14.05.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
yapraka@milliyet.com.tr axcum021.jpg Velidedoğlu'nun "ALİNURV: CADRAGE" isimli ikinci sergisi, bu hafta Passage Markiz'de açıldı. Ünlü reklamcı, çok ses getiren 2003 tarihli "ALİNURV/ARTICLES"da enstelasyon çalışmalarını sunmuştu. Bu kez de fotoğraf sanatına el atmış. 36 adet siyah-beyaz fotoğrafın ilginç kadrajlarından oluşan sergi, 29 Mayıs'a kadar gezilebilir... İlk bakışta bir kadının kalçası sanıyorsunuz. Ama o aslında bir kadın sırtının kesiti. Bikini giymiş bir kadının bacakları sandığınızsa kolu çıkıyor. Reklamcı Alinur Velidedoğlu bunu şöyle açıklıyor: "İnsan beyninde, algıda bekleyen yüz binlerce resim var. Bir şeye baktığın zaman o sana cevap veriyor ve sen öyle görüyorsun. Dolayısıyla bu fotoğraflara bakanlar, kafasında var olan ve daha önce gördüğü şekillere uyduruyor. Örneğin iki tane yuvarlak görünce hemen ya göğüstür ya popodur diye düşünüyorlar. Halbuki öyle değil" Üç ay önce karar verdim. Ama bende böyle çok resim var. Yaklaşık 20-25 yıl önce, yani fotoğraf çekmeye başladığım günden beri hep bu tarz fotoğraflar çekip arkadaşlarımı çok şaşırtırdım. Onlar portre çekiyorum sanırken kolunu, ayağını çekerdim. "Aa, sen ne zaman çektin burasını?" diye sorarlardı. Halbuki "orası" ya koluydu ya bacağı. Nasıl çıktı sergi fikri? Bir kısmı arkadaşlarım, bir kısmı da manken. Vücutları daha pürüzsüz olsun diye 16-17 yaşındaki profesyonel modellerle çalıştım. Ama isimlerini söyleyemem, öyle anlaştık. Modelleriniz yine arkadaşlarınız mı öyleyse? Hayır ben yokum. Siz var mısınız fotoğraflarda? Var tabii. Ama bu sergide onun tam tersini kullandım. Reklamcılıkta, bir şeyi yaptığın anda hemen anlaşılması lazım. Eğer bir reklam metninde veya fotoğrafında, tüketici "Bu nedir?" diye düşünüyorsa o, yanlış reklamdır. Sergide tersini yaptım ama açıklamasını da kadraj odasına koydum. Değişik yargı ve yorumların gerçeklerini burada görsünler istedim. Reklamcılığın getirdiği farklı bir göz var mı? Evet, zevk için yapıyorum. Fotoğrafları satmayacağım. Kendim sponsor oldum. "Article" serginiz için "Sadece kendimi tatmin için yaptım" demiştiniz. Bunu da mı kendiniz için yaptınız? Sanatsal değeri tabii ki var. Yıllardır yaptığım iş; kompozisyonları var, ışığı var. Ama beğeni açısından bir şey diyemem. Kimisi gelir çok beğenir, kimi de beğenmez. "Bu sanat mı?" diyen de olacaktır ama desinler, fark etmez. Türkiye'de, Bulgaristan'da veya Afganistan'da bir insanın tek başına bir yorum yapması çok önemli değil. Çünkü sanat evrensel bir şey. Fotoğraflarınızın sanatsal değeri hakkında ne düşünüyorsunuz? Evet. Zaten bu, serginin ana temasını da oluşturuyor. Biz erkekler bir araya geldiğimizde kadınlar hakkında konuşuruz. Ama hep kadının belirli noktalarından bahsederiz. "Göğüsleri şöyleydi, kalçalarını gördün mü?" gibi. İşte bu sergide kadına çok daha geniş bir yelpazeyle bakılması gerektiğini anlatıyorum. Çünkü kadın, tepeden tırnağa çok çekici, çok estetik ve çok erotik bir vücut yapısına sahip. Dolayısıyla kadına dar bir perspektiften ve dar noktalarla bakmak yerine gözümüzü açıp kadrajımızı genişletirsek, göremediğimiz güzellikleri keşfedebiliriz. Algı yanılmalarıyla yapmak istediğim de bu. Fotoğraflara bakınca insanın aklına hemen üç-dört bölge gelmesine rağmen hiç öyle değil. Bir dirseğin kıvrımı, bir kulak, bir topuğun yapısı bile çok estetik bir şekilde hissedilip görülebiliyor. Vermeye çalıştığınız bir mesaj var mı? "Sanat ve sermayenin birlikte gitmesi gerekir" Türkiye'de bugüne kadar alışılagelmiş klasik bir sanatçı kavramı vardı. Belli bir kıyafet ve belli sıkıntılar içinde olman lazım falan gibi. Ama son zamanlarda yeteneği ve imkanı insanlar da eserler sunmaya ve sergiler açmaya başladı. Cem Boyner, Mehmet Tanyeli, Serdar Bilgili mesela... Böyle bir trend var. Bunu destekliyorum ve motive etmek için de böyle işler yapıyorum. Sanatçı olmak için illa ki belli özelliklere sahip olmak gerekmiyor. Son zamanlarda herkes fotoğrafçılığa merak sardı. Böyle bir trend mi var? Moda değil. Yurtdışına bakarsanız eğer, modern sanatla uğraşanlar sponsor veya sermayelerin katkısı olmadan bunu yapamıyor. Sermaye ve sanat aslında beraber giden şeyler. Bu Türkiye'de henüz böyle algılanmıyor ama artık birçok sanatçı da kitap çıkarırken, sergi açarken çeşitli bankalar sponsor oluyor. Bence de sanat ve sermayenin beraber gitmesi lazım. Dünyada da bu iş böyle başlamış. Medici ailesi o kadar parayı verip o kadar kişiye destek olmasa, Rönesans da olmazdı. Moda diyebilir miyiz yani?