Cumartesi Berlin'e kim gidiyor?

Berlin'e kim gidiyor?

24.06.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Uzun yol, kalabalık, bira hamallık... Finale bileti olup da gitmek istemeyen var mı?

Berline kim gidiyor

tubakyol@yahoo.com Tanıdığım bütün erkekler benden nefret ediyor. Hayatımda ilk kez girdiğim stadyumda, hayatımda ilk kez baştan sona izlediğim maç bir Dünya Kupası maçı, üstelik de Arjantin maçı, üstelik de Arjantin'in Sırbistan'a 6 gol attığı, belki de Dünya Kupası'nın en gollü maçı olduğu için ve üstelik hayatımda ilk kez girdiğim stadyumda, sadece çok şık altı gol izlemekle kalmayıp, aynı zamanda tribünlerde zıp zıp zıpır Maradona'yı gördüm diye... Değil! Talihimin idrakında olmadığım için. O kadar da talihimin idrakında değil, değilim. Tanıdığım tüm erkekler tarafından, el birliği ile idrak ettirildim. Köln'e gideceğimi öğrenince babamın gözleri parladı, nihayet kızı manalı bir iş yapıyormuş gibi takdirle, ama daha çok da hasetle... Şunca yıldır iyi-kötü gazetede çalışıyorum, bir sürü mühim işe imza attım kendimce, birçok ecnebi memlekete gittim vesaire, babamın gözlerinde yaptığım işe dair böyle bir pırıltı görmedim ben daha önce. "Almanya'ya geliyorum" müjdesini verdiğim arkadaşlar, beni görecek oldukları için sevinmekten ziyade, elimdeki bilete heyecanlandılar sanki. Onların hakkı olan bir şeye, hiç de hak etmediğim halde sahipmişim gibi, biraz kıskandılar, biraz da kızdılar."Biz bilet için çırpınırken, sen ve maç, ne alaka?" dedi bir tanesi, hakikaten öfkeli. "Tüm biletleri sponsorlara verdi" diye, FIFA'ya birkaç ağır küfür savurdu diğeri. "Bize de bilet ayarlasana" diye, bir ümit yalvardı ötekisi.Hey, ben geliyorum. Yalancıktan da olsa beni göreceğinize sevinmiş gibi yapar mısınız rica ederim? Resmen biletime göz dikti hayvanlar. Bir de bin yıllık arkadaşlarım olacaklar. Bir tanecik maç için beni satmaya nasıl da hazırlar. Hani desem ki "Biletimi size vereyim. Ben bari gelmeyeyim"; Arjantinli tipsiz Tevez'i falan görmek uğruna, beni görmemeye razılar. Tevez kadar kıymetim yok! Buraya kadar talihimi idrak edemediysem bile, havaalanında, Almanya'ya Coca-Cola'nın "talihliler uçağı" ile uçacağımızı öğrendiğimde, "Bu işte bir talihlilik var" dedim tabii kendime. Bir uçak dolusu insan, itinayla bir marka tüketip, itinayla birtakım mesajlar falan çekmişler birtakım numaralara anlaşılan. Ve "talihli" olmuşlar. Hiç inanmazdım ben bu çekiliş hadiselerine ama bizzat gördüm, sıra sıra koltuklara kurulmuş, bir uçak dolusu insan... Demek ki hayatta "talihli" diye bir insanlık durumu var.Ben de "talihli" olduğumu kabul edeyim bari. Şuursuzluğun da bir sınırı var! İşte talih budur. Hadi bileti satalım... Hayır, biletimi hain arkadaşlarıma vermedim.Evet, en sonunda stat kapısında talihimi hakikaten idrak ettim.Elimdeki biletin karaborsadaki değerini duyunca... "İşte talih budur" dedim, "Bizzat talih kuşu bu bilet. Ne duruyoruz, satsak ya hadi."Talihimi idrak ettiğim anda yitirmek varmış kaderde. Deliymişim gibi baktılar bana, ben de paşa paşa girdim stada. Vay, saha amma yakın, futbolcular dibimizde adeta. Önümde sümkürürlerse, ıyyy, kesin kusarım üzerlerine. Artık eskisi kadar tükürmüyor galiba futbolcular. Ya da tükürdüklerini daha az gösteriyor kameralar. Ve kesinlikle daha az sümkürüyorlar. Nasıl bir kalabalık bu yahu, sahaya dikilmiş kaç çift göz var acaba burada? Karşımızda dalgalanan tribünlerde yakamoz tadında peş peşe çakan bu ışıklar fotoğraf makinesi flaşları mı?Gerçi stadyumda maç izlenir mi, hâlâ emin değilim. Burada maçın yanı sıra izlenecek öyle çok şey var ki. Binlerce insan. Yüzü boyalı, saçı boyalı, bayraklı, atkılı, formalı, yaşlı-genç, kadın-erkek, heyecanlı, çok heyecanlı, çok çok heyecanlı...Bakınız Maradona orada. Herkesten daha heyecanlı. Gol. Bir gol daha. Bir gol daha. Bir gol daha. Yoksa heyecanlanıyor muyum ben de? Hadi canım...Nerede Tevez, hani Messi?Ayağa fırladım. Bir gol daha. Bu mu Tevez? Ayağa fırladım. Atacak. Vallahi atacak. A ha da attı. Bir gol daha. Hey, bu da Messi.