Cumartesi “Birbirimize Meliha ve Feride kadar yakınız”

“Birbirimize Meliha ve Feride kadar yakınız”

29.11.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

“Canım Ailem” dizisinde Meliha ve Feride adlı iki kız kardeşi oynayan Ezgi Mola ile Şebnem Bozoklu aynı zamanda yakın arkadaşlar. Bozoklu “Feride’yle Meliha’nın o sıcak, hep birbiriyle uğraşan, sevimli durumu bizim arkadaşlığımızda da var” derken, Mola “Espri anlayışlarımız da tutuyor” diye konuşuyor

“Birbirimize Meliha ve Feride kadar yakınız”

Sürekli kahkahalar yükseliyor, birinin yarım bıraktığı cümleyi öteki tamamlıyor, bir bıcır bıcır konuşma hali. Biri, daha dizinin fragmanında Uğur Yücel’i kovalarken görenin yeteneğini fark edip “Kim bu kadın?” diye sormaya başladığı Şebnem Bozoklu... Diğeri, “Hayatımın Kadınısın” filmiyle keşfettiğimiz, lokum suratlı, bir o kadar iyi oyuncu Ezgi Mola.
“Canım Ailem”de Meliha ve Feride adlı iki kız kardeşi oynayan bu genç kadınlar, aynı zamanda birbirlerinin en yakın arkadaşı, sırdaşı. 2001’de aynı sınıfta okudukları Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin bahçesindeki bankta başlayan sohbet, yedi yıldır hiç kesintiye uğramadan sürüyor.
Okulda bütün parçalarını birlikte hazırlamışlar, mezun olduktan sonra profesyonel olarak sahneye MSM Oyuncuları’nda birlikte çıkmışlar... Bu yıl da hem Dot’un “Vur / Yağmala / Yeniden” projesinde beraberler hem de “Canım Ailem” dizisinde.
Dizide 40 küsur yaşındaki Meliha’yı oynayan Şebnem Bozoklu esasen 29’unda. 25 yaşındaki Ezgi Mola deseniz, doğaçlama yeteneğini “Kolay Gelsin” şovunda da kanıtlayan bir kahkaha makinesi... Üstelik ikisi de çok aklı başında, olgun, ayakları yere basan, ne istediğini bilen genç insanlar...

Tanıştığınız günü hatırlıyor musunuz?
Ezgi Mola: Hatırlıyoruz, hep de konuşuruz. Sınav kapısında karşılaşmıştık, üzerimizde hangi kıyafetler olduğuna kadar hatırlıyoruz. Hatta ilk samimi olduğumuz sohbeti de çok hatırlar güleriz. İkimizin ortak noktası olan yemek üzerine okulun bahçesindeki bankta yaklaşık 3,5 saat konuşmuştuk. Öyle güzel, sıcak, frekansın tuttuğunu ilk andan anlarsınız ya. Bir şeyler iyi gidiyordur, konuşacak hep bir şeyler vardır, sessizlik olmaz... Bizim de öyle oldu.

Dostluğunuz dizideki ilişkiniz gibi mi?
Şebnem Bozoklu: Biz de çok eğleniyoruz, en ortak nokta o. Feride’yle Meliha’nın arasındaki o sıcak, sürekli birbiriyle uğraşan, sevimli durum bizim arkadaşlığımızda da var.
Ezgi M.: Bizim espri anlayışlarımız da tutuyor, aynı şeylere bakarken hiçbir şey konuşmadan anlaşıp gülebiliyoruz. O yüzden de paralellikler var. Hayata bakışlarımız aynı mı karakterlerle, tabii ki hayır ama ortak noktalar var ya da yaratmak zorundasınız ona inanabilmek için. Var aslında, mesela o bağlılık, en sonunda hepsinin ötesinde birbirini sevme, birbirini incitmeme durumu...
Şebnem B.: “Saçıma meç yapmamı Uğur Yücel istedi”

Peki bu karakteri oynayacağınız belli olduktan sonra ne yaptınız?
Şebnem B.: Sesimi değiştirmem gerektiğine karar verdik. Benim genç bir sesim var ve Meliha’nın bu kadar çınçın, tiz ve eğlenceli bir tonla konuşmaması gerekiyordu. Şimdi sesimi arkaya alarak konuşuyorum.
Bir de sıcak ve samimi bir kadın olsun istedim. İnternette bir şey okudum: “Ya abi Meliha’yı her gördüğümde kapısını çalıp hadi bir orta kahve yap dedikodu yapalım demek istiyor canım.” Bunlar benim çok sevdiğim kadınlar. Mahalle tipi kadınlar, kendilerine has çok güzel bir espri anlayışları var, ilişkileri çok gerçek, bunları aldım merkezime.

