Cumartesi "Bizim hayatımız bir bavula sığar"

"Bizim hayatımız bir bavula sığar"

03.08.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Bizim hayatımız bir bavula sığar"

Bizim hayatımız bir bavula sığar





Mirsad Türkcan, 12 Dev Adam’ın sahada izlemesi en zevkli oyuncularından biri. Geçen yıl Avrupa Ligi’nde "En Değerli Oyuncu" seçilen Türkcan’ın basketbol kariyeri de saha içindeki oyunu gibi heyecanlı; dümdüz bir çizgiden ziyade inişli-çıkışlı ve merak uyandırıcı.
15 yaşında Yugoslavya’dan Türkiye’ye gelen, Efes Pilsen altyapısından yetişen Türkcan, NBA’de oynayan ilk Türk. Bu yıl CSKA Moskova’dan İtalyan takımı Siena’ya transfer oldu. Geçen yıl Avrupa basketbolunun bir diğer önemli kupası Saporta’yı kazanan Siena’nın koçu da yabancı değil. Mirsad’ın Efes Pilsen’den ayrılmasına neden olduğu yazılıp çizilen Ergin Ataman.
"Ergin abiyle benim aramda hiçbir sorun yok. Şimdi onun beni Siena’ya çağırması da, o dönemde yaşananların, medyanın abarttığı kadar büyük olaylar olmadığının bir göstergesi" diyor Mirsad.
Şu sıralar Efes Pilsen İstanbul World Cup ve hemen arkasından 29 Ağustos-8 Eylül tarihleri arasında Dünya Şampiyonası’nda oynayacak olan Türkcan’a göre en büyük ödül ne kupalar ne de unvanlar... "Ben sosyetik değilim. Sabahın bir vakti bardan bir kızla çıkarken fotoğraflarım çekilmiyor. Ama beni halk çok seviyor. Benim için en büyük mutluluk basketbol izleyicisinin beni yolda durdurması, bana şans dilemesi" diyor.

Efes Pilsen İstanbul World Cup başladı. Yakında da Dünya Şampiyonası başlayacak. Geçen yılki gibi iddialı mısınız?
Geçen sene çok büyük bir başarı elde ettik. Üstelik kimse bizden böyle bir başarı ummuyordu. Halk beklemiyordu bunu. Bu yıl da başarılı olmak zorundayız. Ben Indianapolis’te geleceğimizi parlak görüyorum. Çünkü hakikaten çok yetenekli oyuncular var takımda. Takım içinde atmosfer de çok iyi. Niye olmasın?

Nedir hedefiniz?
Hedef deyince, şimdi herkesin en büyük rüyası final oynamaktır. Ama herkesin çekindiği Amerika, Yugoslavya, İspanya gibi takımlar arasından sıyrılmamız gerekiyor. Gerçi geçen yıldan sonra onlar da bizden çekiniyorlar. Biz eğer bu saatten sonra "Aman ben Mirsad’ım" ya da "Ben Hidayet’im" diye oynamaz, takımın başarısı için oynarsak büyük başarılara imza atabiliriz. Zaten aksini de yapamayız. Çünkü Aydın hoca (Örs) var başımızda, bireysel oyuna izin vermez.

Futbolda dünya üçüncülüğünün ardından gözler size çevrildi.
Evet. Bizi şimdi futbolcularla kıyaslıyorlar. Ben aslında çok doğru bulmuyorum bu kıyaslamayı. Futbolcular da biz de turnuvalarda mücadele ediyoruz. Şans da burada önemli bir faktör. Futbolcular çok başarılıydılar tabii ama aynı zamanda şanslıydılar. Biz de geçen yıl şanslıydık. Umarım bu şansımız bu yıl da devam eder.

