Cumartesi “Beğenmediğini yazmak hem daha zor hem daha önemli”

“Beğenmediğini yazmak hem daha zor hem daha önemli”

17.05.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Müzik eleştirmeni Murat Beşer yorumlarda sert bir dil kullanmaktan yana. Ona göre beğendiğini değil, beğenmediğini yazmak daha zor ve gerekli bir iş

“Beğenmediğini yazmak hem daha zor hem daha önemli”

Hiçbir şeyi beğenmeyen, sivri dilli bir müzik yazarı olarak biliniyor Murat Beşer. Oysa o, işini “iyi yapanlara” hayran. Evi CD ve plak açısından bir cennet. Özellikle plaktan müzik dinlemeyi seviyor. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun olan Beşer, 16 yıldır müzik konusunda yazı yazıyor. Eskiden beri çok iyi bir dinleyici olduğunu ve iyi bir müzik yazarı olmak için ilk önce dinlemeyi bilmek gerektiğini vurguluyor.

Haberin Devamı

Bir şarkıcı, grup ya da albüm hakkında yazarken en çok nelere dikkat ediyorsunuz?
Bir albümle ilgili yazmadan önce onu en az iki-üç kez dinliyorum. İyi bir müzik sistemim var. Bütün sesleri net ve temiz olarak duyabilmem gerekir ki albümün içindeki herhangi bir şeye karşı teknik olarak haksızlık etmeyeyim. Evde dinleyecek fırsatım olmuyorsa iPod’a yükleyip dinliyorum.
Türkçe albümlerde özellikle dilin ne kadar iyi kullanıldığına, verilmek istenen mesaja ve ön planda olan enstrümanın nasıl kullanıldığına bakıyorum. Bir grubun albümüyse, grup üyelerini birbirine bağlayan bağın gücüne dikkat ediyorum. Yenilik, akılda kalıcılık, etkileyicilik, fikir ve ruhi zenginlik de arıyorum. Hepsinin eksiksiz olduğu ya da bir tanesi diğerlerinin açığını kapatacak derecede güzel ele alındığı zaman bir albüme “iyi” diyorum.
Yorumcu ise şarkıyı kusursuz, iyi bir diksiyonla söylemeli. Özgün bir yanı da olmalı. Hiçbir özelliği olmayan sesler başarılı olmuyor.

Tarkan’ın albümünü hiç dinlememişsiniz. “Bir eleştirmen olarak insan hiç mi merak edip beş dakika dinlemez?” diyenler var...
Her şeyi dinleme şansım yok. Seçiyorum. Bazen bir-iki parçasını dinleyip kaldırdığım albümler oluyor. Onları da yazmıyorum zaten. Bana ulaşan bütün albümleri dinlemeye kalksam bir günü 48 saat yaşamam lazım. 

Çok zor beğenen bir müzik yazarısınız...
Bu benim hakkımda yanlış bir izlenim. Kolay beğenirim aslında. Ancak bizim müziğimizin son 10-15 yılına baktığımızda beğenecek çok fazla şey yok.

“Müzik yazarları arasında konser kapısını zorlayan tek kişiyim. Bu üzücü”

Eviniz albüm dolu. Beğendiğiniz birileri de var demek ki.
Elbette. Sakin ve Pinhani’in albümü çok güzel. 2008’de çıkan en iyi Türkçe rock albümlerinden olacak. Yakup iyi bir müzisyen. Caz-fusion grubu olarak Atmosfer’i, bir de Taksim Trio’yu beğeniyorum. Modern konseptlerin tamamına açığım. Arşivim ağırlıklı olarak caz ve rock’tan oluşuyor. Özellikle de plak olarak bulduğumda hemen arşivime katıyorum.

Haberin Devamı

“Beğenmediğini yazmak hem daha zor hem daha önemli”

Taksim Trio

“Beğenmediğini yazmak hem daha zor hem daha önemli”

Atmosfer

İyi bir müzik yazarı olmak için ne gerekiyor?
Müzik yazarlığı kriterlerim Kopenhag kriterlerinden daha sıkı. Maalesef bu işi Türkiye’de iyi yapan insanların sayısı beş parmağı geçmez. Hem müzik bilginiz hem de kaleminiz iyi olmalı. Ayrıca çok iyi bir dinleyici olmalısınız. Sıklıkla karşılaştığım papağanlıklardan biri, “beğenmediysen yazma” ifadesi. Oysa beğendiğini değil, beğenmediğini yazmak daha zor ve gerekli bir iş. Ayıklama, denetleme, önerme ve daha iyiye sevk etme gibi bir misyonumuz yoksa yazarlığımızın anlamı yok. 

Unutamadığınız bir şarkı var mı?
Tanju Okan’ın “Parkta Yatıyorum” şarkısını çocuk yaşlardan beri unutamıyorum. Bir ayyaşın ağzından söylenmiş bir şarkı olmasına rağmen parkta yatan figür, düzene, çekirdek aileye son derece aykırı duran bir tipti. Bu da beni çocukluğumdan beri etkiledi.