* * *Köln'de sokaklarda, her maçın ardından, kazanan takımın taraftarları, artık Almancayı da sökmüşler, bağırıyorlar: "Berlin / Berlin / Wir fahren nach Berlin.""Berlin'e gidiyoruz" diyorlar yani. Final maçı Berlin'de ya, kazanılan her maç, Berlin'deki finale bir adım daha yaklaşmak demek, o bakımdan.Sahi... Yeri gelmişken... Acaba... Yani, öyle çok da hevesli değilim aslında ama... Wer fahrt nach Berlin? / Kim Berlin'e gidiyor? Buradan Berlin'e bir sürü yol, itiş kakış kalabalık, bira hamallık... Olur ya, belki Berlin'e gitmeyi öyle çok da istemeyen biri vardır, yok mudur? Kim, kim... Kimdir o?Biletini bana versin. Berlin'e bir-ki... Berlin yolcusu kalmasın Şimdi ben Dünya Kupası'na gideceğim, bir maç izleyeceğim falan ama hangi ülkeler katılıyor kupaya, grup-murup, ben ne bileyim; sanki favorim mi var ki hangi maçı izleyeceğimi mühimseyeyim?Davet mektubuna baktım, "Sırbistan-Karadağ maçı" yazıyor. Ben de tabii Sırbistan ile Karadağ, birbiriyle maç yapacak zannettim. Tarafımı da seçtim: Karadağ'ı tutacağım.Birkaç gün boyunca ortalıkta Karadağ'ı tutuyorum diye de dolaştım.Hayır efendim, salak değilim. "Bre cahil" de değilim. Bilakis, bilgi küpüyüm! Niyeyse geçen ay gazetelerin dış haberler sayfasını okumuşum. Ve geçen ay Karadağ'da referandum yapıldığını bilmekteyim. Bu ay başında da sonuç açıklandı: Sırbistan ile olan birlikten ayrılmayı isteyen bağımsızlık hareketi referandumda yüzde 55 barajını aştı. Sırbistan da Karadağ'ın bağımsızlığını tanıdı.Ben de işte bu yüzden, "Daha çok taze yani Karadağ'ın bağımsızlığı" diye, Karadağ'ı desteklemeye karar verdim. Nereden bileyim Dünya Kupası'na birlikte katıldıklarını. Meğer onlar birlikteymiş, karşılarında Arjantin varmış.Üf, ben şimdi kimi tutacağım? Bu sefer de Sırbistan-Karadağ'ı tutmaya karar verdim. Arjantin favori. Ben mazlumdan yanayım. Fakat maçta yanımıza çok güzel iki Sırp kızı geldi, oturdu. Güzeller derken, öyle böyle değil, çok güzeller. Ve tabii gayet ateşli bir şekilde Sırbistan'ı tutmaktalar. Ki bunun üzerine bizim oralardaki tüm erkekler de aniden en ateşli Sırbistan taraftarı kesildiler.Nereden çıkarıyorsunuz canım, katiyen kıskançlıktan değil! Ben tamamen bizim bölgedeki taraftar dengesini sağlamak maksadıyla... Arjantin! Arjantin! Arjantin! Karadağ'a niyet, Arjantin'e kısmet Tolga da benden nefret etmişti. Almanya'ya maça gidiyorum diye. "Nereden buluyorlar da futbolla en alakasız insanı götürüyorlar" diye kızdı. Bizim evdeydik o esnada, "Siz maç izlemezsiniz, ben eve gidiyorum" dedi. Yok yok, burada izle, ben de bari maç izlemeye alışayım bir nebze.Onlar da Senem'le birlikte Bodrum'a gideceklerdi. Mümkün olsa ben yer değiştirelim isterdim. Ben Bodrum'a gideyim, Tolga da Köln'e gitsin. Almanya'dan döndüm, Zeynep aradı. "Tolga kaza geçirmiş" dedi, "Durumu biraz ağır."Benim abimin adı da Tolga. Ve Zeynep abimin eski karısı. Sizin aklınıza ne gelir? Abim kaza geçirdi sandım. "Hangi hastane?" dedim, mümkün olan en sakin sesle. "Bodrum'a giderken olmuş. İzmir'e dönüyorlar" dedi. İzmir'e gidiyorum ben de... Elimde telefon, kapıdayım, havaalanına doğru yola çıkacağım: İzmir'de hangi hastane? "Bilmiyorum" dedi. Kim haber verdi sana kazayı? "Senem'in annesi..." O zaman anladım hangi Tolga'dan bahsediyoruz. Senem'i aradım. Kaza ağır, Tolga da ağır yaralı ama hayati tehlikesi yok en azından. Çok geçmiş olsun. Belki bunu okumak iyileşmesini hızlandırır: Olmaz ya, olur da finale biletim olursa; "Sistem sensin" be Tolga, o bilet senin hakkındır. Çabuk iyileş, finale bilet senin hakkındır Türk basınının "gizemli sarışını" Tuğçe Baran maç esnasında aklımı okudu adeta, "Ben İstanbul'da da maça gidiyorum" dedi, "İstersen..." İstemem mi?Gerçi Tuğçe, İnönü'de kale arkasının müdavimiymiş. Ben Fenerliyim ama çaktırmadım. Arjantinli de değildim. Fakat bu benim eğlenmemi engellemedi. Beşiktaş'la da idare edebilirim. Hem sonra maçtan çıkıp taraftarlarla yürürüm. Birlikte Beyoğlu'na çıkarız. Hatta beni eve bile bırakırlar belki, bırakmazlar mı?Şu manik halim geçmeden, lig başlar mı lütfen? manik depresif köşe