"12 Dev Adam" kampanyasının size sağladığı seyirci desteğinin de elde ettiğiniz başarıda rolü var mıydı?
Tabii, çok büyük rolü vardı diye düşünüyorum. Biz eğer bu kadar büyük bir destek görmesek belki bu kadar başarılı olamazdık. Biz zaten hiç tahmin etmiyorduk böyle bir şeyi. O yüzden de çok mutlu olduk, çok büyük bir motivasyonla çıktık maçlara. İkinci olduğumuzda ben sevineyim mi, ağlayayım mı bilemedim. Çünkü son yedi dakikada biraz daha iyi oynasak birinci olurduk. Bir daha hayatım boyunca unutmayacağım bir turnuvaydı o. Sanıyorum Türkiye’deki basketbol izleyicisi de kolay kolay unutmaz geçen yılı. Biz tarih yazdık.

Efes Pilsen altyapısından yetiştiniz siz, değil mi?
Evet. Yugoslavya’da da basketbol oynuyordum ama bu derece ciddi değildi. Türkiye’ye geldiğimde bunu ciddiye almaya başladım. Çok büyük bir şans oldu benim için. Ben de bu şansımı iyi kullanmaya çalıştım.

Sadece şans diyemeyiz. Çok da çalışmış olmalısınız. Geçen yıl Avrupa Ligi’nde "En Değerli Oyuncu" seçildiniz.
Benim öyle bir hedefim yoktu. Ama baktım ki böyle bir yola girmişim, "Neden olmasın?" diye düşündüm ve tabii ki daha çok çalıştım.

Şimdi Ataman’ın çalıştırdığı İtalyan takımı Siena’ya transfer oldunuz. Orada da sürecek mi bu başarı?
İnşallah. Siena hedefleri olan bir takım. İtalyan liginde ve Avrupa’da favori görünüyor şu anda. Büyük, hedefi olan bir takımın içinde "En Değerli Oyuncu" olmak zordur. Benim hedefim de öncelikle takımın başarısı olacak.

"NBA’de oynama kompleksim yok"
Siz NBA’de oynayan ilk Türksünüz ama şanssızdınız. Yeniden NBA’de oynamak ister misiniz?
Benim öyle bir kompleksim yok. Ben daha önce çok acele ettim, büyük hata yaptım; yanlış takıma gittim. NBA’de doğru zamanda doğru takıma gitmek çok önemli. Ben New York’a gittim, orada çok kişi benim pozisyonumda oynuyordu. Beni oraya çağıran menajer sonra ayrıldı, yerine gelen de beni sevmiyordu ya da beğenmiyordu. Olmadı yani, bavulumu topladım.

Son olarak Moskova’daydınız, şimdi İtalya’ya gidiyorsunuz. Zor değil mi, böyle bir çırpıda başka bir ülkeye gitmek, buna karar vermek.
Tabii ki zor. Tam bir yere alışıyorsunuz, kontratınız bitiyor. Bir an için bile olsa alıştığınız yerde kalmak istiyorsunuz. Ama bunun da iyi bir yanı var. Birçok farklı kültür tanıyorsunuz. Dünyanın farklı köşelerinde arkadaşlarınız oluyor.

Her gittiğiniz ülkeye yanınızda götürdüğünüz bir eşyanız var mı?
Bavulum. Öyle her yere yanımda götürdüğüm başka bir şey yok. Bizim hayatımız bir bavulun içine sığıyor. Benim İstanbul’da bir evim var ama burada olmadığım için onu da kiraya veriyorum. Buraya geldiğimde bile bir bavulla geliyorum. Siena’ya da bavulla gideceğim.

"Rusya’da çok mutluydum"
Moskova’da en çok neyi özleyeceksiniz?
Ben Rus kültürünü tanıdığım için çok mutluyum. Bana herkes büyük bir hata yaptığımı, Rusya’da çok büyük bir belirsizlik olduğunu söylemişti. Ama hayatımın en güzel günlerini orada geçirdim diyebilirim. Arkadaşlarımı, takımdaki atmosferi çok özleyeceğim. Güzel insanlardı, güzel kızlar vardı Moskova’da. Gerçekten çok güzel kızlar vardı...

Kız arkadaşınız var mı?
Kız arkadaşım yok şu anda. Yani ciddi bir ilişkim yok.

