Cumartesi "Bu film, filmden çok parti gibi"

"Bu film, filmden çok parti gibi"

28.05.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

"İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek"in galasında neredeyse her müzisyen performansının başında ve sonunda alkışlandı. Yönetmen Fatih Akın "Ben istiyorum ki insanlar sinemada şarkılara eşlik etsin, kalkıp dans etsin; gazino gibi, parti gibi..." diyor

Bu film, filmden çok parti gibi

tubaakyol@milliyet.com.tr "İstanbul Hatırası", Müzeyyen Senar, Orhan Gencebay, Erkin Koray, Sezen Aksu, Baba Zula, Duman, Ceza, Replikas, Mercan Dede, Selim Sesler, Aynur Doğan, sokak müzisyeni Siya SiyaBend, Nur Ceylan'ın yorumları ve performansları ile İstanbul müziklerini anlatıyor. Akın "Kafalar uydu" diyor, "Kimiyle az uydu, kimiyle çok uydu. Ama kriter bu değil zaten. Niye bu isimler var, niye öbür isimler yok... Aslında tamamen tesadüf ve his." Fatih Akın yeni filmi "İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek"in tanıtımı için "İstanbul'daki evim" dediği Büyük Londra Oteli'nin lobisinde bir röportajdan diğerine geçiyor, iki röportaj arası telefonla görüş veriyor. Bu esnada kanepeye uzanmış, gözlerini kapamış, "Ah bir uyusam" diyor. İnsan olan soru sormaz, bırakır ki uyusun ama işte vazife. "Bu isimler Türkiye'de ünlü. Ülke dışında ilgi uyandırmak önemli" Dediğiniz "bu isimler" Türkiye'de geçerli. Yurtdışında; Fransa'da, Amerika'da tanınmazlar. Arjantin'de, Meksika'da... Onlarda da merak uyandırmak önemli. Bir kere çok büyük emek var bu filmde. Tamam, müzik filmi bu ama klip tarzında olmayan ne yapabiliriz diye düşündük. Müzik yapanları ön plana çıkardık. Onların özel hayatını değil de felsefesini, müzik ürettikleri ortamı, çevrelerini... Bu kadar ünlü ismi bir araya getirdikten, bu kadar iyi müziği art arda dizdikten sonra Fatih Akın hiçbir şey yapmasa da olur diye düşünüyor insan. Oysa film, tüm bu isimlere rağmen, tüm bu isimlerle yapılan tam bir Fatih Akın filmi olmuş. Evet, ne kadar rahat olurlarsa o kadar iyi olur dedik. Çünkü çekim mekanı da sanatçı hakkında bir şeyler diyor. Ceza'yı Kadıköy'de çekmek; Ceza hakkında, onun müziği hakkında bir şey söylüyor. Müzeyyen Senar tabii ki bu otelin klasikliğine yakışıyor. Sezen Aksu'yu evinde çektik. O konuşmasa bile mekan bir kişisellik yaratıyor. Müzisyenler çekim mekanlarını kendileri mi belirledi? Duman, Mojo'da; Replikas, Babylon'da. Üzerine gitmedim. Belli bir sorum da yoktu. Rahat olması mühimdi. Kimseyi sıkmak istemedik. "İstanbul Hatırası"nı söylemesi yeterliydi. Niye konuşmadı Sezen Aksu? Erkin Koray 15 seneden beri grupla sahneye çıkmamış, ilk defa orada çıktı. Bir de, Erkin Koray Türkiye'de ne demek? Erkin Koray'ı tanımayan birine bunu anlatmak için. Konserde bir sürü genç "Erkin baba" diye bağırıyor, şarkılarını birlikte söylüyor. Bunu izleyen bir yabancı "Yaşlı bir adam ve bu kadar genç..." diye düşünüyor. Anlamaya başlıyor. Bilgi veriyoruz yani. Erkin Koray niye Rock'n Coke'ta? "Ben de bu ölçüyü 'Duvara Karşı' filminde öğrendim" Ben de bu ölçüyü "Duvara Karşı"da öğrendim. Anladım ki Türkiye'de de, Almanya'da da iyi giderse, işte o zaman uluslararasına gidiyor. Bu iki kültür, bu iki toplum belli bir şeyi paylaşırsa; o zaman Fransa'da da, Amerika'da da insanlar bu hissi alıyor, anlıyor. O iyi bir ölçü. Şizofreni yaşıyorum. Pozitif şizofreni. İyi şizofreni. Siz çift taraflı düşünüyorsunuz, değil mi? Bizim bildiklerimizi, müziğimizi, kültürümüzü bize, bizi sıkmadan anlatacaksınız. Ve aynı filmi izleyen bir yabancı da "yabancı" kalmayacak. Ne bileyim? Almanya'da belgesel kültürü var. Her hafta mutlaka bir belgesel vizyona giriyor. Ben nasıl burayı oraya taşımak istiyorsam, bazı şeyleri de oradan buraya taşımak istiyorum. Madem böyle bir merak var dünyada, buradaki seyirci niye farklı olsun? Düşük bütçeli bir film olduğu için gişe baskısı yok üzerimizde. Tabii ki çok insan izlesin istiyorum ki