Bir de saçınıza meç yaptırdınız...
Şebnem B.: Benim kendi saçım koyu kahverengi ve suratım da beyaz olduğu için olduğumdan da genç görünüyordum. Bir gece yataktan kalktım ve “Saçımı kızıla boyatmalıyım” dedim. Bunu Uğur abiye söyledim. “Hayır, meç” dedi. Meç artık 80’lerde kalmış bir şey, nasıl olur, “Yok yok çok güzel olacak” dedi. İlk gördüğümde aynadaki şeye inanamadım. Çünkü hiç ben değildim o ve benim hayatım boyunca kullanmak istemeyeceğim bir renkti. Uzun bir süre şapkayla dolaştım ama şimdi Meliha’yı çok sevdiğim için belki, saçlarım beni hiç rahatsız etmemeye başladı.

Modeli nasıldı saçlarınızın?
Şebnem B.: Biraz punk’tı. Küçük kaküllerim, dağınık ve 2000’ler formunda saçım vardı. Şimdi işte böyle kıvırcık, maşalarla yapılıyor, taraklar falan takıyorum 80’lerdeki gibi.

Giyimi kuşamı da biraz o yıllardan kalma gibi.
Şebnem B.: Bayılıyorum giyimine, kostümlerimle aşk yaşıyorum. Bu kadın Samim’in onu terk ettiği yıllarda kalmış. Vatkalar, şimdi hiç kullanmadığımız aşağı doğru daralan diz altı elbiseler, büyük küpeler, kadının tarzını çok seviyorum ben. Kırmızı streç elbiseyle pazara gidiyor, aşığım ona.

Feride için öyle özel bir tarz değişikliği gerekmedi değil mi?
Ezgi M.: Yok ben kendi yaşımı oynuyorum en azından. Ama tabii Feride benden farklı giyiniyor. Takıp takıştırmayı seven bir kız bu. Kırmızı, sivri burunlu, ince topuklu ayakkabıları var. Ama ambulans hemşiresi, günlük hayatta soğuktan korunmak için kargo pantolonla, spor ayakkabıyla gezerken diğer yandan da kadınlığını da hissettirmek, dişiliğini ön plan çıkarmak istiyor. Çünkü Feride aşkı seven bir kadın, macera yaşamayı, acı çekmeyi, üzülmeyi seviyor. Yani çok da yabancı olmadığımız bir kız aslında. Odasına kapanıp Gökhan Tepe dinleyip ağlayabiliyor.

Sizin aşka bakışınız nasıldır?
Ezgi M.: Ben melankolik değilim çok şükür. Onun da zamanı vardır, bazen insan öyle bir moda girer ki acı çekmek istiyordur birazcık, öyle davranır. Ben bunu tercih etmiyorum pek. Ettiğim zamanlarda da kimse bunu anlamaz bile, çok kısa sürer çünkü. O benim yapıma çok uygun değil sanırım. Ben aşkı da birlikte gülerek yaşamayı tercih ediyorum.

Umut Kurt’la hâlâ beraber misiniz?
Ezgi M.: Evet. 4,5 yıl oldu.
Ezgi M.: “Aşk için insan 20 yıl bekleyebilir”

Meliha erkeklere biraz tepkili değil mi?
Şebnem B.: Evet kardeşlerine de hep “Sizi bunlardan korumaya çalışıyorum” diyor. Çünkü aşka çok hakim olduğunu düşünüyor ama kıyamam, 17-18 yaşında biri ona çelmeyi takmış ve gitmiş. Tabii ki hakim değil hiçbir şeye. Gözünü açmış Samim’i görmüş, aşık olmuş, nişanlanmışlar. Ama Samim sonunda “Kusura bakma” diye gitmiş. Meliha’nın hayata, aşka küstüğü an o. Meliha tabii ki ister aşk yaşamak ama bunu Samim’le ister çünkü o hâlâ deli gibi aşık ona.

