sonra yapmam gereken görüşmelerimi yapıyorum. Her şey saati saatinedir. Buradan çıkıp televizyon programa gideceğim. Yarın sabah aynı tempo yine başlayacak. Disiplinli yaşamayı seviyorum, böyle olmasa zaten başaramazdım. Benim hastalığım vardır.
Mesela bir şeyi bir yere koyuyorsam yamuk durmayacak. Kıyafetlerimi çıkarınca muhakkak askısına asarım. Kotlarım düzenli duracak. Hiçbir şeyi çıkarıp atmam. Asla dağınık değilimdir.
Aynı disiplinle çok kilo da verdiniz sanırım...
İlk albümü yapmaya gittiğimizde Bülent Seyhan ve Fuat Seyhan’la konuşurken Fuat Seyhan “Yalnız bu kilolarla albüm falan yapamazsın sen” dedi. O zaman 82 kiloydum. “Zaten spor salonuna yazıldım, yapacağım” demiştim ona da. Ben zaten kilo vermeyi kafaya koymuştum tabii, o benim azmim. Az ve düzenli besleniyorum. Öğünleri kaçırmıyorum. Çantamda hep ceviz, kayısı, incir, elma bulunduruyorum. 25 kilo verdim. Zaten gece hayatım yok. Alkol, sigara kullanmıyorum. Düzenli yaşayınca o kilolar veriliyor zaten.



“Kürtçe dersi aldığımı ailemden sakladım”

Zülfü Livaneli’yle tanışıp müziğe başlama hikayeniz çok enteresan. Kürtçeyi öğrenme hikayeniz de öyle...
Ben Kürtçe dersi almaya başladım ama aileme söylemiyorum. Elimde
Aydın Orak’ın şiir kitabı var. Anneme bir cümle okudum, annem bana terlik fırlattı “Sen niye Kürtçe öğreniyorsun?” diye. Gizlice devam ettim derslere. Onların korkuları var tabii. Çocuklarının siyasi bir şeye bulaşmasını istemiyorlar. Zaten gelinen durum ortada, öğrenciler puşi taktıkları için tutuklanıyor. Onlar da tabii ki haberlerde gördüklerinden korkar vaziyetteydiler. Tamamen çocuklarını koruma içgüdüsüyle baskı uyguladılar. Sonrasında ben birçok şeyi gizli yaptım, konservatuvara girmek, bağlama öğrenmeye çalışmak gibi... Zülfü abiyle tanışmamız da hasbelkader CV’imde müzikle de ilgilendiğimi yazdığım
için oldu. Demek ki olacağı varmış.