Cumartesi Bedenin tapusu kimin elinde?

Bedenin tapusu kimin elinde?

22.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bir insanın bedeninin tapusunu üzerinize geçiremezsiniz. Adına ilişki deyin, evlilik deyin; birlikte yaşama, birlikte yaşlanma, bir aile olma kavli deyin, ne derseniz deyin, hiçbiri, hiçbir şey bir insanın kendi bedeni üzerindeki hakkını size devretmez. Ve size evlilik bağıyla bağlı bile olsa bir insanın, bir başkasıyla sevişmesi... Aslına bakarsanız sizi hiç ilgilendirmez!

Bedenin tapusu kimin elinde

Efendim? "Siz hiç aldatıldınız mı?" diye sordu. Şimdi ben ne diyeyim? Dahası, niye diyeyim? Hayatta hiç karşılaşmadığım biriyle, üstelik telefonda niye böyle bir şey konuşalım? Tuhaf!Fakat kızın sesi de öyle üzgün geliyor ki."Aldatıldım" dedim."Ne yaptınız, ayrıldınız mı?" dedi.Giderek daha da tuhaflaşmıyor mu bu konuşma? Birkaç sene önce işyerine bir telefon geldi. Ünlü bir manken benimle konuşmak istiyordu. Peki. Ahizeyi aldım, merhaba-merhaba ve... "Sevgilim beni aldattı" deyiverdi. Ben bir yazı yazmışım aldatma ile ilgili. Manken sevgilisini aldattığı gazetelere düşen, televizyonlara çıkan adam da almış bu yazıyı kızın önüne koymuş. "İşte benim sana anlatamadığım her şey bu yazıda var" diye. "Aşk sadakatle sınanmaz" diye yazmışım ben. "Onsuz bir hayatı hayal dahi edemediği birini de gün gelir birazcık eğlence için, şu tekdüze hayatta küçücük bir dalgalanma için aldatabilir insan" diye yazmışım, "Yeter ki yalandan, riyadan medet umarak çirkinleşmesin." Kız da "Tamam, bana karşı hep dürüsttü. Beni hiç kandırmadı. Ben bu olayı biliyordum" diyor, "Ama şimdi tüm Türkiye biliyor. Herkesin diline düştüm. Ayrılmak istemiyorum ama nasıl ayrılmayacağım? Ben şimdi ne yapacağım?" "Ben nasıl ayrılmayacağım?" Bir insanın bedeninin tapusunu üzerinize geçiremezsiniz. Adına ilişki deyin, evlilik deyin; birlikte yaşama, birlikte yaşlanma, bir aile olma / kurma kavli deyin, ne derseniz deyin, hiçbiri, hiçbir şey bir insanın kendi bedeni üzerindeki hakkını size devretmez.Ve size evlilik bağıyla ya da büyük bir aşkla bağlı bile olsa bir insanın, bir başkasıyla sevişmesi... Aslına bakarsanız sizi hiç ilgilendirmez! İki yetişkin insan arasında iki tarafın da rızasıyla yaşananları yargılamak üçüncüye düşmez. Bu yüzden hukuk zinanın yakasından düştü. Bu yüzden siz, biz, hepimiz birbirimizin yakasından düşelim artık.Bu, Hülya Avşar söylemeden çok önce de söylendi: İnsan doğası gereği tekeşli değil.Doğası gereği tekeşli olmayan bir canlıya tekeşlilik sözü verdirseniz ne olacak?"Hüsran olacaksa bu aşkın sonu", insanların artık aşkı yaşamanın başka bir yolunu bulmaları gerekmiyor mu? Hüsran olacaksa bu aşkın sonu Doğası gereği tekeşli olmayan insan niye mütemadiyen tekeşlilik sözleri vermeye zorlanıyor? Sonra da yaşadıklarının üstünü yalanlarla örtmeye çabalıyor?Suç olmadığı halde zina yalanlarla sarmalanıp yatağın altına, gardırobun içine saklanıyor, balkon kapısından gizlice gecenin karanlığına karışması icap eden bir sır gibi yaşanıyor.Hülya Avşar "Erkek aldatır, önemli olan