Peki en beğendiğiniz konser?
En son izlediğim konser Dee Dee Bridgewater’dı. Çok güzeldi. Galiba müzik yazarları arasında konser kapısını zorlayan tek kişiyim. Bu üzücü. İyi bir konser eleştirisi yazmak zor. Bunun için Steinbeck’in kavgacı ruhuna, Balzac’ın güçlü cümlelerine, Dostoyevski’nin ruh çözümlemelerine vakıf olmak gerek.

Müzisyen olmak için konservatuar şart mı?
Eğitim önemli. Ancak kötü bir eğitim insanın içindeki yetenekleri, farklılıkları söndürebiliyor. Dolayısıyla birbirine benzer bir kalabalık oluşuyor. Kötü bir eğitimin formatı ruhu öldürüyor. Eğitim pek çok şeyin anahtarı ama müzik denen şey daha çok ruhla yapılıyor.

Haberin Devamı

“Bizde doğal yetenekler var. Mesela İbrahim Tatlıses”

Haberin Devamı

Müzik piyasasında kalitenin düştüğünü düşünüyor musunuz?
Bu, son 25 yıldır olan bir şey. Bilinçli olarak okumayan, düşünmeyen ve tüketen kuşaklar yetiştirildi. Bunlardan kültür-sanat alanında iyi isimlerin çıkmasını beklemek haksızlık. Bugün sanatın her kolunda bir fakirleşme var. Okumayan bir kuşak ürün de veremez.

Aslında yetenekli insanlar da var...
Tek başına yetenek ve zeka yeterli değil. Çalışkan olmak, toplumla barışık projeler üretek gerek. Zeka bireyci fikirlerin içinde kaldığı sürece, sahibine bile yararı olmuyor. Ancak bizde prodüksiyonsuz olarak hakkı verilmesi gereken, doğal yetenekler var. Mesela İbrahim Tatlıses.  Dünyanın neresine giderse gitsin sesiyle hakkını alır. Ama herkes Tatlıses değil. Bizim starlarımız dünya ülkelerinin yüzde 80’inde para etmez. 

Kime “star” dersiniz?
Starlarla ilgilenmiyorum. Yüzü yukarıya değil, aşağıya bakan insanları önemsedim hep. Bu nedenle Tarkan’ın albümünü dinlememiş olmam şaşırtmamalı. İstiklal Caddesi’nde izbe sokak aralarındaki çocukların kurduğu grupları dinliyorum. Bana starı değil, umut vaat eden ama fırsat bulamayan müzisyenleri sorun.

Haberin Devamı

Profesyoneller ne diyor?

“Bence samimi yapılan müzik iyi müziktir”

Fatih Erkoç (Müzisyen)
Müziğin samimi yapılıp yapılmadığına bakarım. Caz, klasik Batı müziği, klasik Türk müziği ve halk müziğimiz bence nitelikli müzikler. Ancak iyi icra edilmeleri önemli. Yozlaşmamış bir müzik, bence kötü bile yorumlansa iyi müziktir.
Müzik dinlerken enstrümanları dikkate alıyorum. Ancak iyi çalmak yeterli değil. Müzik türünü de iyi bilmelisiniz çalarken. Bu da eğitim ve deneyimle mümkün.
Yaptığım bir beste aşık gibi kalbimi titretiyorsa, içimi ısıtıyorsa veya beni eğlendiriyorsa buna “iyi” beste diyorum.
Dinlemeye doyamadığım şarkılar var. Mesela Sertab Erener’in “Lâl” parçası. Ayrıca Zuhal Olcay’ın şarkıları, Türk sanat müziğinde Münir Nurettin Selçuk ve Saadettin Kaynak’ın şarkıları müthiş. Türkü dinlemeyi de severim. Zaten yakında türkü albümüm çıkacak.

“Babylon’da türünün en iyi isimlerini sunuyoruz”

Ahmet Uluğ (Babylon program yapımcısı)
Kulübümüz Babylon’un belli bir çizgisi, dünyası var. Bu dünyanın içinde caz da, rock da, elektronik müzik de, yerli gruplar da var. Her sezon hangi sanatçıların dünyada ve Türkiye’de gündemde olduğunu araştırıp ona göre mekanımıza çağırıyoruz. Seçerken başarılı olmalarına dikkat ediyoruz. Türünün en iyi isimlerini sunuyoruz.
Babylon’a iki tür müşteri geliyor. Müzik seven, iyi müzik dinlemek isteyen ama çok fazla müzik türleri arasında seçim yapmayan, bir de özellikle belli bir türü takip eden müşterilerimiz var.
İyi müziğe çok önem veriyorum. İyi çalınan müzik, bence iyi müziktir.