gönlüm rahatlasın. O bakışı paylaşmak için film yapıyorum. Ne kadar çok insanla paylaşırsam o kadar iyi. "Duvara Karşı" belli bir gişeye ulaştı, bayağı izlendi. Ama bu yeni filminiz ne de olsa bir belgesel. Bir gişe beklentiniz var mı? Bir dedektif gibi. Bu sizin bakışınız ama filmde Einsturzende Neubaten'in basçısı Alexander Hacke, İstanbul'a geliyor ve müziklerimizin peşine düşüyor. Tabii tabii ama ben kendim oynamak istemedim. Batılı biri olsun, müzisyen olsun istedim. Kendimi çekmekten hoşlanmam. Alexander'la çalışmamız çok iyi oldu. Çok iyi fikirleri oldu. Aynur'u hamamda kaydetmek, Orhan Gencebay'ı unplugged kaydetmek onun fikriydi. Ama o aslında sizsiniz... Ben aslında çok soğukkanlı bir yönetmen olabiliyorum. Bir şeye karar verdiysem atacağım diye, peşinden ağlamıyorum. Yönetmenlerde pek yok aslında bu ama bende öyle. Şimdi DVD'si çıkacak. Orada 90 dakikalık ekstra malzeme de var. Elimizdeki malzeme ile dizi yapabilirdik tabii. 160 saatten 13 bölüm dizi çıkardı (Gülüyor). 160 saatlik çekim yapmışsınız. 90 dakikaya indirirken, sahneleri atarken ağlamadınız mı? Yedi ay. Tam yedi ay. Bugüne kadar yaptığım filmler arasında montajı en uzun süren bu oldu. 160 saatin montajı ne kadar sürdü? "Sezen Aksu kraliçe gibi bir şey. Her kraliçenin de kalesi vardır. O kaleye girmek kolay değil" Aslında çok zor olmadı. Çabuk kabul ettiler. Gördüler ki biz işimizi ciddiye alıyoruz. Onları ciddiye alıyoruz. Onlar da bizi ciddiye aldı. Ben daha zor olacağını sanmıştım. Orhan Gencebay, Sezen Aksu gibi ünlü isimlere ulaşmak zor oldu mu? Sezen Aksu kraliçe gibi bir şey. Her kraliçenin de kalesi vardır. Askerleri, adamları vardır. Böyle bir durum. Önce bunları aşmak lazım. Kaleye öyle pat diye giremiyorsun. Filmde Sezen Aksu çıkmadan önce "Kraliçenin maiyetiyle uzun görüşmelerden sonra..." diye bir şey söyleniyor. Tabii canım. Sevdik birbirimizi. Ben ondan bir sürü şey öğrendim. Ama iyi anlaştınız herhalde ki sonra bir de klip çektiniz ona. Bakın, şöyle bir şey. Orhan Gencebay ve Sezen Aksu çok önemli celebrity'ler. Şimdi Cannes'dan geliyorum, orada dünyaca ünlü isimlerle birlikteydim. Javier Bardem, Salma Hayek, Nicole Kidman, Mickey Rourke... Bu filmden önce onlardan çekinirdim. Konuşamazdım. Gergin olurdum. Bu gerginliği Sezen Aksu ve Orhan Gencebay gibi insanlar aldı benden. Ne öğrendiniz? Öyle bir şey... Aslında bütün sanatçılara söz verdik. Ona da söz verdik. Montajdan sonra izledi Orhan Gencebay. Ama işte Cannes'a yetişmek falan derken, o kadar karıştı ki her şey. Herkesten o son OK'i alamadık. Ama öyle zannediyorum ki herkes... Yani ben en büyük saygımla herkesi göstermeye çalıştım. Hayatında hiç canlı konser vermeyen Orhan Gencebay'ı unplugged kaydetmişsiniz. "Ben bunu izleyeceğim, beğenmezsem kullanmayacaksın" gibi bir şartı oldu mu Gencebay'ın. "Cannes'da Ceza şarkısını bitirdi, alkış geldi. Aynur şarkısını bitirdi, alkış geldi" Aslında bire bir konuşamadık daha. Filmin son haliyle ilgili kişisel tepkileri almadım. Erkin Koray filmi beğendi. Arkın Allen (Mercan Dede) dün galada tebrik etti. Duman'ı hiç görmedim. Aslında biz şu anda atmosferi kokluyoruz, genel tepkiyi... Filmde yer alan müzisyenlerin tepkileri nasıl? Beğendiler mi? En büyük umudum buydu aslında. Bu film işte böyle bir film; filmden çok bir parti, konser gibi bir şey. Süperdi gala seyircisi. Normal seanslarda da olur belki. Birileri "Hatasız Kul Olmaz"a eşlik eder, Ceza'yı alkışlar. Bunu Cannes'da da yaşadık. Gala bir fikir vermiştir herhalde. Neredeyse gazino atmosferi vardı galada. Şarkıcı çıkıyor, alkış; şarkıya giriyor, alkış; şarkı bitiyor, alkış. Ceza bitti, Cannes'da bir alkış geldi. Aynur bitti, bir alkış geldi. Buradaki galada neredeyse her sanatçıdan sonra bir alkış vardı. Filmin özelliği de bu. Ben istiyorum ki insanlar şarkılara eşlik etsin, hatta kalkıp oynasın. Konser gibi. Ne demiştiniz siz? Gazino gibi. Cannes'da nereler alkış aldı?