çaktırmaması" diyor. Gizli yapsın, yalan söylesin, hakikaten aldatsın yani; mevzu değil. Seksin doğallığını yüksek sesle kabul edemediğimiz için yalanı kabullenmeyi tercih ediyoruz. Seksi normalleştiremediğimiz için yalanı normalleştiriyoruz.Yalanlar ortaya döküldüğünde de altında kalıyoruz.Niye? Seks anormal, yalan normal Niye kimse, bir tek kişi bile, zinanın hukuken suç olmasına yüksek sesle karşı çıkanlar mesela, tam da aynı sebeplerle zinaya sahip çıkmıyor? Evli insanların bir başkasıyla cinsel ilişki yaşamasına artık Türkçede "aldatma" dışında, "ihanet" dışında da bir isim verilmesi gerektiğini, çünkü aslında ortada aldatma ya da ihanet olmayabileceğini niye kimse söylemiyor?Niye herkes üçüncü bir kişiyle sevişmenin suç değilse bile ayıp olduğunda hemfikir? Üstelik çoğu erkek bunu bizzat kendisi de yaşadığı halde...Çünkü bir kez normalleştirirlerse, sonra bu "hakkı" kadınlara da vermek zorunda kalacaklar. Çünkü bu haliyle erkeklerin işine yarıyor bu "ayıp". Hem ayıp hem de erkekler nasılsa ayıplanmıyor? Hem ayıp hem de erkekler nasılsa yadırganmıyor? Ayıp ama olsun, nasılsa ortaya dökülen erkek ihanetlerinin çoğu kadınlar tarafından affedilip unutuluyor. Affedilen her erkek ihaneti, ünlü kadınların ağzından dökülen her "Bari gizli yapsın" sözü, erkeklere bu alanda üstü kapalı bir onaylama sağlıyor. Birtakım erkekler "Ben daha yakalanmadım, kih kih kih" diyerek bu alanı gayet başarıyla kullanıyor. Cem Davran bir kadına bakmayı erkeğin sağlığının göstergesi sayabiliyor.Aynı erkek kafası Pınar Altuğ'u, kocasını "aldattığı" için oynadığı diziden atmakta hiç tereddüt etmiyor ama.* * *İşte bu yüzden, telefonda "Ayrılmak istemiyorum ama nasıl ayrılmayacağım? Ben şimdi ne yapacağım?" diyen kıza, "Yarın herkes unutacak bunu" dedim. Ayrılmadılar. Hâlâ birlikteler. Ve bugün kimse hatırlamıyor adamın "ihanetini" tabii ki. Erkek ihaneti zımnen meşru Kaya Çilingiroğlu, Hülya Avşar'ın başka bir ilişkisi olursa "Ona artık ailem demem" dedi ya... Farklı yorumlar yapıldı, ki belki de o yorumlar doğrudur ama bana öyle geldi ki, sanki Çilingiroğlu "ihanetlerine", hatta boşanmaya rağmen hâlâ aile olduklarını, bir ömür boyu birbirinin yanında durma, birbirine destek olma kavlinin henüz bozulmadığını söylemek istedi. Avşar'a aşksız seksi kondurmadığından olsa gerek, Avşar biriyle birlikte olursa o kişiyle yeni kavil yapmıştır, artık benim "ailem" olmaz gibi bir şey...Tüm yaşananlardan sonra nasıl ayrılmayacaklarını bilmedikleri için ayrılmak zorunda kaldılar belki. Kim bilir? "Ona artık ailem demem" Bu yazıya en önce ve şiddetle kadınlar karşı çıkacak değil mi? Çünkü çoğu kadın aşksız seks hakkı filan istemiyor; bilakis, aşksız seksi "iğrenç" buluyor. Bunun sebebi aşık olmadıkları biriyle sevişmek istememeleri mi? Yoksa erkeklerin ihanetini affedebilmek, o erkeği yeniden eve buyur etmeden önce aklamak için "öteki kadını" suçlamayı, aşksız sekse eyvallah diyen kadını aşağılamayı tercih etmeleri mi? Ben yine ne erkeklere yaranacağım, ne kadınlara; iyi mi? Depresyondayım. tubakyol@yahoo.com manik depresif köşe