Siz geceleri pek gezmiyor musunuz, yoksa paparazzilere mi yakalanmıyorsunuz? Sizi hiç bir yerden sevgilinizle çıkarken falan görmedik.
Benim öyle çok gece hayatım yok. Ben kafayı basketbola taktım. Basketbol oynadığım zamanlarda sadece basketbol olacak. Ben de insanım, ben de gencim, ben de çıkmak istiyorum. Ama aşırı değil. Sabahlara kadar değil. Kendim izin vermem kendime. O kadarına ben izin vermem.

"15 günde 10 kilo alıyorum"
Nerelere gidiyorsunuz İstanbul’da gece çıktığınızda?
Hillside’a gidiyorum. Laila, Reina falan var, bazen yemeğe gidiyoruz. Ben Türk yemeklerini çok özlüyorum. O yüzden buraya her geldiğimde kilo problemim oluyor. İdman yapmadığımda aşırı yiyorum. 15 gün tatil olduğunda 10 kilo alıyorum. İdmanlar başlayınca onun ağırlığını hissediyorum. Sezon başlayınca diyet yapmam gerekiyor.

Siz zaten "dev adamösınız. Bir de kilo alınca... Nereden giyiniyorsunuz?
Benim giyim sponsorum Fabrika. Hidayet’i (Türkoğlu) ve beni Fabrika giydiriyor. Üstümdeki kırmızı tişört de onların. Yoksa nereden bulalım üzerimize göre kıyafet.

Siena, İtalya’da küçük bir kasaba. Siz hep büyük kentlerde yaşadınız. Zorlanmayacak mısınız?
Bu çok iyi bir soru. New York’ta oynadım, sonra Moskova, İstanbul. Hep metropollerdeydim. Şimdi biraz tedirginlik var tabii. Ama ben de büyük kentlerden, trafikten, kalabalıktan yorulmuştum. Siena bana iyi gelebilir diye düşünüyorum.

"Ergin Ataman’la aramızda sorun yok"
Moskova’da çok mutlu olduğunuzu söylediniz. Neden CSKA Moskova’da kalmak yerine Siena’ya transfer oldunuz?
Ben bu yıl birçok teklif aldım. Belki CSKA Moskova’da devam edebilirdim. Ama Siena bana teklif getirdi. Orada Ergin Ataman’ın olması, geçen sene Siena’nın çok başarılı olması kararımda etkili oldu. Ergin abinin orada olması büyük avantaj.

Ama siz Efes Pilsen’de "disiplinsiz davranışlarınız nedeniyle" kadro dışı bırakılmıştınız. Ve şimdi Siena’nın koçu olan Ergin Ataman da o zaman Efes’teydi.
Efes Pilsen’de bazı gerginlikler oldu. Herkes benim Efes’ten ayrılmamın nedenini Ergin abi sanıyor. Ama hiç ilgisi yoktu.

"Ben çok disiplinliyim"
"Disiplinsiz davranışlar" ne demek?
Ergin abi hiçbir zaman böyle bir şey söylemedi. Bunu Efes Pilsen yönetimi söyledi. Bizim Ergin abiyle sorunumuz yok. Kulüple de... Benim de hatalarım... Hata demeyeyim ama ben her şeyi yürekten yaptığım için belki yanlış anlaşılmalar oldu.

Ergin Ataman çok disiplinli bir koç olarak tanınıyor.
Ben de disiplinliyim. Antrenmanlara en erken gelir, en geç çıkarım. Ergin abi beni 15 yaşından beri tanıyor. Benim ilk hocam. Beni boşu boşuna almaz. Bizi Efes Pilsen’de yaşanan olaylarda medya karşı karşıya getirdi. Ve o yazılanlardan Avrupa’daki takımlar ister istemez etkilendiler. "Tamam, iyi oyuncu ama şöyle şöyle olaylar olmuş" diyorlardı. Ergin abinin bana bu teklifi yapması, olayların abartıldığının en açık göstergesi.