Siz bu bitmeyen aşkı makul bulacak kadar aşka inanıyor musunuz?
Şebnem B.: Ben duygu olarak ona inanıyorum ama şu dönemde bir kadın 20 yıl bekler mi sorusuna gönül rahatlığıyla evet diyemiyorum. Ama Meliha bekler mi, bekler.

Şebnem ve Ezgi bekler mi?
Şebnem B.: Ne zor soru. Çok aşıksa bekleyebilir ama bu 20 yıl olur mu bilmiyorum.
Ezgi M.: Aşk yaptırabilir bunu. O durumun içinde olmadan konuşamam ama o kişisiyle de alakalı, benim ona hissettiğim şeyle de alakalı. Ne yaşamışsındır da bekliyorsundur, biraz ona bağlı.

“Birbirimize Meliha ve Feride kadar yakınız”
Ezgi M.: “Tam bir ev kuşuyum”


Eğlenmek için neler yaparsınız?
Şebnem B.: Gece çıkmak benim hayatımda rutin bir şey değil. Asmalımescit’te yaşadığım halde ayda bir ya da iki defa grupla ya da erkek arkadaşımla çıkıyorum. Onun dışında evde kahvemi yapmayı, internetimin başına geçmeyi, kitap okumayı seviyorum, hadi arkadaşlarım gelsin, hadi bitki çayı yapalım, sohbet edelim, böyle geçiyor zamanım.

Ezgi M.: Benim de gece çıkmak çok heveslendiğim bir şey değil, tam bir ev kuşuyum. Sadece araba kullanmayı çok seviyorum, motor merakım var. Hava güzelse Vespa’mla gezeyim, yağmurlu ya da karlıysa arabamla gezeyim. Yol yapmak hoşuma gidiyor.






“Birbirimize Meliha ve Feride kadar yakınız”
Şebnem B.:
“Oyuncu olmasaydım aşçı olurdum”


Sizin için “tombik” diyorlar ama öyle değilsiniz.
Ezgi M.: Son zamanlarda sağlığım için biraz dikkat ettim ama bunun bir tabu olmadığını da insanlar gördü bence. Şişman diye şu rolü oynayamaz diye bir şey yok. Tamam şişmanım, Madonna’yı oynayamam. Ama Madonna’nın ilk çocuğunu doğurduktan sonraki halini bir süre oynayabilirim belki. Yani, mesleki açıdan dezavantajları avantaja çevirmek kişinin kendi elinde. Ben öyle yaptım. Tabii bir manken fiziğiyle çalışmak isteyen yönetmenler olabilir, buna çok saygı duyarım. Ama yazan, yaratan ve çekecek olan insan beni oraya yakıştırıyorsa ben o kişiden çok daha fazla inanabilirim buna.

Yemek yapar mısınız?
Şebnem B.: Çok severim. Oyuncu olmasaydım aşçı olurdum. Paris’e Cordon Bleu’ye gitmeyi düşünüyordum bir ara, hâlâ da bir boşluğum olursa en azından atölyelere gitmek istiyorum. Ben biraz meraklıyım dünya mutfağına, Uzakdoğu mutfağına...

Neler yaparsınız?
Şebnem B.: Güzel sebze yemekleri yapıyorum, baharatlara meraklıyım, güzel ekmekler yapıyorum. Kurutulmuş domatesli, fesleğenli ekmekler yapıyorum, çok güzel oluyor. Bir şey pişirilsin, arkadaşlar gelsin, sohbetler edilsin sabahlara kadar, film izlensin çok severim. Evcil meraklarım vardır.

Ezgi M.: Ben de mutfağı çok severim. Annem de öyleydi. Sürekli çocukluğumda yemek resimlerine bakıp anne biz de bunları yapabilir miyiz derdim. Ben yemek kadar pişirmeyi de seviyorum ve istediğim her şeyi yapabilirim, zorlanmam.